paul auster'in tuhaf tesadüfler konulu hikayelerini barındıran en mini kitabı.
yazarının değil hayatın yazdığı kitap.
hayatın oyunbaz auster'a ettiği oyunlardan oluşan...
ve çiğnene çiğnene ağızlarda sakıza, yazıla yazıla ellerde nasıra dönüşen "neden yazıyorum/yazıyorsun" cevaplarını tek cümlesiyle yerle bir etmiş, noktalamışve kitap:
"cebinde bir kalem varsa, büyük olasılıkla irgün onu kullanmaya başlamak gelecektir içinden."
içindeki, auster'ın "niçin yazıyorum"a yanıtı olan beysbol öyküsü, gerçekten çok güzel. sporun nelere vesile olabileceğine örnek. tabi boş beleş biri de olmamak önemli bir şart. eheh.
güzel kitap.
(bkz:
paul auster) ın kendi hayatından önemli notlar aktardığı kitabı.
yazarı takip edenlerin kesinle okuması gereken yapıttır ayrıca, paul abimizin yazarlığa nasıl başladığı, aile üyeleri, ve benzeri birçok bilgi barındırır.
new york üçlemesinin cam kent bölümünde de kendisine tesadüf edebileceğiniz defterdir. elbetteki söz konusu olan kişi paul auster olduğunda tesadüflere ne kadar inanıyorsanız
çok ciddi bir hayal kırıklığı oldu. paul auster 4 5 yıl öncesinden itibaren okumam gerek diye tanımladığım bir yazardı. keşke bu kitapla başlamasaydım. gerçi toparlayacağına inancım tam ama bu öykü kitabıyla bende bıraktığı izlenim amerika' nın paulo coelho' su olduğu yönünde. new york üçlemesi ya da yanılsamalar kitabı ile değişeceğine inancım tam gerçi ama başlangıcı en iyi anlatan kelime felaket sanırım.
tesadüfler, tesadüfler, tesadüfler... başka bir şey yok, hiçbir şey yok. aldous huxley ile ilgili bir hikaye var, o ve yazarın kendi hayatıyla ilgili verdiği bilgiler hariç hiçbir anlam ifade etmedi bana kitap. oray eğin, edebiyat üzerine yapılan bir televizyon programına amerika' dan telefonla katılıp ''aslında auster bizim ülkemizde burada olduğundan daha popüler'' demişti. yine de tek bir öykü kitabından yola çıkarak bu cümleyi yorumlama cüreti göstermeyeceğim şu an.
kitabı o kadar sevmedim ki, biter bitmez götürüp bir sahafa, 1 ay içinde okuyup geri getireceğim bir kitap karşılığında bıraktım.