tanpınar'ın mektupları

Şükela: Nice | Last 24h | Today | All

dergah yayınları'ndan çıkmış bir kitap. tanpınar'ın adalet cimcoz, ahmet kutsi tecer, mehmet kaplan ve tarık temel'e yazdığı mektuplardan oluşan kitabı zeynep kerman hazırlamış. okumadım. ilk fırsatta okumak isterim. 360 sayfaymış...

http://www.dergahyayinlari.com/…arimiz/1.php?id=119

not: kitabın varlığından johanna ' nın bir entry'si sayesinde haberim oldu. kendisine teşekkür ederim. burada signifier' ı da göreve çağırıyorum.*
0 favorites - -
0 favorites - -
"can sıkıntısı" dediği şeyden öyle mektuplar inşa etmiş ki tanpınar. satır üstlerinde yığınla şey var, "her şeyi yerli yerinde görmenin huzuru". asıl satır aralarında gizlenen şaka, oyun, zalimce nasıl da üstüne üstüne geliyor. tam da yerinde lafı gediğine oturtuyor: "kutsi,* yazdığımız mektubun ne olduğunu ben de anlamadım!"

"yazmak sadece eser vermek değil, kafanın hıfzıssıhhasını da yapıyor." derken kutsi gitti gideli kafasını tek bir düşüncenin ziyaret etmediğinden şikâyetçi. kendine zalim bir adam, öfkesini kendinden alıyor.

dağınık oldu, mektuplar gibi. hülasa, tanpınar okunacaksa, bu mektupların içinde bir yerlerde.
1 favorites - -
tanpınar'ı farklı bir boyutta görmeyi sağlayan kitap. düşüncelerine, yaşamına açılan bir kapı.

kutsi tecer'e yazdığı şu satırların okura o sıkıntıyı en azından bir anlığına hissettirmemesi mümkün mü?
'' bu kadar sathî oluşuma sebep ne? bilir misin öldürücü bir şey bunları düşünmek. yemek olacağım yerde sofrada kaşık filan gibi bir şey oldum. beni asıl müteessir eden kupkuru kalışımdır. goethe benim iki manzumeyi yarım yamalak yazabildiğim bir sene içinde 3-4 eser, hem de avrupa'yı birden sarsan 3-4 eser yazıyordu. çalışmak... yarabbim, bu şifayı bana ne vakit göndereceksin? çalışabilsem, yapabilsem ve iyi olmasa, ona da razıyım. heyhat o da yok.. bu kadar yaşadığı dünyayı eskitmiş, tecessüs ve ihtirasını öldürmüş bir adam ne olabilir?''
şiirlerini paylaştığı mektuplarını okuyunca kim sevinmez ki ya da?

çoğunluğunu yurtdışındayken yazdığı mektuplarında chagall'ın, van gogh'un, picasso'nun tablolarını izlerken, camus'yü gördüğünde, chopin'den, beethoven'dan bahsederken onunla dinliyormuş, tüm bunları onunla birlikte yaşıyormuş gibi bir hisse bürünmemek imkansızdır.

en etkileyici mektupsa antalyalı lise öğrencisine olandır. adeta mektup bana yazılmış gibi heyecan duyarak tekrar tekrar okudum..'' mesut ve çalışkan olun, aziz yavrum.'' kısmını okuyuncaysa yüzümde bir gülümseme oluşuyor hala.
4 favorites - -
bu mektupları deştikçe çok fena şeyler ortaya çıkıyor.

bir örnek için (bkz: antropolojik tuhafiye eşyası)
5 favorites - -
tanpınar'ın ahmet kutsi tecer'e 1943 yılında yazdığı mektuptan bazı etkileyici satırlar:

"neredesin, dostum, neredesin? hangi mücerret fikrin ağında kayboldun? hangi cazip illusion'u, bir kadın soyar gibi, lezzetle ve hazla tül tül, parça parça, hayal hayal soymakla meşgulsün? fikirlerinin helezonunu merak ediyorum. sen ki kendini verdiğin her konuşmada beni haşim'in ay ışığıyla dolmuş kaseleri gibi bin türlü hakikatle doldurursun. artık seni takip edemiyorum. ne zengin adamsın kutsi, ne hasis adamsın kutsi. mektupların ne kadar kendinden mahrum. bu kadar kendisi için yaşamak olur mu? bizatihi ve lizatihi ve fizatihi yaşıyorsun gibi bir şey.

ey huzurun adamı. fikri bir incinin sedefe yapışması gibi, muayyen şartları olan bir saatin kabuğuna yerleştirmeden konuşamaz mısın? vallahi sen proteus'a, deniz ihtiyarına benziyorsun; yüz perende atmadan kendini vermiyorsun... sonra bekle, mevsimler geçsin, bu kils tabakası erisin, kaybolsun, çatlasın, dökülsün ve kutsi konuşsun."
61 favorites - -
bir entriyi en begenilerde gorunce basligi kolacan ettim, bulamadim. keyif kacirmak istemem, lakin tanpinar'in -malesef- kendi donemine gore degerlendirip aklanamayacak bir seviyeye indigi, igrenc irkcilik iceren sozlerini de barindirir bu mektuplar.

