ütü yapmak
Next (2) - Last Page (45)

Şükela: Nice | Last 24h | Today | All

----------- otobiyografik entari ------------

bundan 17 sene evvel. yer amasya.

yatılı okula yeni başladığım dönem, yatılı okullarda halıflexler, büyük çamaşır makinaları olmayan, erkek çocuklarının şipidi terliklerle koridorda uzun eşşek oynadığı yıllar...

çamaşırhanede; gündüz kızları etkilemek için jöleleyerek diktikleri taş gibi saçlarını sıcak suyla açtıktan sonra, çoğu ergen o günün çoraplarını, gömlek yakalarını yıkardı. bir de yakın illerde evi olmayan, her haftasonu annesine çamaşır götüremeyen çocuklar olarak biz; eşofmanlarımızı ve diğer çamaşırlarımızı da orada yıkardık.

hiç unutmam, babam beni okula kaydetmeye getirirken istasyon caddesinde bir kuru temizlemeci bulmuştu. makine başı 4 tl'ye çamaşır yıkanan bir yerdi. babamdan toplam 60 lira aylık aldığım bir dönemden bahsediyoruz. "yıkat" dedi, "sakın elinde yıkama buraya ver, ben para gönderirim sana". sonra gitti babam.

dinlemedim. biz babamızı dinlemeyince yaramazlık yapamazdık. babamı dinlemedim ve çamaşırlarımı elde yıkadım. kalınca bir eşofmanım vardı. onu da yıkadım elimde. sonra demir ranzanın başlık kısmına astım getirip. yatakhane ortamını bilenler hatırlar, öyle içeri soğumasın falan diye çok havalandırılmaz koğuşlar, ya da belki çocuklar bilmez camın açılması gerektiğini. bilmiyorum.

ertesi akşam geldim, eşofman kalın olduğu için, havasızlığın da etkisi ile kuruyamamış. böyle nemli bir koku kalmış bir de üzerinde. idare ederim deyip giyiverdim. hiç unutmam, giydim ama içime bir türlü sinmedi.

sonra akşam etüdü başladı. bizim suluovalı fırat vardı, onunla yan yana oturduk etüdde. pazartesi akşamı, fırat evden yeni gelmiş, annesi çamaşırlarını tertemiz yıkamış. ulan çocuk kolunu kaldırıyor, çiçek kokusu geliyor burnuma. sağa dönüyor, yumuşatıcı kokusu, sola dönüyor kır çiçekleri.

yatılı okulda annemi en çok özlediğim zaman ne zaman diye sorsalar, süphesiz o anı söylerdim. bir çok şeyi arzulayacak yaştaydım belki ama, en çok o temiz çamaşırları arzulamıştım.

sonra zaman geçti, çamaşır makinesi alındı, biz de çamaşırlarımızı yıkadık, kurutma makinelerinde kuruttuk. belki fırat'ın eşofmanları gibi çiçek kokmadı ama rutubet kokusu da olmadı.

büyüdük üniversite, iş, evlilik derken bugünlere geldik.

şimdi çamaşır işleri ile evde bizzat ben ilgilenirim. o çamaşırları ipten topladıktan sonra, bir savaşçı edası ile misafir odasına götürür, orada hiç kaldırmadığımız ütü masasının üzerine bir kurban gibi yatırırım. buharlı ütü kızıştığı zaman, hani hastanedeki hemşirenin şırıngayı hazırlaması gibi pıslatırım onu: pıııssst pısssst!

basarım ütüyü kollarına, bacaklarına, en kalın kıyafetlerimin. pıssssstiivvv! tüm oda yumuşatıcı kokana kadar basarım. kıyafetlerden yumuşatıcı kokusu yükseldikçe, çocukken eksik kalmış bir şeyleri tamamlarım. o melankoliyle o günü, o haftayı, son ütümden bu yana geçen zamanı mülahaza eder, meditasyon yaparım adeta.

bazen eşime, çoğu zaman kendime yardım etmek için evde ütüyü ben yaparım.

ütü yapmak, yüzlerce çocukluk yaralarımdan hiç değilse birine derman olur. ve ben en şairane iç sohbetlerimi hep ütü başında yaparım.

