korkulu rüyam. kabusum. geçtiğimiz yıl ilk olarak duymuştum. evde oturmuş ders çalışırken bu sesi duyuyorum. ama sadece yalnız olduğumda duyuyorum. koşuyorum, diğer odaya kardeşime soruyorum "duydun mu lan?" diye; "neyi?" diyor. sonra zamanla odada kardeşim varken de duymaya başladım bunu. yine duyar duymaz, soruyorum "duydun mu?" diye; cevap aynı yine.
kardeşim mi beni delirtmeye çalışıyor, diye düşünmeye başladım bir ara. sonra bir gün salonda otururken annemle rastladım bu korkunç sese. anneme sordum, "duydun mu anne?"; cevap yine "hayır"dı.
artık korkmaya başlıyordum. ciddi ciddi kabusum olmuştu. bazı geceler tam uykuya dalacağım vakit çalardı. ve genellikle zaten hava karardıktan sonra çalardı.
o zamanlar baba filminin müziği olduğunu farkedememiştim. nasıl farkedebilirdim ki? insanın aklına o an, bu gelmiyor ki.
birgün bakırköy'de dolaşırken ( ruh ve sinir hastalıkları hastanesine yakın bir yerlerde) yine bu sesi duydum. koştum peşinden. ne lan bu, diye. caddeden geliyordu ses. caddeye çıktığımda, her şey olağandı. rutindi. hatta çok fazla rutin. otobüsler, yayalar, arabalar, minibüsler... o an şimşekler çaktı yukarda. yağmur başlıyor sandım, meğerse kafam çalışmaya başlıyormuş. minibüsten geldiğini düşünmedim; ama bir şekilde bu işin içinde minibüsün olduğunu idrak ettim. belki de bu sesi beni delirtmek için çalıyorlardı ve çalıp, minibüse binip kaçmayı denemişlerdi o gün de. bilmiyordum, henüz ne olduğunu. ama karar vermiştim, artık bu sesin peşinde düşecektim.
gel zaman git zaman, bu sese karşı olan korkularımı yendim. verdiğim tepkilerin boyutu bir miktar azalsa da, hala sesi duyduğumda ürperip, küfürü basıyordum.
sonra birgün evden çıkmış, sokağın köşeyi döneceğim sırada, önümden bir minibüs geçti. ve bu minibüs geçerken bu sesi çaldı. işte o an hayatım değişti. birden hayata bakışım değişti. korkumu yendim. tepkim baki kalacaktı; ancak dozu hayli azaldı.
sonraları daha da idrak etmeye başladım ki, oturduğum semtte
* hayli minibüsçü ikamet etmekte. ve pek çoğu yeni yetme gençler. hatta bir kaçını da tanımaktayım. ve bu minibüsçüler semtlerinden, evlerinin önünden geçerken kornaya rutin bir şekilde basmaktalar. ve taktırdıkları bu melodili dıllık kornayı bize dinletmekteler.
aradan bir miktar daha zaman geçti. artık alışmıştım bu sese. üstelik bizim dıllık korna, minibüsçüler arasında popülerleşti. bakırköy piyasasında bağcılar-soğanlı taraflarına giden hemen her araçta bu korna çalmaya başladı.
önceden olan tepkimi bilen arkadaşlarla rastladığımızda; artık onlar önceden olduğu gibi gülerken ben de hafiften gülümsemeyi becerebiliyordum. hatta bir gün bindiğim minibüs şoförü birden bire bunu çaldı. hem de gözümün önünde. hem de ben aracın içindeyken. o an, son seviyeye kadar bu olayla ilgili idrakımı yükselterek anladım ki gayet normal bir şey bu ve ben abartıyorum sadece. ve artık bundan sonra eskisi kadar illet olmuyordum. ve hatta bir süre sonra duymamaya başladım diyebilirim. artık evimde otururken bu sesi duymuyordum. ya da nadiren duyar olmuştum. bakırköy ortamından çıkıp başka bir semtte eğitime devam edince de iyiden iyiye duymaz oldum.
yine de söylemem gerekir ki, duyduğum en dıllık korna sesidir.