the ugly stepsister
Next (2) - Last Page (4)

Şükela: Nice | Last 24h | Today | All

the ugly stepsister (den stygge stesøsteren), her ne pahasına olursa olsun prensin sevgisini kazanmaya kararlı olan elvira'nın hikayesini konu ediyor.

vizyon tarihi: belirsiz
tür: komedi, korku, dram, bilim kurgu
yapım yılı: 2025
süre: 105 dakika
ülke: norveç, danimarka, romanya, polonya

filmin konusu:

“güzelliğin acımasız bir iş olduğu bir krallıkta elvira, balonun güzeli olmak için güzel ve büyüleyici agnes ile yarışacaktır.”

yönetmen: emilie blichfeldt
oyuncular: lea myren, thea sofie loch naes, ane dahl torp, flo fagerli, isac calmroth, malte gardinger, ralph carlsson, isac aspberg, albin weidenbladh, oksana czerkasyna, katarzyna herman, adam lundgren, willy ramnek petri, cecilia forss, kyrre hellum, richard forsgren, agnieszka zulewska, staffan kolhammar, philip lenkowsky
senaryo: emilie blichfeldt
müzik: john erik kaada

vizyon tarihi: belirsiz

filmin fragmanını buradan izlemek mümkün.
1 favorites - -
44. istanbul film festivali'nin mayınlı bölge bölümünde gösterilen the ugly stepsister filmi hakkında yazdık! yazımız için: güzelliğe giden yol

bu yılın başlarında sundance film festivali‘nde prömiyerini yapan ve o gün bugündür festivallerde dillerden düşmeyen the ugly stepsister, 44. istanbul film festivali‘nin mayınlı bölge bölümünde gösteriliyor. norveçli sinemacı emilie blichfeldt‘in ilk uzun metraj denemesi olan film, ünlü külkedisi masalını sert ve vahşi bir yorum ile beyazperdeye uyarlıyor. bazı bünyelere fazla gelebilecek seviyede rahatsız edici sahnelere sahip olan filmin, bu açıdan tam bir sinema deneyimi olduğunu söylemek mümkün. zira, ilk gösteriminden bu yana bazı seyircileri oldukça zorladığı ve hatta salonu terk etmelerine neden olduğu söyleniyor. film, bu nedenle seyir deneyimi açısından ister istemez bazı beklentiler yaratarak pazarlanıyor ve seyirciye karşı bir tür meydan okuma sunuyor.

--- spoiler ---

vahşi bir külkedisi yorumu

piyasada birçok yorumunu bulabileceğiniz külkedisi masalı, esasen karanlık tonda bir öyküye sahiptir. özellikle grimm kardeşler‘in versiyonunda kesinlikle çocuklara göre tasvir edilmemiş şok edici bazı anlar vardır. mesela, bu versiyonda üvey kardeşler o meşhur ayakkabıya ayaklarını sığdırabilmek için ayak parmaklarını ve topuklarını keser. güzellik standartlarının ve patriyarkanın karanlık bir yaklaşımla sorgulandığı bu gibi versiyonlar, disney uyarlamaları ile beraber güncelliğini yitirir. külkedisi, artık romantize edilmiş ve saflığı simgeleyen bir iyilik abidesidir. the ugly stepsister, kolektif hafızada yer etmiş “ailelere uygun” külkedisi yorumunu hiçe sayarak masalı eski versiyonunun sertliğinde, hatta ondan daha acımasız bir şekilde ele alıyor.

hem ailesini maddi açıdan memnun etmek hem de kendi hayalindeki adama kavuşmak için prens ile evlenmeyi kafasına koyan külkedisi, buradaki adıyla elvira, kendini bir şekilde kanıtlamalıdır. ancak ülkenin dört bir yanında aynı onun gibi düşünen pek çok kadın vardır. prens için bu rekabet ortamı, birbirinden güzel bakirelerin yarıştığı ve en güzelinin seçildiği bir balo ile nihayete ermelidir. diş telleri, tombul vücudu, eğri burnu ve kraliyete hiç de yaraşmayacak dans yetenekleriyle elvira’nın önünde güzelliğe giden uzun bir yol vardır. ve bu yolda, bazı korkunç yöntemlere ihtiyaç duyulsa da, gerekli her türden kararı almaya hazırdır.

suya düşen vaatler

masalın giriş kısmını -hiç de azımsanmayacak bir uzunlukta- aktaran film, bundan sonra karakterin yaşadığı absürt ve inanması güç tecrübelere odaklanıyor. body horror türü ile kara mizahı bir araya getiren, karakteri berbat senaryolar içinde komik duruma düşürmeyi amaçlayan filmin vaadi son derece ilgi çekici. güzellik standartlarına ve erkek egemen toplum anlayışına dair pek derinlikli bir bakış sunmasa da, sadece çılgın fikirlerle dahi ayakta durabilecek bir film izlenimi oluşuyor. buna karşın, blichfeldt‘in fikirleri öylesine çabuk tükeniyor ki, the ugly stepsister o çokça methedilen rahatsız edici seyir deneyimini asla karşılayamıyor.

