65+ yaşındayım. metroya, belediye otobüslerine beleş biniyor diye kızdığınız kişilerden biriyim, yani serbest kart sahibiyim.
insanların hayata tutunması için bir sebebi olması yaşama arzusunu doğurur. bende böyle bir istek yok. çünkü yaşamak için beni motive edecek bir şey yok.
erken yaşlarda ölmeyi isteyen yazarları okudum. ölmek öyle kolay değil. kötü günler yaşamış olabilirsiniz. ama durun!.. daha yaşayacağınız daha da kötü günler var bu ülkede... bunu tezgahlamakla meşgul baş tacı ettiğiniz yöneticiler.
kim söylemişti hatırlamıyorum. şöyle demişti: böyle yöneticilerin olduğu ülkede uzun yaşamak istemem.
bu ülkedeki insanların ezici çoğunluğu gerçekte yaşamıyor, sadece varlar. yaşamak sadece nefes almaktan ibaret değil çünkü... batılı zengin ülkeler hayatın tadını çıkarmak için yaşıyor, bizim ülkede ise hayatta kalabilmek için yaşıyor.
beni kötümser olarak görebilirsiniz. evet haklısınız. ama iyimser olabilmek için çok çırpınıyorum her defasında duvara tosluyorum. on milyonlarca kişinin din ile uyutulup cehalet batağına sürüklendiği bu ülke insanlarından doğru bir kumaş ortaya çıkabilir mi? çıkmaz elbette... bir karikatür için ortalığı ayağa kaldıran medeniyetsiz sürüyü koruyup kollayan bir devletin olduğu yerde uzun yaşayıp da ne yapacaksınız? göreceğiniz şey sadece birbirini kovalayan zincirleme felaketler örgüsü...
yaşamak gençken tatlıdır. 20'li yaşlarda yediğim zeytinin tadını şimdi alamıyorum. sağlık sorunları cabası. hayat kaliteniz düşüyor. hayat kalitenizi iyileştirecek maddi olanaklardan yoksun kalırsınız, ben gibi sefil emekli aylığı aldığınızda... paranız olmadığı için seyahat edemezsiniz, sağlıklı beslenemezsiniz, sağlığınıza para harcayamazsınız, vs. vs. sorarım size böyle yaşayıp da ne yapacaksınız. yaşadığınız sürece bu ülkede göreceğiniz şey karanlık bir yıkımdan başka bir şey değil. eh insanca yaşamasam da olur, yeter ki nefes alayım diyorsanız size söyleyecek bir şeyim yok. elbette böyleleri de var, bunu biliyorum.
ben 61 yaş hedefini aştım. bundan sonra nefes aldığım her günü haneme yazılan bir kar olarak görmüyorum. önceki entrylerimde dediğim gibi: ben mezarda kemiklerimi dinlendirirken siz uzun yaşayanlar mutlaka yanıma geleceksiniz. bundan kurtuluşunuz yok.
bukowski'nin dediği gibi: ölümü sol cebimde taşırım. bazen cebimden çıkarıp onunla konuşurum: "selam yavrum, nasılsın? ne zaman geleceksin beni almaya? hazırım."
debe edit: çok sayıda mesaj aldım. ilgi ve beğeni için teşekkür ederim.