ön not: bahsi gecen kisi, donemin onemli aktivist yazari james baldwin'dir.
hakkinda bir belgesel icin (bkz: i am not your negro).

(…) atilla beni burada bir zenci romancı ile -baldwin, bilmem neyin baldwin'i- tanıştırdı. bir romanını almış henüz okuyamamıştım. benim tuhaf huylarımı bilirsiniz; öyle zenci, çinli filândan pek hoşlanmam. bana hilkatin acaiplikleri gibi gelir. ben âri ırkdanım. buna rağmen oğlan müthiş sevimli. ecinni gibi bir şey. gayet tatlı el işaretleri var. bu işaretler ve güzel gözleriyle yamyam dişlerini unutturuyor. yakında, galiba gelecek hafta istanbul'a geliyor. new york'da bir piyesinde oynayan aktörümüze misafir olarak. herhâlde tanıyacaksınız. pek şeker şey. (…)
(paris, 8 ocak 1960, adalet cimcoz'a, sf.158)

(…) müthiş zenci modası var. bu pezevenkleri biz harem ağası ederdik. avrupa fahrî damat yapmış, paris'te muaşaka için ya ingiliz ve amerikan bankalarından birine dayanmak yahut kendisini “negrifier” etmek lazım. mastarı bendeniz icat ettim. herifler, şehvetli ceylan bakışlarıyla bazen beni kızdırıyorlar, bazen de çok hoşuma gidiyor. (…)
(paris, 9 nisan 1953, sabahattin eyüboğlu'na, sf. 245-246)

edit: tanpinar'cilar eksilemeyin sunu. hic huyum olmadigi halde (bkz: tanpinar'in les gibi irkci olmasi) diye baslik acarim. onu mu istiyorsunuz?
0 favorites - -
kitap, tanpınar'ın yazdığı mektupları içerir. bu mektupların büyük çoğunluğunu ahmet kutsi tecer, adalet ve mehmet ali cimcoz, cevat dursunoğlu, tarık temel ve kenan tanpınar'a yazdığı mektuplar oluşturmaktadır.

tanpınar; bu mektuplarının 50 tanesini paris'te, 28 tanesini istanbul’da, 6 tanesini londra'da, 2 tanesini aix - en provence'de, 2 tanesini antibes'te, 2 tanesini zürih'te, 1 tanesini sete'de, 1 tanesini madrid'te, 1 tanesini münih'te, 1 tanesini napoli'de,1 tanesini florensa'dayken yazmıştır.

tanpınar, mektuplarında çoğunlukla paristeki kaybolmuşluğunu, paris ve londra'daki gezilerini, ürtiker oluşunu, yurt dışında çektiği parasızlığı ve paristeyken girdiği şiir iklimini anlatmaktadır.

tanpınar, paris'teki kaybolmuşluğunu ve parasızlığını şöyle anlatır; " paris'teyim, anladın mı kardeşim, paris'te. ve pusulasız, direksiz bir gemi gibi dolaşıyorum. bu şehirde göze ilk çarpması icap eden şeylerin hepsini bitirdim. şimdi iki şey kaldı: birincisi paranın verebileceği lezzetler ki onları hiçbir zaman tanıyamayacağız, bir de şehrin kendisi ve alışmak. orada kendime ait saatlere, benim olan bir zamana sahip olmak... "

paris'teyken girdiği şiir iklimini ise şöyle anlatır; " bu sene dershaneden, mektepten uzak, şiirle baş başa kalmak fırsatı buldum. bu bir sene bende birtakım şeyleri tazeledi, dille yeniden bu zaviyeden karşı karşıya kaldım.dilin kalesine yeniden girdim. şiir kıskanç şey. iştirak kabul etmiyor. bildiğin ezeli dert. her eser kendi atmosferinin mahsulü oluyor. "

tanpınar, mektuplarında en çok şikayet ettiği konulardan biri olan ürtiker hakkındaysa şunları söyler; " sıhhati şimdilik şikayet edilecek gibi değil. yalnız ürtiker aman vermiyor. hiç bu kadar muannit, kendisini unutturmamaya karar vermiş hastalık görmedim. nelerden kuşkulanmıyor ? tuz, biberli şeyler, peynir, konserve ... "

kısacası, tanpınar'ın 18 farklı kişiye yazmış olduğu mektuplardan oluşan bu kitap, tanpınar'ı sadece bir yazar veya şair olarak değil; normal bir insan olarak tanımak için mutlaka okunması gereken bir kitaptır.
1 favorites - -
kitapta tanpınar'ın doğu kültürüne dair akıl durdurucu bir tespiti yer alıyor:

‘’şark görünmeyen bir alev gibidir, bizi muhasara etmiştir. bir adım sağa, sola, ileriye, geriye attın mı yanarsın. fert ve cemiyet halinde o olduğun yerde kalmanı ister, kalmanı ve çürümeni. talihimiz bu. şarkta zıtlarla anlaşabilirsin. fakat mutavassıt hadlerle anlaşamazsın. yüz elli senedir adım başında o kooperatif müdürü karşımıza çıkar, her meslekten olur, fakat aynı adamdır!’’
2 favorites - -