----------- otobiyografik entari ------------
35 favorites - -
iki gram aklı olupta, bu aklı bir kaç kitap okuyarak, biraz okul bitirerek, değişik, böyle marjinal falan müzikler dinleyerek daha da arttırdığını zannedenlerin asıl isyan etmesi gereken şeydir bu manasız fiil. televizyonlardaki saçma diziler, yemekteyizler, izdivaçlar falan hikaye. asıl manasızlık bu başlıkta inceleniyor beybi.

sanat filmlerinin izleyicisinin olmaması ama ivedik beye milyonların akması da değil, tiyatronun parasızlıktan ölmesi, bilimum entelin şiir yazmak para kazandırmıyor azizim şeklinde beyanat vermesi de değil neden. tam da bu eylem işte.

ütü yapmak ne abi?

yıkadığımızda tertemiz olup, mis gibi kokan giyeceğin üzerine sıcak baskı uygulamamızın benliğimizde uyandırdığı saygıyı arttırıp azaltması şahsımıza ne büyük hakaret. ve bunu sağlayanın buhar püsküren acayip bi alet olması nasıl bir kafanın ürünü?

allah bu fiilin yegane öznesi olan ütüyü bulan aklıevveli ben dinsizden önce yaksın.

bunu kafamın almasını beklemesin hiç bir bürokratik kurum. çift çizgi denilen, ki onu bile yapamadığım şey yüzünden şahsıma, beynime, bildiklerime, aklıma duyulan güvenin bir gram azalması über saçma, über diye bir kelime varsa eğer dilimizde, bu kelimenin varlığından bile saçma.

insan olan şu kızgınlığıma saygı duysun bre, daha ne diyem.
4 favorites - -
yemege ne kadar sevgimi katiyorsam ütüye de bir o kadar nefretimi katarım
7 favorites - -
bu eylemi hayata geçiren insanların her biri benim kahramanımdır. netim bu konuda. evet, bu kadar açık ve net söylüyorum. ne zaman ütü yapan birisini görsem ağzım açık, mal gibi izlerim onu, dayanamam. hani herhangi bir tecrübesi olmayan acemi bir dağcı için everest’e çıkmak ne ise benim için de odur ütü yapmak: imkansızdır. yapamam, beceremem. hayatımda bir kere gömleğim üzerinde denedim bu işi; o gömlek en sevdiğim gömleğimdi ve ne yazık ki annem yerleri silmek için kullanıyor artık arada bir. o çizgileri denk getirmek, buruş buruş yüzeyi ayrı ayrı kağıt gibi dümdüz yapmak; olacak şey değil, aklım almıyor nasıl olduğunu. bildiğin sanat. aynı hayranlığım bir de omlet yapan insanlar için vardır. onu da anlamam nasıl yapılır. eş dost bazen nazire yaparcasına tavanın içindeki omleti havaya atıp, bir tur çevirip tekrar tavaya düşmesini sağlamazlar mı; diyecek söz, edecek kelime bulamam o anlarda. şahane.
1 favorites - -
koltukta oturan bir homo sapiens sapiensin kalkıp ütü yapmaya başlaması için gerekli içsel itiş kuvveti 50000000000 newton falandır. ancak bu itiş bir kez sağlanır ve eşik aşılıp kişi ütüye başlarsa, “hadi şu son parçayı da ütüleyim öyle kaldırayım, hadi bi bunu da ütüleyeyim” derken neredeyse sıfıra yakın dirençle saatlerce devam edip durana dek 5-6 dönüm kumaş ütüleyebilir.

ütü yapmak, statik sürtünme ile kinetik sürtünmenin farkına verilebilecek en net örneklerden biridir.
10 favorites - -
zordur.
zira;
çamaşır tamam. makinesi var.
bulaşık tamam. makinesi var.
temizlik tamam. çi teyzesi var.
yemek tamam. sepeti var.
ama arkadaş ütü natamam. 1 göynek ütüleyim dedim 15 dk sürdü.
ee haftaiçinde 5 gün her güne 1 gömlek 75 dk. daha bunun pantolonu var tişörtü var.
var da var.
taş ocağında çalışmak daha kolay gözüküyor gözüme.

bir zamanlar annemin atletleri bile ütülediğini düşününce, aklım almıyor.
sen sabah kalk aile fertlerine kahvaltı hazırla, giydir, yedir okula gönder.
ardından kalk kendin okula git.
55 kişilik sınıfta elin veletlerine hem ders anlat hem yok onun dişini çek ötekinin yırtığını dik...
tüm gün okul olduğu dönemler bir de...
akşamüstü çık oradan pazar alış verişini yap eve gel.
yemek yap.
yemek yaparken bir yandan da, kah elinde yarım soğanla kah salça dolu tahta kaşıkla, yalan rüzgarını izle.
akşam yemekten sonra otur bir de günlük plan yaz.
yaz allah yaz. bitmez o planlar.
sonra daha sınavların okunması var.
oku allah oku...
haa sonra kalk bir de ütü yap.
oğlanın önlüğü, kızın eteği, adamın kravatı...

