nermin yıldırım'ın son derece berrak bir dille yazdığı son romanı... bir oturuşta okunur denen türden bir akıcılıktan söz ediyoruz burada... dün öğlen saatlerinde başladım bu akşam bitti öyle çok kısa da değil hani 312 sayfalık bir roman unutma dersleri...
kitabın bence iki çok güçlü yanı var. birincisi yıldırım'ın satırlarına hiç zorlamasız, yapmacıksız sirayet eden, iyimser, şefkatli ve sevgi dolu dünya görüşü... naifçe bir pembe gözlüklü olma hali değil de hayatı, hayal kırıklıkları ve acılarıyla birlikte bir bütün olarak kavrayabilen bir hümanizma...
bu yönüyle teröpatik bir roman unutma dersleri... öyle coelho'nun "oku ve aydınlan" türünden bilgelik gösterilerinden değil de doğal bir alçak gönüllülükle müsemma bir farkındalık hali var kitapta. hanidiyse yalom'ın bazı kitaplarının yaşattığı "insanlık hali" ferahlamasının bir benzerini yaratıyor bu roman. yalom bizzatihi niyet ederek teröpatik romanlar yazıyor, yıldırım'ın böyle bir niyeti var mı bilemiyoruz ama sonuç benzer...
unutma dersleri'nin diğer bir kuvvetli yanı mizahı... oyuncu bir dil kurmak, trajik öyküleri 'hoşluklar - şakalar' yaparak anlatmak yaygın bir tercih olsa da her zaman başarılı olduğunu söylemek güç. en son ne zaman bir kitap okurken yüksek sesle güldünüz ki acaba? yıldırım'ın mizahi bu denli güçlü ve özgün kanımca...
ama madem burası ekşi sözlük illa her şeye bir kulp takacağız elbet. romanda iki ciddi editöryal hata var; birincisi 'mazi imha merkezi'ndeki odayla ilgili, bu odaların içi zifiri karanlık önünde cam bir kısım var, camın arkası görünmüyor ama camdan odanın içi görünebiliyor??? açıkça fizik kurallarına aykırı bir durum var ortada, bir mekanın dışarıdan görülüp de içeridekinin dışarıyı görememesinin tek yolu o mekanın dışarıdan daha fazla aydınlatılmasıyla mümkün olabilir. hadi neyse bunun feribe'nin yanlış varsayımı (ya da gece görüş sistemi -niyeyse- falan) deyip geçelim... öte yandan 279. sayfadaki en uzun gece başlıklı bölüm şöyle başlıyor: "21 haziran diyenler halt etmiş, yetişkinlik hayatımın hissedilen en uzun gecesi o geceydi" bilindiği üzere 21 haziran yılın en uzun değil en kısa gecesinin yaşandığı gündür.
bu iki hata da yazardan çok editöre ait, onu belirtmeden geçemeyeceğim. yazarlar ne temel fizik, ne temel coğrafya bilmekle mesul değildir. bu tür hatalar yaparlar, yapmakta özgürdürler. editörün görevi burada başlar, eğer editör, "ya nermin'cim o odanın içi karanlıksa dışarıdan nasıl görülecek" ya da "onu 21 haziran değil de 21 aralık yapsak ya" demeyecekse ne işe yaramaktadır gerçekten meçhul... bunlar önemli hatalar mı hiç kuşkusuz ki değil ama obsesif okurların okuma keyiflerinin daha pürüzsüz olması için editöryal çalışmanın biraz daha obsesif olmasında muhakkak yarar var. öbür baskılarda düzelir umuduyla yazmadan edemedim.
neyse efenim son sözüm şu; unutma dersleri'ni bir çırpıda okudum çok da beğendim, şimdi
unutma beni apartmanı'ndan başlayarak nermin yıldırım külliyatını tamamlamayı planlıyorum.