medyanın ne yapıp edip volkan'ı yine mağdur göstermeyi başardığı hadisedir.
http://www.medyaspor.com/…i/kufur-sokakta-guzel-557küfür sokakta güzeltümer topal 21 kasım 2014 cuma
geçtiğimiz günlerde örnek sporcu emre belözoğlu, alışıla geldiği üzere ırkçılık suçlamaları için değil, ettiği küfürü savunmak için bir basın toplantısı yaptı.
ben de twitter’da: “birazdan ‘benim çocuğum var’ diyecek” dedim.
beni yanıltmamakla kalmadı, “benim de bir ailem var, annem babam var” şeklinde bir savunma ekleyerek de çekirdek aile kavramını genişletip, küfürlerini bizim gelenek ve göreneklerimize göre ettiğinin altını çizdi.
bir başka örnek sporcu volkan demirel, “belediye sokak köpeklerini zehirlesin” dediği zamansa “iki gün sonra köpekleriyle poz verir” demiştim.
taşeron yaptıkları bir gazeteyi araya sokmaya bile uğraşmadan kulübünün resmi sitesine “ailece” , köpekleriyle olan pozlarını koydular.
bunları bilme sebebim geleceği görme yetim değil, bir kişinin kendisini masum göstermek için kullanacağı silahları bilmemdir.
özellikle bizim gibi ülkelerde kendinizi savunmak için çoğunluk tarafından kutsal görünen kavramların arkasına geçersiniz ki bir suçunuz varsa üstü örtülsün. size kimse laf edemesin. eden olursa hain, ahlaksız ilan edilsin.
bu yüzden bu topraklarda, konu ne olursa olsun, savunmalara “bayrak, devlet, vatan, din, anne, çocuk” diye başlanır.
mesela istediğiniz kadar yolsuzluk yapın, rüşvet verin ama arkanıza kutsal kuzey kore bayrağını yerleştirip röportaj verirseniz, çok hayırsever olduğunuzu düşünüp duygulanabiliriz.
***
formül değişmez, “bayrak” yoksa “ana” vardır.
örneğin: ali ismail korkmaz’ı döverek öldürenler, sığınacak bayrak bulamayınca kendilerini “anama küfretti” diye savunmuştu.
muhabiri yere yatırıp kafasına vuranlar da aynısını diyor.
sizin için bu ikisi arasında bir fark varsa harvey dent’siniz.
***
formül değişmez, “ana” yoksa “devlet” vardır.
dünya üzerinde tff hariç, hiçbir kurum ve kuruluşun açık bir komplo olduğunu göremediği şikede de durum böyleydi.
zamanında, ihtiyaç dahilinde “cumhuriyetin son kalesi” olmak gerekliydi, olundu.
ihtiyaç bittiğinde önce “sayın başbakan bize yeniden yargılama sözü verdi” oldu, sonra da “galatasaray’ın asıl derdi 17 aralık, artık eski hükümetler yok” dendi.
bunlar yetmezmiş gibi, ergin ataman’a küfürler savurup pantolonunun önünü gösteren sevilen yönetici mahmut uslu, volkan’ın tffspor formasını giymeyi reddettiği kazakistan maçı ve ardından çıkan olaylarla ilgili çok net bir duruş sergileyip, “o statta (ali sami yen arena) maalesef sayın cumhurbaşkanı'na da hakaret edildi.” dedi.
değme pivotları kıskandıracak bu dönüşe rağmen aziz yıldırım,
“demirören'in elini sıkmayan melo, türkiye cumhuriyeti’ne saygısızlık yaptı” diyerek ırkçılık sınırında gezinip bir kez daha cumhuriyeti kendine siper etmekten çekinmiyor.
dedim ya, “her şey ihtiyaç dahilinde.”
***
formül değişmez, “devlet” yoksa “millet” var.
macaristan maçındaki olaylar sonrasında kutsala sığınma komedisine başka bir örnek de tsyd’den geldi.
kendileri, açılımlarında gerçekten “yazarlar derneği” olup olmadığını kontrol etmeme sebep olacak kadar berbat bir yazıyla insanları “hain” ilan edip milliyetçiliğe sarıldıkları bir bildiri yayınlamışlar.
deniyor ki “volkan’ı sevseniz de sevmeseniz de üzerinde milli forma var, o yüzden küfür edemezsiniz.”
yahu belki adam milli formaya o kadar değer veriyor ki volkan demirel’in, emre belözoğlu’nun o formayı giymesini hazmedemiyor.
bu adam neden vatansever değil de, hain oluyor şimdi anlamadım.
neyse, aklımızın ermediği yerde dedikodu yapalım bari.
duyduğuma göre küfür eden kişi, terim’in adana’da tepki çekeceği yerde kahkahalar ve alkışlarla karşılanan sözünü feyz almış ve çevresine şunu söylüyormuş:
“küfür ağzıma hiç yakışmıyor ama hakedenin üzerinde de çok güzel duruyor.”
http://blog.radikal.com.tr/…fur-sokakta-guzel-79872