bir
can baba siiri;
" senden önce bir rum papazdım
sakallarıyla bir eski korudan
meryem
dağlarını ünledim miydi
keçiler şaşırırdı yolunu
allah için ben insan değildim
ellerin olmasa okşamasaydın beni
kim diye bakardın bu kara bulut
cehennemin ucundan gölgesi
kendi elinle kazdığın kuyuya
aşk ufacık bir taş atmaktır
gürültüsü büyüyünce sessizliğin
marifet
yosunlar gibi
susmaktır
fıkara bir
midyeden başlayan
deniz nasıl da büyüdü
mavi oldu
oturmuş yere hanım hanımcık
ölümün ayaklarını yıkıyor
güneş batarken getirdiğin çay
marmaradan daha yavaş soğurdu
göz göze geldikçe düşünürdüm de
hep akşamla boyasınlar
sandalları
biz
uslu sevgilerin türbesiydik
her gece uyanan mezar taşlarıyla
öyle çoğalırdı ki tavşanlarımız
yaşayan kalmayacaktı nerdeyse "