yazarken anladım ki benim annem bir uzaylı sözlük.
vay anasını uzaylı çocuğuymuşum da haberim yokmuş...
3 favorites - -
eski iliskilerinizi anacaginiz ruhani bir bosalamaya donusebilecek, eski sevgilinizin sizde birakabilecegi izlere timsal olabilecek olay. (bkz: oha)

siz ne kadar iyi utu yapiyor olsaniz bile gecmiste sevgiliniz olan zat sizin utu yapmaniza izin vermiyor, butun esyalarinizi o utuluyordur. siz utulemeye gerek duymamaniza ragmen sevgiliniz ic camasirlarinizi bile buyuk bir ozen ile utulemekte ve utulenen parcalari size buyuk bir sevgi ile geri vermektedir. iliski bitip utunuzu tekrar kendiniz yapmaya baslayinca eski sevgilinin size kazandirdigi ic camasir utuleme aliskanligini dusunursunuz, ic camasirlarinizi her utulerken onun sizin olan bu esyalara gosterdigi ozeni hatirlarsiniz. minicik parcayi hayatinizin sonuna kadar hatirlanacak kadar guzel sekilde ruhunuza nasil isledigini anlarsiniz. (bkz: eski sevgiliden arta kalanlar)
1 favorites - -
ütü yapmak, kumaşların kırışıklıklarını gidermek için sıcak ütü ile yapılan işlemdir. bu işlem sırasında ütülenecek kumaşlar hafif nemli olursa daha iyi sonuç alınır. ya da ütülenecek kumaşın üzerine hafif nemli bir başka kumaş konularak ütü yapılır.

eskiden ütü her evde bulunmazdı. en azından bizim evde o zamanlar ütü falan yoktu. öyle elektrikli ütüler daha icat edilmemişti. kocaman demir yığını bir şey vardı ve adına "ütü" diyorlardı. içine yanmış kömür konuyordu ya da sobanın üzerinde ısıtılıyor ve öyle ütüleme yapılıyordu. işte bu zamanlarda biz gömlekleri, pantolonları ütüsüz giyerdik. ilk başlarda biraz buruşuk olurdu ama bir kaç gün giyince o buruşukluklar da azalırdı.

(bkz: http://www.pratikim.com/…nt/uploads/2013/01/utu.jpg)

biz böyle buruşuk kırışık şeyler giyerken bazı arkadaşlarımız kağıt gibi dümdüz ütülenmiş gömlekler giyerdi. uzaktan ve yakından çaktırmadan bakardım onlara; oldukça da fiyakalı dururdu. bir gün bu "ütülü giyinen" arkadaşlarımızdan birisi benimle sohbet ederken şöyle söylemişti: "gömlekler ütülenirse hijyenik olur. hem de daha az yıpranır. üstelik de görünüşü daha güzel olur". ben yüzüne baktım ve bir şey diyemedim. hele, "bizim evimizde ütü yok"; hiç diyemedim. başımı önüme eğdim durdum...

aradan yıllar geçti. ütüler de çeşitlendi, çoğaldı ve de ucuzladı. eh biz de biraz büyüdük ve evimize ütü bile aldık. sonrasında beni bir heves aldı ki sormayın. tüm giysilerimi ütülemek özel merakım oldu. yeni olanaklı bir ütü çıktığında o ütüyü de edindim. en profesyonel bir buharlı ütü aldım sonunda. çok keyif almaya başladım bu ütüleme işinden. neredeyse ütüsüz iç çamaşırı bile giyemez oldum. seyahatler için de küçük bir ütü aldım. çantama koydum. seyahatlere gittiğimde bunun sayesinde çamaşırlarımı ütüleyip giydim.

eh biraz daha büyüdük. evlendik. boşandık. hayat insana neler yaşatıyor hep gördük. ama ben ütü işine fena sarmıştım. kağıt gibi fanilalar, donlar, gömlekler giymek çok kıyak bir şeymiş. ama hep aklıma o bana nasihat veren arkadaşım geldi ütü yaparken. "çok haklıymış" diye düşünüp durdum.

