debedeki
entriyi okuyunca aksan ile ilgili boktan bir anım var, o aklıma geldi. daha önce de yazmıştım. ama öncelikle şu atasözünü aklımızdan çıkartmayalım;
“never make fun of someone who speaks broken english. ıt means they know another language.”
üniversiteden bir arkadaşım 2019'da bana kalmaya geldi. kendisi yabancı uyruklu öğrenciydi (iranlı) ve mezun olunca da ülkesine döndü. istanbul üniversitesi'nde oldum olası yabancı uyruklu öğrenci çoktur. bilen bilir. neyse bu kız geldi. sohbet muhabbet kırılıyoruz sabahtan akşama. bu arada bir de sevgilisi var o da iranlı fakat kanada'da yaşıyor. saati ayarlayıp görüntülü konuşuyorlar devamlı. bir gün kahvaltı yapıyoruz. gene görüntülü konuşuyorlar. arkadaşım da bana döndürdü kamerayı ben de çatpat farsça bilirim. e güya ingilizcemiz de var.
*“+good morning class
-good morning teacher
+how are you today ?
-fine thanks and you
+thank you sit down” şeklinde…(sizin yapacağınız işi sikeyim)
önce bi
çitori diyerek farsça giriş yaptım. sonra işte
naystumityu falan filan kendi çapımda döktürüyorum. o da bir şeyler söylüyor. biraz konuştuk. sonra kıza bir şeyler söyledi farsça o da cevap verdi, kapattılar. ne diyo dedim. “nece konuşuyor?” diyormuş.
ahahahhahahhahhaja lan amın evladı ingilizce konuşuyorum. nece konuşucam. niye hevesimi kırıyorsun. he de geç. ölümsüzlüğün sırrını veriyor değilim ya amk herifi. ben böyle mal gibi kaldım öyle deyince. o da zaten son ingilizce konuşma çabamdı ahahahhahha(şaka lan şaka bülbül gibi konuşuyorum.)
ingilzce konuşulan bir ülkede doğmadıysanız ya da çocukluğunuz orada geçmediyse her halükarda aksanınız var, türkiye'de nereden mezun olursanız olun. lan bi salın yani kimsenin hevesini kırmayın, size ne? kim nasıl konuşabiliyorsa öyle anlatsın derdini.
ooooohhhh sorry sorry no english!