dün vakıfbank'ın bir şubesine gittim. manzarayı anlatıyorum:
numaratör arızalı. çın çın yanıyor ama gişenin alacağı müşterinin numarasını güvenlik görevlisi bağırıyor. numaratör yanlış çalışıyor. ana numaratör ekranı +4 görünüyor. numara tellalı güvenlik görevlisinin resmi bir kıyafeti yok. belinde tabancası var.
gişede çalışan tek kız da vista yüklü celeron işlemcili toshiba laptop gibi çalışıyor. dolayısıyla içerde insan birikmiş. bu kalabalıkta bizim işlemi bireysel müşteri temsilcisinin de yapabileceğine kanaat getiriyorum.
bir numara da müşteri temsilcisi için alıyorum. 10 dakika kadar sonra numara yanıyor, orda masada uyuklayan müstahdem beni çağırıyor yanına. meğer adam müstahdem değilmiş. bireysel müşteri temsilcisiymiş.
bize hesapla ilgili bir tarih detayı lazım. hesaba bir tarihte bir miktar para yatmış, biz o işlemin dekontunu istiyoruz. sadece bu kadar. 3 dakikada anca anlatabiliyoruz derdimizi. 4 dakikada nerden yapacağını buluyor. bulunca ne işlem yapacağını unutuyor, dekont istediğimizi tekrar hatırlatıyoruz. yazıcı çıktısını veriyor sağolsun. allah razı olsun. allah tuttuğunu altın etsin. allah seni çoluğuna çocuğuna bağışlasın.
bok yiyip dekontu e-posta olarak göndermesini istiyoruz. gönderemem de gönderemem, diyor. başka bankalarda alabildiğimizi söyleyince bakıyor, inceliyor, düşünüyor, taşınıyor ama gönderiyor. oley lan. mutlu oluyoruz ama kısa sürüyor. hem dekont yerine ekstre gönderiyor hem de orda kayıtlı eski e-posta adresine gönderiyor, gönderdikten sonra teyid ediyor "mail adresi buydu dimi" diye.
yok, deyip mail adresini değiştirtmek istiyoruz kayıtlı e-posta adresini. o an sıçtığımızı farkediyoruz. bir süre daha düşünüp bir yerlere tıklayıp kabul ediyor isteğimiz. bence sağ tık yenile yapıyordu. allahtan yeni e-posta adresi basit: adsoyad@gmail.com
bu arada abinin telefonu çalıyor. iphone 4 kullanıyor abi. ağır hareketlerle cebinden çıkarıyor, konuşmadan sesini kısıyor. dersin adam bütün gün taş taşımış lan. ama öyle değil işte. şube karanlık, sıcak. saat olmuş 16.00 adamın uykusu gelmiş normal.
kimlik adamın elinde. yeni e-posta adresi adsoyad@gmail.com dememize rağmen yeni e-posta adresini kağıda yazmamızı istiyor. sağlamcı. lafımız yok.
eşşek değiliz. gerizekalı değiliz. cahil, aptal, hayvan, salak, kabiliyetsiz, moron, değiliz. sene olmuş ikibinbeşyüz ve hepimiz bilgisayar, telefon ve e-posta kullanan, okuma yazma bilen insanlar olarak e-posta adresi yazarken doğru karakterler yazmasını biliyoruz. en azından bir bankacının bunu bilmemesi için geçerli hiçbir bahane yok.
ı yerine i, ç yerine c, ş yerine s, ö yerine o, ü yerine u yazılması gerektiğini, i'nin büyük, ı'nın küçük yazılmayacağını bilerek ve adam felsefi paradokslara düşmesin diye e-posta adresimizin tamamını küçük harfle yazıp babaanneye anlatır gibi adama tebliğ ediyoruz.
iphone 4 kullanan bu kişi kağıdı alıyor, bilgiyi bilgisayara geçeceği an ilk harf olan e harfi için "e harfi büyük mü" sorusunu soruyor. vay arkadaş. ben hayatımda ilk kez bu kadar kendimi sikmek istiyorum. allahtan arkadaşım izin vermiyor böyle şeylere.
tüm bu süreçte bu müşteri temsilcisinin sesi ağzından çıkmıyor. ben dudak hareketlerine bakıp ne ifade etmek istediğini çözmeye çalışıyorum. hesaba ait bir takım bilgi eksiklikleri varmış. şubemize gitmemizi söylüyor. şubenin başka şehirde olduğunu ve burdan yapmamız gerektiğini söyleyince kimliği alıp tarayıcıdan geçiriyor ve bence eksikleri tamamlamaya çalışıyor. tarayıcıdan çıkan kimliği son anda yere düşmeden yakalıyor. bir süre daha sağ tık refresh yapıyor.
işin sonunda sadece ekstreyi e-posta adresine gönderebiliyor. asıl lazım olan dekontu e-posta adresine gönderemiyor. günahını almayayım, belki sistemi izin vermiyordur ama bence zekasının da biraz etkisi var biraz.
bilgileri güncellemeyi başarabilip başaramadığını bilmiyorum. kendimizi aşıyoruz ve şımarıp para çekmek istediğimizi de söylüyoruz. bizi gişeye gönderiyor. varolan numaramızı gişeye aktaramıyor. biz de bu işlemlerin yapılmaya çalışıldığı 20 küsur dakika sonunda geçen önceki sıramız için yeni numara alıyoruz ve başlıyoruz yeniden beklemeye. bekliyoruz, bekliyoruz, bekliyoruz.
arızalı numaratör ve güvenlikçi tuvalete gittiği için meydana gelen aksaklıklarlarla geçen, uzun ve komik olmayan meşakkatli bekleyiş sonunda gişeye varıp damalı bayrağı görüyoruz. para çekmek istediğimizi söylüyoruz. ısınmış toshiba'dan sahtekarlık yapıyormuşuz gibi cevap geliyor: "bilgileriniz görünmüyor para çekemezsiniz! şubenize gideceksiniz de dilekçe yazacaksınız da şuydu da buydu da...."
vay anayın babayın kemiğini...
sonrasını hatırlamıyorum. benim dünyam fade out oldu. bankacılarla mücadele kabiliyetimi yitirip bayılmışım. arkadaşım koluma girmiş. dışarı çıkmışız. kaldırım kenarında genzimde bir limon kolonyası tadıyla uyandım. kokusundan ayılmayınca berberden aldığı kolonyayı burnuma dökmüş. kalktık, günlük limitlerin izin verdiği kadarıyla atm'den para çekip gidip alkol içtik.
1 saat kaldık vakıfbank'ta. 1 saat boyunca alabildiğimiz tek şey 1 sayfa dekont. ikinci çıktı için masraf ödememiz gerekiyormuş.
bilgi güncellemeyi beceremeyen, beceremediğini ifade edemeyen, bankacılıktan anlamayan, anlasa da konuşamayan, konuşsa da anlatamayan, yorgun, bitkin ve bezgin bireysel müşteri temsilcileri var bu bankanın. hatıra olsun diye aldığım kartvizitinde "satış sorumlusu" yazıyor. iphone 4 kullanan ama e-posta yazmayı bilmeyen bir kredi satış sorumlusu. bence bu adam telefonuna e-posta adresini kaydetmemiştir. işyeri e-posta istemcisini de banka bilgi işlemcileri uzak bağlantıyla kurmuştur. ürün ve hizmet satacak bu adam. kredi satacak. hedef tutturacak. peeh...