lise yıllarında çok hırslı bir arkadaşımla nasıl satranç oynadığımızı görmeyenlerin düştüğü yanılgı. arkadaş hasta bir taraftar takımı yenildiğinde nasıl davranıyorsa aynen öyle davranıyordu, illa ki hile arıyordu
*, ayrıca "televizyon açık", "gözüme güneş girdi", "kapı çaldı dikkatim dağıldı", "büyük rok öyle yapılmaz", "
geçerken alma olmaz
*" gibi sebeplerle "sayılmaz" diyordu, tekrar oynanmasını istiyordu. nah beyefendi oyunu, hep birbirimize giriyorduk. taşlar bir yana tahta bir yana uçuyordu, bir sonraki maçta piyonlardan birinin yerini kibrit kutusu alıyordu. halbuki satranç yenilmekten de zevk alacağın, karşı tarafın zekasına saygı duyacağın türden bir oyundur ama nerdee...