türkiyedeki sosyal örgütlemenin yapısı gereği bu coğrafya için geçerliliği daha yüksek olan sorun.
naçizane gözlemim;
kadı erkek arasındaki temel sorun kadına dayanıyor esas olarak...
çünkü baskın toplumda dokunmak cıs... evet konu bu kadar.
kadın, küçüklüğünden beri hayatının büyük kısmında dokunmayı fazlasıyla tecrübe eder.
anneyle diyaloğunda sarılmak mühimdir aynı şekilde uzunca bir süre babayla iletişiminde dokunma yer tutar.
fakat toplum doğası gereği aynı durumu erkek çocuk yaşayamaz.
babayla arasina mesafe konur, erkekliğinin farkına vardıktan sonra da anneye uzaklaşır.
daha sonra ilk sosyal deneyimlerin yaşandığı okulda kızlar birbirleriyle samimice öpüşür, sarılır; kadının hayatında dokunmak hala büyük bir yer tutmaktadır.
beri tarafta erkek arkadaş meclisinde hiçbir zaman böylesine samimi değildir. erkek karşı cinsle arkadaşlık boyutunu aşana kadar dokunma eyleminden nasibini almaz.
dokunuşa yabancılaşma böylece başlar...
erkek buradan hareketle ilk etapta kadına erkekle yapamadıklarını yaptığı bir nesne olarak bakar. buradan da kadının kadın olması gereği olarak toplumca görülen muhafaza yzünden kadın erkekten az vesilesiyle uzaklaşır ve cinsler arasında zate mevcut olan yabancılaşma giderek artar.
erkek kadına yaklaşmak ona kendini beğendirmek için olmadığı biri siluetine bürünür. bu erkek için yorucu bir oyuna döner.
öte yandan doğumundan itibaren dokunmalar dolayısıyla herhangi bir şekilde duygusal açlık çekmeyen kadın ters sebepten dolayı duygusal açlık çeken erkeği anlamaz.
kadın bir erkeği ihtiyaç olarak görmezken erkek onu kendine gerek bir nesne olarak konumlandırır.
erkek sarılabileceği öpüşebileceği kısaca cinsel dürtülerini giderebileceği birini ararken kadın sevişmek dışında zaten bir çogunu gerçekleştirebildiği için fiziksel anlamdan çok duygusal koruyucu arar.
netice sevişmelik olarak görülen kadın bu yerini hazmedemez.
ve kadını böyle görürken kadın tarafından farklı misyonlar yüklenmek istenen erkek bu misyonları yerine getirmek istemez.
sorun doğar.
kadılar kendi cinsleri arasında daha az sarılsınlar. erkeklerin kafasındaki sevişilen meta olan yerlerini kırsınlar ve sonrasında farklı farklı isteklerinde diretsinler.
erkeğin ayrılım zamanında ne baş koyabileceği bir omzu nede kendini teselli edebileceği bir bedenleri var... sen bir fatma olarak ayşe'nin omzunda ağlayıp ona sarılabilir kendini yalnızlıktan alıkoyabilirsin... ama berkecanlar harç erkeklerin böyle şansları yok.
kısaca bizim hatta özele indirgiyorum benim ara ara birilerine sarılmak ihtiyacım var...
(bkz: içimdeki freud)