ilkokulda teyzemin kocasina babam kahve ihalesini almisti ben de yanında calistim her yaz.
12 yaşımda aydınlatma ürünleri satan küçük bi dükkanda vidaları sıkıyordum bahçe lambalarının. haftalık pazar parasını çıkarıyordum evin.
sigara almak.
dudu teyze diye bi komşumuz vardı sigara almaya yollardı o zamanlar bahar sigarası vardı, 2,5'tlydi. 25 kuruş a gidip geliyordum. meybuz 5 kuruştu hesabını yapın.
yıl 1973
izmir milli kütüphane'de gönüllü kütüphaneciyim… kütüphane müdürü ve lise tarih öğretmenim ferruh senan aracılığıyla.
milli kütüphane derneği'nin (şimdilerde vakıf) başkanı avukat (o da şimdiki de mason, oraya başkanlık masonluktan geçiyor sanırım) necdet öklem'in inkılap tarihi teksirlerini yaptım, sonra harman çektim…
benim için inanılmaz bir para verdi…
hemen ikinci ya da üçüncü beyler sokaklarının karşısındaki sokakta bulunan (şimdi yok) kitapçıya gittim ve raftaki, bilgi yayınlarının ilk 54 kitabını (sıralı hepsini bulmam bir mucizeydi) satın aldım. ilki bergman yaban çilekleri… 54. kemal tahir devlet ana.
taş kütüphane böyle başladı.
bereketli bir paraymış.
bir giyim mağazasında bir hafta part time/ full time çalışmıştım ilk sigorta başlangıcım da o zamandan
387 lira kazanmıştım ve yıl 2012 idi o para ile iki çeyrek altın alınabiliyordu
cuma pazarında su satmıştım sene 98 falan
1997 tezgâhta cd satmıştım.
bir kaç çocukluk arkadaşıyla semt pazarında su satmak. bizim ev birinci kat olduğu için lojistik işi bendeydi. pazar esnafının ne kadar puşt olduğunu da(bu dahil tüm genellemeler yanlıştır) o zaman öğrenmiştik. 2 bardak su içmişti 20’li yaşlarda bir tanesi sonra da 1 lira yerine(o zaman 1 milyondu tabi) 50 kuruş vermeye kalkmıştı biraz da azar çekerek arkadaşa. suyu beğenmemiş, musluk suyuymuş falan(hayatta en sinir bozucu şey sanırım hepimiz için haksız yere itham edilmek). bugüne bugün ekibin başıyım, kuru gürültüye pabuç bırakmam “senin ağzının tadı yok abi, bekle şişeyi getirip sokalım” dedim yalandan bıçağı alıp tezgahtan üzerime yürürken tezgahın tahminimce ağası olan adam “çocukların parasını ver, işine bak” dedi lavuğa, “ne dedi duymadın” diye çıkışırken “duydum duydum” dedi kasa olarak kullanılan leğenden de 1 lira verdi “herkese söyleme öyle” dedi yolumuza baktık. neyse mahalle takımımızın ihtiyacı olan top parasını çıkartmıştık ya derdimiz yoktu.
ortaokula giderken boncuktan kolye bileklik yapıp moda çay bahçesinde satiyordum. sonra moda sahile inip satmıştık arkadaşla. zabıtadan kaçma vs sadece para kazanmamış özgüven ve insanlarla konuşmaya başlamıştım. önemli bir deneyim bir çocuk için, tabii çevresel tehliklerinde farkına varmıştık arkadaşım ile.