filmin en çok kan kaybettiği kısımlardan biri, şüphesiz body horror‘a olan yaklaşımı. korku türü; filmde yalnızca belli sahnelerde ortaya çıkıp unutulan, hikayenin duygusuna sinmeyen ve şok etkisi üzerine tasarlanmış bir kullanımla sınırlı kalıyor. elvira’nın yaşadığı bedensel dönüşümleri senaryonun eksiklikleri nedeniyle anlatının içinde takip edemiyor, birbirinden bağımsız epizodlar eşliğinde izlemeye ve karşılığında hayret etmeye mecbur bırakılıyoruz. gelin görün ki, blichfeldt‘in seyirciyi dumura uğratan uçuk veya en azından heyecan verici bir fikri bile yok. zaten masalın orijinal versiyonunu bilen ya da az çok korku filmi izlemiş biri iseniz, çok küçük istisnalar haricinde filme karşı tiksinti bile duyamıyorsunuz. durum böyle olunca, filmin bütün vaadi suya düşüyor ve derinliksiz senaryosuyla eğlenmek bile mümkün olmuyor.

tutarsız ve çiğ anlatı

son zamanlarda genç yönetmenlere sahip modern korku filmleri, eski referanslara ve büyük konseptlere sahip çıkış fikirlerinin acısını çekmeye başladı. çoğu, müzik klibine benzeyen bir reji ve birkaç iddialı sahne ile seyirciyi tatmin edebileceğini düşünür oldu. maalesef, the ugly stepsister da bu filmlerden biri. blichfeldt, esinlendiği türün ustalarından david cronenberg‘in onlarca yıl önce politika, teknoloji, erotizm ve hatta metafizik ile bağdaştırdığı body horror konseptine ufacık bir ekleme bile yapamıyor. elvira’nın geçirdiği travmatik deneyimler, ilk bakışta ilgi çekici durmasına karşın asla karakteri derinleştirmiyor veya finaldeki patlamaya bir altyapı hazırlayamıyor. mesela bu açıdan, ana fikri ve türlere yaklaşımı açısından selefi sayılabilecek the substance kadar el arttırmaya veya gülünçleşmeye yeltenemiyor.

senaryodaki belli hamlelerinden ve genel yönetmenlik anlayışından blichfeldt‘in anlattığı öyküyü biraz da olsa ciddiye aldığı anlaşılıyor. açıkçası, tüm o akıl almaz (!) sahne fikirlerinden başını kaldırıp filmde nadiren karşımıza çıkan kara mizahı kullanamamış olması üzücü. karakterlerin içinde kaldığı anlamsız ve rahatsız edici durumları tiye alabilse, en azından filmin kuru seyir tecrübesine azıcık daha katlanılabilirdi. bu haliyle, hem hikayesine -dalga geçebilecek kadar bile- toz kondurmayan hem de sırf dikkat çekmek için ayrıksı gore sahnelerine sıklıkla başvuran kararsız bir yönetmenlik seyrediyoruz.

the ugly stepsister, birçok açıdan çiğ kalmış bir yapıya sahip ve ancak kulaktan kulağa duyularak alıcısına ulaşabilecek güçte. nitekim, filmi belli anahtar kelimeler kullanarak pazarlamak oldukça kolay; ancak tatmin edici bir seyir deneyimi elde etmek için yoğun bir çaba sarf etmeniz gerekiyor. blichfeldt, teknik açıdan özenli bir iş çıkarmış olmasına rağmen tembel ve yaratıcılıktan uzak vizyonu nedeniyle sıkıcı bir külkedisi uyarlamasına imza atıyor. sanıyorum asıl amaç, masalı eski günlerine döndürmek ve en azından güncel sinema kodlarında halen bir geçerliliği olduğunu göstermekti; ancak komiktir ki, filmi izledikten sonra bir disney uyarlaması bile kulağa daha ikna edici geliyor.
--- spoiler ---
4 favorites - -
6/10 points.

2025 norveç yapımı body horror filmi, the substance havasında grotesk bir külkedisi masalı. yönetmen, bilindik külkedisi hikayesini farklı bir özne üzerinden anlatıyor: külkedisinin çirkin kız kardeşi.

eski zamanlarda uzak bir ülkede elvira isimli bir kız yaşarmış.. bir gün prensle tanışmak için sarayda bir baloya davet edilmiş. o tarihe kadar da dış görünüşünü düzeltmek zorunda kalan elvira acaba bu uğurda ne kadar ileriye gidecekmiş ??

the substance sayesinde mi body horror türü böyle yeniden hortladı, yoksa hep bu tarz filmler vardı da the substence sayesinde mi daha çok ilgi görülüyor, orası size kalmış.

yakın zamanda bir diğer body horror için: grafted önerilir.

dikkat: filmde aşırı ve gereksiz bir cinsellik mevcut.

