bir fatih akın filmidir. çok farklı insan hayatlarının nasıl kesiştiğini, birbirlerinin kaderlerine, ölümlerine, hayatlarına, geleceklerine kökten değişime nasıl karar verdiklerini, nasıl birbirlerini etkilediklerini anlatmaktadır. yönetmen filmde sıradan hikayelerin ağır dramını gözler önüne sererek farklı kültürlerin birleşmesinde en etkili faktörün sevgi olduğunu belirtiyor. birbirini tanımayan insanların ortak noktada birleşip, ortak bir çemberde ve ritmde yaşayıp derinleşememesi ama diğer yandan birbirlerine bu kadar yabancı olan insanları birleştiren ortak şeyin de sevgi olduğunu görüyoruz. kıyıdaki hikayeleri konu alan filmin içindeki hiçbir insan birbirini çok iyi tanımıyor. derinlemesine bir aşk, derinlemesine bir sevgi, derinlemesine bir tanışmışlık, derinlemesine bir dostluk yok
herkesin birbiriyle olan ilişkisi kıyıda ve ilgi sevgi hep azıcık var. ilişkiler yeterince derinleşemediği için kimse birbirini yeterince tanımıyor, tanımadığı için de kimse birbirine yeterince yardımcı olamıyor. insanlar derinleşemeden ilişkileniyor. kıyıda başlayan bir hayat kıyıda bitiyor.
hem cannes de hem de alman film ödüllerinde en iyi senaryo ödülünü almış fatih akın filmi. filmin ismi ağır spoiler içeriyor. hayatlar tam bir yerde kesişecek düzene oturacak diyorsun öylece kayıp gidiyor ellerinden ve bütün ilişkiler ucundan "kıyısı"ndan yaşanıyor. filmin giriş sahnesi sona doğru aynen tekrarlanıyor. bu şu hissiyatı uyandırdı bende: başta benzinliğe yanaşan adam öylece düz hatta gündelik işlerin sıradanlığında boğulmuş özelliksiz bir adamdı. ama hikayeye tanık olup tekrar aynı sahneyi izleyince düz, sıradan özensiz ambalajlanmış hayatların ne derinlikler barındırdığının ve adamın nasıl ağır bir yük ile o alalade işleri yaptığının ayrımına vardım. kimbilir ne hikayelerin üzerine basıp geçiyoruz günlük hayatımızda.
bu kadar kaliteli bu kadar hayatın içinden olan bir filmi izleyenlerin sayısının az olması beni üzmüştür. hayatın ta kendisini anlatan bu filmin daha çok kişiye ulaşması gerektiğine inanıyorum. konusu itibarıyle dramı iliklerinize kadar hissetmenize sebebiyet veren film..
bir insan bazı dönemlerinde bir fatih akın filmi izlemeli..
almanya-türkiye ortak yapımı dram türünde yerli sinema filmidir..
filmin yönetmeni fatih akın'dır..
başrollerde baki davrak, nurgül yeşilçay, patrycja ziólkowska, tuncay kurtiz ve hanna schygulla oynamıştır..
filmin almanya'daki adı auf der anderen seite'dir..
film, türkiye ve almanya'da kesişen ve birbirini teğet geçen hayatları anlatmaktadır..
filmde dramı iliklerinize kadar hissedeceksiniz. çaresizlik, acı, gurbet, özlem, keder, arada kalmışlık gibi kavramlar en yalın hâliyle işlenmiş filmde..
oyunculuklar genel olarak başarılıydı. bu role gitmemiş diyebileceğim oyuncu yoktu. genel olarak oyunculuğunu pek beğenmediğim nurgül yeşilçay da rolünün hakkını vermiş. üniversite yıllarımda okulumda yaşanan siyasi eylemlerdeki gözlemlerimden tanıdık gelen ayten karakterini gerçekten başarılı oynamış nurgül yeşilçay. yönetmen ve film ekibi karakter seçiminde son derece iyi bir iş çıkarmış. alamancı karadenizli ali rolünde tuncel kurtiz, hayat kadını yeter rolünde nursel köse, siyasi olaylara karışan genç kadın rolünde nurgül yeşilçay ve charlotte’in annesi rolünde hanna schygulla’nın performansları göz kamaştırıcıydı..
filmin çekimleri istanbul, hamburg, bremen, karadeniz kıyıları ve trabzon’da yapılmıştır..
müzikleri de beğendiğimi belirtmeliyim. yaşama erken veda etmesinden dolayı mı bilmiyorum özellikle kazım koyuncu müzikleri beni oldukça etkilemişti..
