vitamini kabuğunda sevgili

Şükela: Nice | Last 24h | Today | All

vitamini kabuğunda olan sevgili. * *
ilişkininin pek bir kuluçka evresinde afilden afile, atraksiyondan performansa koşarken bir vakit sonra pısıveren sevgilidir. şu ki ilişkinin fon müziği wormsdaki sheep strike adlı bomba efendinin (ya da efendilerin) performansına benzer.. marşla, ötle pötle başlayan bilumum ergen çocuk neşesi, limitsiz ve içeri damsız da girilebilen ziyadesiyle şiddetli bir coşku patlaması, coşku ıvır zıvırı, bir zeman sonra kromatik ve hatta glissando şeklinde tabir edilebilecek bir sonik erimeyle sönüverir ki, insan içindeki` : gonül` belden aşağısı ziyadesiyle nihilist bir biçimde dizaynn edilmiş solucanların götlerine mortar çakıldığını, kafalarına concrete donkey monkey indiğini duyar gibi olur. diğer geyik/tavlama hadisesiyle giriş yapıp sonra da çekip giden ve böylece en azından kendi içinde çelişik olmayan, bu anlamda en azından haklarında az da olsa haysiyet kelimesi kullanılarak bahsedilecek hıyarlardan farkı, ciddiyet sahibi görünmesidir. ki bu da insanın duygusal yoksunluk/yoksulluk durumuna paralel yapılanan, ciddiyete* kanma/ isteyerek, bilerek prim verme zevzekliğine göre yine worms 'da sudden death hadisesine denk gelebilmektedir.
'zaten kabuk idi benim amacım, soydum yidim oh ne güzel' diyene;
öncelikle diyecek bir şey yok.
sonralıkla afiet olur, olsun elbette.
lakin tam tersi de namümkün değil, elbette.
zamandır, mekandır karşılıklı eprimedir, kişilerin gönül* eteklerindeki** pililerin bozulmasıdır bilumum insani etmenin eşliğinde
kabuğunun soyulmasıyla birlikte ortaya hafif karlanmış , ekşimiş ve sık sık
-ay bilmiyorroom, böyle nedense bzaen.. kendimi bi 'garip hissediyorom...
phrase'lerini bozuk bir udla sık sık perform eden bir elma vs. bozuntusu çıkar ki karşıya, sorun; sözkonusu içeriğin pörtlemişlik miktarı değil, kabuk periodundaki, icraatın içinden aşamasında bahsedilen elma tabiriyle çelişmesidir.
o vakit ' biz sana cıscıbıldak elma olmazsın demedik, sadece kendinle çelişmeksizin çıkaramazsın kabuğu dedik.. '
denir sevgiliye. isveç çakısı cebe konur, gidilir. anımsanır ki, anne sözü dinlenmelidir zira ulu sözü dinlemeyen ulur da kalır. her halt yenmemelidir sokaktan öyle.
ancak belki bir ihtimal, şevkatin pek revaçta olduğu mahallelerde, bu sevgiliye öyle göt baş açıkta, saçılmış kabuklarla birlikte ibiş gibi kalmaması açısından bir parça japon yapıştırıcısı bırakılır ki, mecali kaldıysa kendini yapıştırıp başka bir kimseye de hızla yollanabilsin, yara tamiri amacıyla...

