zamanında ekonomik ideolojilerin taban bulup yayılmaya başlar gibi olması üzerine "yılanın başı küçükken ezilir" düsturuyla köklerinin kurutulmasının bir sonucudur zannımca. hele son zamanlarda halktaki bağnaz muhafazakarlık ve çağdaşlık arasındaki aşırı kutuplaşma yüzünden hangi ideoloji neyi benimsemiş belli olmamaktadır. bir bakarsın ırkçı bir adam kişisel özgürlükleri ve sosyal devlet politikalarını savunup muhalefette yer alırken; işçinin yanından ayrılmamış, belki de komünist oluşumlara üye bir başkası cemaatlerin halk istediği için önünün açılması gerektiğini söylüyor ve liberal ekonomi politikası izleyen bir iktidarı ezilmiş bir halka özgürlüğünü verecek diye savunuyor olabilir. sonra niye solcu patron sağcı işçi diye sorarız kendimize.
oysa ülkede burjuva burjuvalığını bilse, işçi işçiliğini bilse belki de bazı şeyler çok farklı olabilirdi. ekonomi harici politika anlayışlarıyla kendi içinde farklılaşan sol ve sağ fraksiyonların partilerinin oluşuyla pek çok farklı koalisyon alternatifi olabilir ve halk için deneyecek birçok siyasi seçenek olabilirdi. tek başına iktidar her parti için zorlaşır fakat koalisyonlar sayesinde halkın daha büyük bir yüzdesi temsil edilebilirdi. "mağarada mı yoksa modern dünyadaki diğer medeni ülkeler gibi düzen içinde mi yaşayacağız" diye değil de "devlet fırsat eşitliği mi yaratmalı yoksa fırsatı olmayana yardım edip ekonomik eşitlik mi sağlamalı" diye tartışırdık belki de kim bilir? "devlet her vatandaşa üniversite imkanı sunmalı" argümanına karşı "üniversiteler terör ve sapkınlık yuvasıdır, kapatılmalı" argümanı yerine "üniversiteler bağımsız ve özgür akademilerdir, devlet en fazla imkanı olmayana burs verebilir ama üniversiteler özel olmalıdır" denebilirdi örneğin.
uzun lafın kısası, ekonomik bilincin ve sınıf yapısının oturmadığı bir ülkede, misal ülkemizde, politik görüşler de oturmayacağından kaos içinde kimin neyi savunduğu belli olmadan ve her parti ideoloji/ilke eksikliği yaşadığı için bugün tükürdüğünü yarın yaladığından dolayı o ülkeden bir bok olmaz. zira günümüzde demokrasi içinde nasıl yaşayacağımızı değil, demokrasiyle mi faşizmle mi yaşayacağımız tartışılıyor.