yaşamın kıyısında, cannes film şenliği en iyi senaryo ödülü başta olmak üzere pek çok uluslararası film şenliğinden ödülle dönmüştür. şahsi görüşüm ise bu ödüllerin hepsini hak etmiştir..
yaşamın kıyısında, fatih akın'ın ''aşk, ölüm ve şeytan” üçlemesinin ikinci filmi olma özelliği taşımaktadır..
filmde görüyoruz ki ölümle yaşam arasında incecik bir çizgi var. bu çizginin gerisinde de duramıyoruz, ötesine de geçemiyoruz..
filmin beni en etkileyen yönlerinden biri de yalnızlık hissiydi. kalabalığın içindeki yalnızlık vurgusu çok iyi işlenmiş..
fatih akın, film için “duvara karşı’dan daha iyi bir şey çekmek konusunda üzerimde çok baskı hissettim. yaşamın kıyısında ile başka bir düzeye ulaştım” demiştir. ayrıca yönetmen bu filmini “ölüm hakkında bir film” olarak tanımlamaktadır..
bazılarımız hayatı ucundan kıyısından yakalıyor, bazılarımız ise hiçbir zaman yakalayamıyor. bu filmde işte bunu göreceksiniz..
yönetmenin, “hem türk hem alman geçmişim var. almanya’da doğdum ama iki kültür arasında kaldım. avrupa’da okudum ama annem ve babamla türkçe konuşarak büyüdüm. türk kültürü her zaman hayatımın parçası oldu. çocukluğumdan beri her yaz ailemle türkiye’ye gittim. iki kültür arasında kaldığım için filmlerimin de iki kültür arasında kalması doğal.” sözlerini filmi izleyince çok daha iyi idrak edeceksiniz..
hanna schygulla ile erden kıral'ın mavi sürgün adlı filmiyle tanışmıştım. orada da muhteşem oynamıştı. gençliği ayrı yaşlılığı ayrı zarif, harikulâde kadın..
filmde kaybedenlerin hikâyesine tanıklık edeceksiniz..
yaşamın kıyısında, bir sinema filminden daha fazlasıdır..
filmi sinemaseverlere öneriyorum. özelikle dram türü severler için izlemeye değer kaliteli bir yapım..
bugün tekrar izlediğim çok güzel bir
fatih akın filmi daha.çekildiği yıllarda istanbulda okuyordum ve 2007 de çıktığında sinemada izlemiştim.şu an tekrar izleyince üniversite zamanlarıma gittim.o zamanki istanbulu görmek hüzünlendirdi.çok değişik bir şey yarattı bende. nurgül yeşilçay’ın güzelliği haricinde oyunculuğunda bir sıkıntı var gibi ama yok da gibi karar veremedim, geri kalan herşey muazzamdı,mütişti.çok beğendim.eskiden filmler filmden öte olurmuş,hikayesi olurmuş,ticari kaygı 2.planmış,ama şu an derdi olan film yok gibi birşey---
spoiler ---
alman anne, zaten avrupa birliğine gireceksiniz o zaman düzelir falan diyor ya , nurgül abla da“fuck the european union” diyor, kötü cringe bir tavırla .avrupa, hepsi nalet diyor falan hani.o zamanlar solcular olarak avrupa birliğine karşıydık harbi ve nerdeyse girecekmişiz gibi bir hal filmde bile belli iken, şimdi nasıl bir noktaya geldiysek avrupa da avrupa diye ölüyoruz siyasal islam sayesinde.kadın da doğal olarak evimde böyle konuşamazsın diyor.
---
spoiler ---
fatih abi oryantalist bakış açılarıyla da olsa güzel güzel anlatıyor derdini , seviyorum seni fatih abii
---
spoiler ---
filmdeki esas olaylardan birisi, siradan, kufreden, geneleve giden, raki icen, ahlaki degerleri tam oturmamis ama oglu icin her seyi yapacak bir babayi hicbir anlamda tasvip etmeyen ama sonunda, ne olursa olsun kabul eden bir ogul ile kizini kendi hayat tecrubeleri yuzunden korumaya calisan, kendi dogrularini dikte eden ama kaybedince gunah cikarmak icin kizinin isteklerini kendisi yerine getiren bir anne var. her ne kadar farkli karakterler de olsa anne, baba ve cocuklar arasinda arasindaki bag cok guzel islenmis
---
spoiler ---
"yaşamak istiyorum
yaşamayı bu soğumuş cehennemde
ölü bir dost gibi içim titreyerek düşünmek değil sade,
yaşamayı yaşamak istiyorum."