--- spoiler ---

herşeyden önce filmin açılış müziği tek kelimeyle harikaydı.. molly lewis isimli bir hatunun eseri olan crushed velvet ten bahsediyorum. kill bill esintisi taşıyan bu enfes parçayı derhal spotify listeme kaydettim bile.

filme dönersek..norveç yapımı bir korku filminden elbetteki yüksek prodüksiyonlu bir iş beklemek fazla hayalcilik ama film her şeyiyle bana çok amatör geldi.

baş kahramanımız elvira önce annesinin gazıyla sonra da kendi hırsıyla bedeninde akıl almaz işlemlere girişiyor. en sonunda da o meşhur pabucu ayağına uydurabilmek için ayak parmaklarını kesecek kadar da ileri gidiyor. bayılınca da annesi "dur kız bana bırak" deyip satırı o eline alıyor. korkunç.

filmin sonunda da elvira tıpkı demi moore gibi yaratıklaşıyor. saçları dökülüyor, dişi kırılıyor, burnu yamuluyor. eski halinden çok daha beter oluyor. hatta içinden tenyalar, şeritli solucanlar çıkıyor. bu arada donuk ablası alma (kurtları çıkaran) karakteri yeterince işlenememişti sanki. film boyunca varlığı ile yokluğu belli değildi. içten içe elvira'ya üzülüyor ama sıfır tepki.

peki ya elvira'nın güzelleşince lady gaga'ya inanılmaz benzemesi ?!

--- spoiler ---
4 favorites - -
bol bol +18 sahneler ihtiva eden bir külkedisi uyarlaması.
1 favorites - -
benim gibi korku filmi izleyeceğim beklentisiyle izlerseniz hayal kırıklığına uğrarsınız çünkü tür olarak korku ile alakası yok. son yarım saate kadar kostüm draması, son yarım saat ise gerilim diyebileceğimiz bir film. süresi yeterli olmasına rağmen havada kalan konular var diğer yandan oyunculuklar başarılı.

--- spoiler ---

filmin sonunda prens ile evlenen kız bunu maddi durumu düzeltmek için mi yaptı, önceki sevgilisine döndü mü öğrenemedik. üvey kız kardeşin annesi kızın ayağını kesti ancak filmin sonunda prens eve geldiğinde kızın yanında kendini göremedik. ayrıca diğer kız kardeş alma adet gördüm ancak sonrası bir yere bağlanmadı, daha işlenebilir bir karakterdi.
--- spoiler ---

iyi çekilmiş bir film ancak dediğim gibi aman korku beklentisi ile izlemeyin. daha iyi filmler var.
3 favorites - -
zorla güzellik olmaz konseptli body horror temalı yeni nesil kül kedisi masalı.
0 favorites - -
öncelikle yapacağınız filmi s… demek istiyorum. bu filmin horror kategorisine girebileceğini sanmıyorum bildiğimiz kul kedisi masali. lakin rahatsız edici sahneleri var. olsa olsa gerilim olabilir.
0 favorites - -
yine bir body horror.

iskandinavlar kara mizah işini beceriyor her türlü. o yanı güzel.

sertlik de, gore meselesi de güzel. onun da ötesinde, çok güzel fotoğraflar var filmde. lanthimos'un the favourite'ına renk paleti olarak da, atmosfer olarak da çok benziyor. barok dönemini, aristokratları grotesk bir şekilde yorumlamış.

senaryosu en son konuşulacak şey. zaten filmin senaryoyla değerlendirilecek bir tarafı yok.

estetikçi doktora film çekilir. o kadar iyi. başroldeki kızı da beğendim.
3 favorites - -
cinderella + biraz the substance, biraz da black swan = the ugly stepsister.

filme gelirsem, elvira'nın annesi tam bir milf'di. balodaki genç çocuğun sümsük kızları yerine, elvira'nın annesiyle beraber olmasını takdir ettim.
0 favorites - -
masalları tekrar anlatacaksanız böyle anlatın dedirten türden ve insanların gözünde güzel olabilmek için ne kadar ileri gidebilirsin sorusunu irdeleyen sıradışı bir film.

rahatsız edicilik seviyesinde elini hiç korkak alıştırmamış film. avrupa sinemasının sevdiğim yönü bu işte. holywood ana akımı gibi çocuklara hitap ettiği için aman şunu çıkaralım, bunu hafifletelim yok.

1970'lerde, çocuk masallarını sürrealist ve rahatsız edici bir şekilde anlatan polonya filmlerine benzettim. doğa görüntüleriyle, müziğiyle, masum küçük bir kız çocugu ile herşey huzurlu başlıyor. bu ne ya, masal bu diyorsunuz ama sonra insanı dumur etmeye başlıyor. bu da öyle.
3 favorites - -
Next (2) - Last Page (4)