genel seçimden yerel seçimlere kadar adnan menderes döneminden beri var olan en büyük sorundur bu.
halkın cehaleti ile siyasetçinin ahlaksızlığı birleşince ortaya muazzam bir popülizm rüzgarı çıkıyor.
demirel'in seçimleri kazanmak için milleti 38 yaşında emekli yapıp akabinde kamu maliyesini zarara uğratan benzer uygulamalara giderek 1994 ve 2001 ekonomik krizlerine nasıl neden olduğunu herkes bilir. yakın tarihin bilinen en popülist ve ahlaksız siyasi hadiselerinden biridir bu olay.
günümüzde de tam gaz devam etmektedir. iptal edildiği için tekrarlanan istanbul seçimlerinde de benzer bir sorun yaşanıyor.
belediyenin vazifesi olmayan sahalarda saçma sapan vaatler veriliyor. kimsenin bu vaatlerin kaynağını sorup araştırdığı da yok nasılsa. devlet bütçesi demek halkın parası demektir. kimsenin devlet kesesinden bu denli atıp tutma lüksü olmamalı.
yoksulluk ile mücadele gibi belediyenin sahasına girmeyen ve dünyanın süper gücü olan ülkelerin bile çözemediği ve insanlık tarihinden beri var olan izafi bir sorunu çözme vaadi düpedüz sahtekarlıktır.
sen seçmenin cehaletini istismar edip atıp tutmayı bırak da; deprem gibi doğal afetlere yönelik ne gibi hazırlıklar yapacaksın, raylı sistemi ne oranda artıracaksın, çöp ayrıştırma işini nasıl çözeceksin, çevre kirliliği ile nasıl mücadele edeceksin, kentsel dönüşüm meselesini nasıl sorunsuz şekilde halledeceksin ondan bahset.
iki aday da bu konuda popülizm yarışına girmiştir. her seçim aynı terane yaşıyor. yüksek seçim kurulu bu tarz etik dışı ve kamu maliyesine zarar verici yöndeki vaatlere karşı her seçimde denetimi sağlayacak bir etik kurulu kurmalı. ya da başka bir çözüm bulunmalı.
bu vaatlerin sonucu acı oluyor çünkü.