*
"yaşamayı yaşamak istiyorum demiştim..
neylersin ki bu damda bu dem..
ayaklarımla uyaklarımda zincir..
böyle topal koşmalarla geçiyor günlerim.."
**
sonu şaşırtmış filmdir. şöyle ki;
---
spoiler ---
filmin başından beri nejat ile ayten'in bir yerde denk geleceğini ve olayların aydınlanacağını, bunun üzerine ise nejat ile ayten'in bir aşk yaşamaya başlayacaklarını beklerken bırakın nejat'ın ayten'in kim olduğunu öğrenmesini, nejat ile ayten film içinde karşı karşıya dahi gelmemişlerdir. tabi bu film bittikten sonra gelmeyecekleri anlamına gelmez ama yine de fikrimce devam eden paralel evrende nejat ömrünü trabzon'da tamamlama kararı aldı. evine, dükkanına dahi bir daha dönmedi ve evi de dükkanı da o alman kadına bıraktı. ayten ile bu alman kadın ise birbirlerindeki eksikliği tamamlayarak anne kız gibi yaşamaya devam ettiler. gerçekleri ortaya çıkaracak kadar birbirine yaklaşan tesadüf çizgileri hiçbir zaman birleşemedi. fakat; nejat'ın ayten'i bulup yardım etme amacı farkında olmadan gerçekleşmiş oldu.
---
spoiler ---
terkdilmiş, yalnız bırakılmış bir haldeyim kendime acıyorum. bu his o kadar derinden ki bütün çocukluğum, gençliğim bitmiş her şeyimi kaybetmişim gibi hissediyorum. bu yalnızlığın neresinden tutmalıyım nasıl ayağa kalkmalıyım bilmiyorum. bu yalnızlık hissi bütün sevgimi, mutlu olduğum şeyleri içimden çıkarıp, buruşturup yere fırlatış gibi. ne yapmalıyım bilmiyorum. mutluluk geçmişte kalmış bir hatıra gibi sadece. gittikçe hissizleşiyorum ve kalan hayatımın kaybolduğunu hissediyorum. bu anlarda yine yanımda olanlar ve yanımda olmayanlar diye ayırırsak başlangıç noktasına tekrar kiminle döneceğime karar verebilir miyim acaba. yalnız ilerlemek zor. şu an yanlızlığın en derin noktası artık tükenme noktasına geldiğim bir an gibi bir yer burası. sayısız kez böyle hissettiğim anlar olmuştur ama her defasında tekrar tekrar hayatın beni bu noktaya getirmesi çok garip. neden her seferinde yine yeniden bir başlangıç noktasına ihtiyacım var bilmiyorum. bu daha kaç kez tekrarlanıcak. daha kaç kez bu şekilde sınanıcam hiç bir fikrim yok. benim de hikayem bu sanırım. severim, değer veririm, alışırım en sonunda tekrar tekrar kaybederim. kendim için bir şeyler yapmaya çalışınca da tarifsiz bir yalnızlığa sürüklenirim. bir süre sonra her şeyi elime yüzüme bulaştırırım. benim de hikayem bu mu?
tekrar başlıcam,biliyorum. pes etmek kanımda yok ama tekrar nereden başlıcam. yaş 25 oldu. neden 25 benim için aşırı bir yaşmış gibi geliyor diye sorunca heralde her şeye rağmen geçmişimin yine de güzel anılarla da dolu olmasındandır. evet içinde çok fazla küf vardı. ama geçmişte aşkı öğrendiğin, sevmeyi, düşmeyi, kalkmayı öğrendiğin zamanlar da vardı. her şeye rağmen bazen güzel şeyler hissetmenin nedeni de budur. sizleri o eski deneyimlerimi seviyorum. bütün olanlar geçmişte kaldı, geçmişe ait ama ama yanıma aldıklarım hala benimle. daha fazlası değil. asıl bunu anlamam gerekiyor sanırım. baştan başladığımda da benimle olacaksınız. böyle düşününce aslında yeni başlangıçlardan, o yeniden başlama psikolojiden çok her şeyin devam ettiğini, seçtiğim benim için özel şeylerle devam ettiğimi biliyorum. herkesin hisleri duyguları eşsizdir. benim hislerim de bana özel. her şeye rağmen yeni başlangıçlardaki zorluklara, geçmişlerdeki küflü, bozuk durumlara karşı hayat ancak böyle çok güzel denilebiliyor. yeni başlangıçlara değil, yenilenmeye tamir olmaya sarılıyorum. yaşadım ve hissettim. hayatın sonunda da bunu hissetmek çabasında olmalıyız diye düşünüyorum. devam...