neptune adlı (hayali) kasabada yaşayan kızımız veronica, züppelerle dolu
neptune high'da okur ve boş vakitlerinde kasabanın eski şerifi olan babası keith mars'ın dedektiflik bürosu
mars investigations'da çalışır. fıstık gibidir, fazlasıyla akıllıdır, işini iyi bilir. her bölümde ayrı bir esrar üzerinde çalışır ancak nihayetinde istediği, en yakın arkadaşı
lily kane'i kimin öldürdüğünü bulmaktır (ilk sezon).
özel hayatında da (çözer gibi olacağı) bir sürü derdi vardır. anlamadığı bir sebepten dolayı annesi evi terk etmiştir.. tecavüze uğramıştır ama olay hakkında hiçbir şey hatırlamamaktadır- kimin yaptığı dahil.. şerifken lily kane cinayeti üstünde çalışan babası, lily'nin babası jake kane'i cinayetle suçlamış, haksız çıkınca kasabanın en zengin adamını zan altında bıraktığı için dışlanmış ve bu veronica'yı da etkilemiştir. tir tir tir. bir zamanların popüler kızı veronica, okulda tek başına kalır. lily'nin abisi olan popüler çocuk duncan ile ilişkisinin bitmesi de bunun nedenlerinden biri tabi.. ancak, pabuç kadar dili sağolsun, veronica bunları sallamayıp ayakta kalmayı başarır.
vesaire vesaire, bu bağlantılar gider de gider; öylesine bol entrika var veronica mars'da. bir nevi soap opera ama en gizemlisinden. çok kendine güveniyor, küçücük boyuyla herkese kafa tutuyor, lafını esirgemiyor, her şeyi çözüyor veronica; her şeyden bir çıkış yolu buluyor- bazen inanılmazlık derecesinde. ama eşek gibi de hata yapıyor. boynuz kulağı geçti misali babasına tur bindiriyor kimi zaman ama yeri geldi mi kıçının üstüne oturuyor.
ilk iki-üç bölümü nispeten vasat ancak seyrettikçe iyice sarıyor hikaye. sıradan bir gençlik dizisi değil; zekice yazılan senaryosu özgün öğeler barındırıyor ve alttan alta ilk gençlik 'travmalarına' çok güzel dokunuyor. ana hikayenin ilerlemesi yer yer aksasa da ilk sezonundaki bir dizi için gayet güzel toparlıyorlar her şeyi.
kristen bell ise tam bir bomba. veronica'ya getirdiği enerji ve cazibe birleşip karizma patlaması yaratıyor ekranda. ben bağımlısıyım.