boşandıktan sonra bir kız arkadaşım oldu. beraber yaşamaya başladık. benim ütü işimi pek garipsemişti. ama hoşuna da gidiyordu. çünkü; "onun çamaşırlarını da ütülüyorum". bir akşam, ertesi gün giyeceğim çamaşırları ütüleyip yanına geldiğimde,"sen burjuva mısın?" dedi. şaşırdım. "nereden çıktı şimdi bu?" diye sordum. "ütüsüz hiç bir şey giymiyorsun. sanki burjuvalar gibisin" dedi. ben yüzüne baktım ve bir şey diyemedim. hele eskiden "ütüsüz dönemimizde" yaşadığım o anıyı hiç anlatamadım. başımı önüme eğdim durdum...

eh hayat devam ediyor. bu kız arkadaşımız ile ilişkimiz de bitti. kaldık tek başımıza. ama ütüye devam ediyorum tabi...

yaşam çok ilginç bir şey. bir gün taksim'de yıllar sonra o gençlik dönemimdeki arkadaşım ile karşılaştım. karşılaşmak ne kelime, çarpıştık. sonra birbirimize baktık. sarıldık sarmalaştık. oturduk bir kafeye. ta eskilerden başlayarak anıları bir bir tespih tanesi gibi dizip konuştuk. sohbeti sohbete ekledik. bir ara baktım gömleği hafif kırışık ve ütüsüz gibi geldi. sonra lafı aldım döndürüp dolaştırdım ve bana yıllar önce söylediği;"gömlekler ütülenirse hijyenik olur. hem de daha az yıpranır. üstelik de görünüşü daha güzel olur" demesini hatırlattım. "o zamanlar bizim ütümüz yoktu" diyemediğimi de ilave ettim. konuşmayı genişletip; o kız arkadaşımın, "ütüsüz hiç bir şey giymiyorsun. sanki burjuvalar gibisin" demesini de eksik bırakmadım tabi. bir an durdum. o kadar rahatlamıştım ki anlatamam... sanki kuşlar gibi uçuyormuş hissi başka bir şeymiş...

bu sevgili arkadaşım beni dinledi ve her zamanki gibi yanaklarındaki tebessümünü ışıldattı. sonra sözlerinin temposunu ağır bir hale getirip; "aradan çok zaman geçti. tabi ki o zaman sana öyle söylediğimi hatırlamıyorum. ama annemin bizi hep ütülü giydirdiğini biliyorum. şimdi ikinci evliliğimi yaptım. ben çalışmıyorum. eşim çalışıyor. ev işleri de bana kaldı. çamaşırları da ben yıkıyorum. ama ütü yapmıyoruz. onları güzelce katlıyor ve dolaba yerleştiriyorum" dedi. bana yine arkadaşımın yüzüne bakmak kalmıştı. ben de öyle yaptım zaten. yüzüne baktım ve bir şey diyemedim. ama ütü yapmaktan da asla vazgeçmedim...
6 favorites - -
dünyanın en fuzuli en manasız işi bence.

ben ki sabahları yatak kapamayı "nasılsa akşam gene içine giricez" gerekçesiyle protesto edebilen biriyim , giyildikten yarım saat sonra buruş buruş olacak bir gömlek için yarım saat ütü yapmayı dünyanın en rezil işi sayıyorum.
şimdi ben bu gömleği ütülemeden giyer çıkar mıyım sokağa , çıkarım. kocamı buruş buruş pantalonlarla işe gönderir miyim,gönderirim. hatta buruşuk gömleğimin üstüne "kahrolsun ütü" yazar da öyle bile gezerim. ama bu başkaldırı bireysel hareketlerle olmaz , ütüden nefret eden herkes bir araya gelmeli ve çıkartmalıyız ütüyü hayatımızdan.
zaten ne manası var ki allah aşkına , hepimiz buruş buruş gezsek ne olacak..kumaş pantalonun o düzgün çizgisi ne katıyor hayatımıza..kuru temizlemeden alınmış gibi bluzlar giyiyoruz da ne oluyor..
kıçımızı açıp gezelim demiyorum ki , makul bir istek bence benimki.

anarşik ütü protestocuları gibi de bir isim bulup sesimizi daha geniş kitlelere duyurmalıyız.bıçakla keser gibi çöt diye çıkartmalıyız ütüyü hayatımızdan. çıkartmalıyız ki ben şu sıcak havada sabahın köründe ütülenmeyi bekleyen iki makina çamaşırla göz göze gelmeyi bırakıp , siniri stresi bir kenara koyup keyifle içebileyim sabah kahvemi.
1 favorites - -
utu yapmak sanilanin aksine gayet guzel bir istir. buzdolabi yapmaktan cok daha kolaydir. çok guzel de para birakir. bu isi en iyi rowenta ve zass yapmaktadir.
0 favorites - -
Next (2) - Last Page (45)