ha ve, bu sözkonusu kabuğun, 'alllahallah sert mi sert kabuğunun altında yımşacık korunmasız biricik kaplumbaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaahulanahh' metaforuyla bi' ilgisi var mıdır, ilişkilendirilmeli midir? hayır efendim, zerre ilgisi yoktur. o başka bir yavşak komünikatif hedefe doğru shakira performansı sergileyerek uçan, bambaşka bir geyiktir.
0 favorites - -
ilkokuldayken kış aylarıysa eğer, beslenme çantalarımızda olmazsa olmaz meyvelerden biri de mandalinaydı. yemesi zevkli, kendisi zevkli, kabuğu zevkli bir meyveydi. güzelim turuncuları geçirmiş üstüne, yuvarlak hatlarıyla pek de çekici mevvelerdendir mandalina hanımlar.
uzatmadan konuyla ilgisine gelelim, mandalinaların kabukları beslenme saatlerinin eğlencesini oluştururdu. kabukları soyar, birbirimizin suratına sıkar sıkar eğlenirdik. pörsümüş, eprimiş, suyu bitmiş, vitamini suratımıza gözümüze bulaşmış kabukları da, geri kalan derslerde sınıfı kesif kesif kokutsunlar diye çöpe atardık. kimimiz de sıranın altında biriktirirdi, sırasının altında mandalina kabuğu, açılmış kalem tozu (bunun bi adı olsa gerek) olanlara "pis" derdik*.
sonra nooldu, bir takım alışkanlıklardan vazgeçemedik. vitamini kabuğunda olan her meyveyi (burada benim favorim hala mandalinadır) soyup soğana çevirdik, kabuklarını kemirdik, vitamini içimize çektik, sonra da posayı çöpe attık. sonra o kabuklar kokmasın diye kapıcılar tuttuk. sıranın altında kabuk biriktirenlere de yedekçi dedik, burun kıvırdık, pis pis bok demeye devam ettik. iyi ettik.
0 favorites - -
hayatının bir yazını diğer gezegenlerde ailesini geçindirmek için kozmik manav stajyerliği yapmış biri olarak bu kabuklu meyvalar hakkında bir şeyi garanti edebilirim ki,
vitamini özünde sevgili de, çürüdüğünde vitamini kabuğunda sevgiliye dönüşüyor,
are you talking to me oluyor, bilmiyorum böyle bazen oluyor, işte bi'garip hissediyorum oluyor.
10 bin karınca yas tutmalı bu söylediğime ama işte maalesef böyle bu,
çekip gitmek lazım.
0 favorites - -
kabuklarından kek yapılır bu sevgilinin. kabuklarından kek yapsaydık kız bunun? gibisinden bir söz, hayatı mutfakla sıkı ilişki içerisinde olan şu italyan ailelerini hatırlatır şekilde ziyadesiyle geniş bir aileden gelenlerce bilinir. (bkz: kek/@superstar)
limon, greyfurt, elma, portakal gibi meyvaların kabukları kek yapımında kullanılabilir. ama sevgili mevzuundan fazla kopmadan olayı incelersek kabuğun kalınlığı çok önemlidir. (burada kabuklu kelimesinin argoda "sünnetsiz" anlamına geldiğini bir maarif takvimi yaprağı heyecanı ile belirtmek isterim) neden? şimdi duyguların açılmasından önceki kısıma da sevgili dersek, yani kendi kendine hoşlanılan dönem de sevgili olarak nitelenirse, vitamini kabuğunda olan sevgilinin vitamini tam da duyguların ilan edilmesi aşamasında da bitebilir. böyle işte "bir ilişkiye hazır değilim, biraz düşünmek istiyorum, ben bağlanmak istemiyorum, ben seni üzmek istemiyorum, seni arkadaş olarak seviyorum, sen çok iyi bir insansın, bu ara kendime dönmem lazım" gibisinden adamı rededildiği için değil karşıdakinin salaklığına o anda aydığı için söylediğine söyleyeceğine bin pişman eden sevgilinin varlığı da söz konusudur. burada tüketmekten bahsetmiyoruz, içeriye cik cik ötsün diye aldığımız kuşun sapıtıp ortalığa sıçması gibi bir durumdan dem vuruyoruz.
suratına tükürmek lazım veya bazı insanlara hiç bulaşmamak lazım. veya axe reklamlarına inanmak lazım, birgün yolda yürürken birisine çarpacağız, kokusundan başlayacak her şey (bkz: das parfum) ve sonsuza kadar mutlu olacağız... axe... gerisi size kalmış...
0 favorites - -
annenin örgü şişinden çıkanı; (bkz: erkeklerin vajina kabusları) ilmeği
sonradan çok sevdiklerimiz; (bkz: erkeklerin en cok soyledigi yalanlar) heceleri
akıl başa varınca; (bkz: kabuk kaldırmak) desteleri

.. desteler açılır elimizde, her biri başka birinin gülü gibi.
(bkz: gül reçeli)
0 favorites - -
kabugunun canlı görüntüsünü, içerde taşımayan sevgili modelidir. bunlara sırça fanus ya da etiketi güzel de denilebilir. karşılaştıkları insanları, cezbetmenin ve onların duygularına hitap etmenin, bir yolunu mutlaka bulurlar...zira düşünmeye zamanları olmuştur, kabuğu örerken... kabuğun altındakinden, hiç memnun degildirler aslında... onu göstermemek için, binbir kat örerler, cilalarlar ve güzel kokar-mış gibi görünürler. herşey -mış gibidir ya ! yani sanki belli duyarlılık ve hassasiyetleri, karsındakini anlayan yanları var-mış gibi görünürler. kişilerden beslenirler. topladıkları duygu ve fikirleri de, çoğunlukla kendi edinimleri gibi de gösterirler, böylece başarılı sempatileri yaratırlar. güvendiğinizde, artık kabuğu kendinize yakın gördüğünüz kadar, içini de görmek istediğinizde, burnunuza kötü kokular çarpar aniden...

bu hissiyati, genelde, öncü sinyallerle de hissedersiniz.mesela; cok iyisin, seni haketmiyorum, benim uzaklaşmak istediğim zamanlar var, aslında bu tarz bir bağlılık istemem bunların klişeleridir. ozenle sakınınız, yakalandığınızı anlarsanız da, bir an önce kaçmaya bakınız...
0 favorites - -
geçmiş odaklıdır,yalandır, bir nevi banttan yayın yapan aynadır.
0 favorites - -