suheyb-i rumi

Şükela: Nice | Last 24h | Today | All

rumların arasında yetiştiği için rumca'yı arapça'dan daha iyi konuşan bir sahabî imiş. enes bin mâlik resulullahın soyle buyurdugunu rivayet etmistir: "islamin önderleri dörttür. ben arabın, suheyb rumun, selman farisilerin ve bilâl de habeşlilerin onderidir."
1 favorites - -
hicretten otuz yıl kadar önce ırak'ın musul şehri yakınlarında fırat (veya dicle) nehri kıyısındaki bir köyde doğdu. babası rebîa kabilesinin kollarından benî nemir b. kasıt'a mensup bir arap'tır. asıl adı umeyre iken sonradan rumlar tarafından suheyb diye değiştirilmiş, hz. peygamber de ona yahyâ isminde bir oğlu bulunmadığı halde ebû yahyâ künyesini vermiştir. daha çok suheyb er-rûmî (suheyb-i rûmî) olarak tanınmaktadır. onun bu nisbeyle tanınmasının sebebi çok küçük yaşta bizanslılar'ın bölgeye yaptıkları bir saldırıda esir edilmesi ve bizans topraklarında büyümesidir. rum kültürüyle yetişen suheyb gençlik çağında kelb kabilesi tüccarlarına köle olarak satıldı ve onlar tarafından mekke'ye götürüldü. burada abdullah b. cüd'ân et-teymî onu satın aldı ve ardından âzat etti. hür kaldığı halde memleketine dönmeyen suheyb bundan sonraki hayatını abdullah b. cüd'ân'ın halîfi (müttefiki) olarak mekke'de sürdürdü. onun mekke'ye köle tüccarları tarafından getirilmeyip çok miktarda mal ile bizans'tan kaçarak geldiği ve mekke'ye abdullah b. cüd'ân'ın halîfi olarak yerleştiği rivayet edilmekteyse de (ibn abdülber, ıı, 728) medine'ye hicreti sırasında müşriklerin kendisine bütün mal varlığını burada elde ettiğini söylemeleri bunun doğru olmadığını göstermektedir.

resûl-i ekrem ile henüz peygamber olmadan önce arkadaşlık kuran suheyb zaman zaman onunla sohbet ederdi. gizli davet sürecinde islâm'dan haberdar olunca dârülerkam'a giderek islâmiyet'i kabul etti. o sırada müslümanların sayısı otuz kişinin biraz üzerindeydi. müslüman olduğunu açıktan söyleyen ilk yedi kişi arasında yer aldığı ve mekke'de kendisini koruyacak kabilesi ve nüfuzlu çevresi bulunmadığı için müşriklerin saldırılarına mâruz kaldı. aşırı derecede dövüldü ve çıplak vücuduna demirden zırh giydirilerek güneşin altında bırakıldı. inançları uğrunda eziyete uğrayan, bundan dolayı hicret eden, sonra savaşıp sabredenleri allah'ın bağışlayacağını müjdeleyen âyetin (en-nahl 16/110) suheyb-i rûmî, bilâl-i habeşî ve ammâr b. yâsir hakkında indiği nakledilir (zehebî, ıı, 21). bir defasında suheyb, habbâb b. eret ve ammâr b. yâsir gibi korumasız kimselerle mekke sokaklarında yürürürken, “muhammed'in arkadaşları bunlar mı?” diye kendileriyle alay eden müşriklere hitaben suheyb bir müslümanın zayıf olması sebebiyle zelil sayılamayacağını, müşrik olan kimsenin de aziz olamayacağını belirtmiş, müşrikler de, “allah'ın aramızdan seçip lutfuna lâyık gördüğü kimseler bunlar mıymış?” diyerek onları hırpalayıp dövmüşlerdi. en'âm sûresinin 53. âyetinin bu olay üzerine nâzil olduğu belirtilir (belâzürî, ı, 181). aynı sûrenin 52. âyeti de müşriklerin hz. peygamber'e haber göndererek suheyb'i ve onun gibi zayıf müslümanları yanından uzaklaştırdığı takdirde kendisiyle görüşebileceklerini söylemeleri üzerine inmiştir (ibn kesîr, ııı, 254-255).

mekke'de çileli bir hayat yaşamasına rağmen suheyb en son hicret edenlerden biri oldu. kaynaklarda, resûl-i ekrem'in hicret için yola çıkmadan önce hz. ebû bekir'e yanlarına suheyb'i de almasını söylediği, ancak yolculuk aceleye geldiği için bunun mümkün olmadığı, durumu sabahleyin öğrenen suheyb'in yol hazırlığını tamamlayarak hz. ali ile birlikte yola çıktığı ve resûlullah'la kubâ'da buluştuğu belirtilmektedir (ebû nuaym, ı, 152). mekke'den ayrılacağı sırada müşrikler yolunu keserek mekke'ye gelirken hiçbir şeyi bulunmadığını, sahip olduğu serveti burada kazandığını söyleyerek mekke'den bir şey çıkarmasına izin vermediler. o da bütün mal varlığını bırakarak hicret etti. bunu duyan hz. peygamber üç defa, “suheyb kârlı bir alışveriş yapmıştır” dedi (ibn sa'd, ııı, 228). “bazı kimseler de allah'ın rızasını kazanmak için canını bile verir” âyeti (el-bakara 2/207) bu olay üzerine inmiştir (ibn kesîr, ı, 360-361). suheyb, kubâ'ya vardığında bekâr olan diğer sahâbîlerle birlikte sa'd b. hayseme'nin evinde kaldı. resûlullah onu ensardan hâris b. sımme ile kardeş ilân etti. bir müddet suffe'de kalan suheyb'e resûl-i ekrem daha sonra ev verdi. bedir, uhud ve hendek başta olmak üzere bütün savaşlara katıldı. medine'de bulunduğu ve sefere çıktığı zamanlarda hep resûlullah'ın yanında oldu. hz. ebû bekir ve ömer dönemlerinde onlardan itibar gördü. hz. ömer onun sözüne değer verir, kendisine güvenirdi. saldırıya uğrayıp yaralandığı ve üzüntüsünden dolayı yüksek sesle ağladığı sırada kendisini suheyb teskin etmişti. hz. ömer, vefat etmeden önce devlet işlerini yürütmek ve mescidde namaz kıldırmak için onu vekil bıraktı; vefat edince cenaze namazını suheyb kıldırdı. üç gün süren halife seçimi ve yeni halifeye biat sürecinde mescidde imamlık görevini ifa etti. hz. osman devrinde ortaya çıkan ve hz. ali döneminde devam eden fitne olaylarında tarafsız kalmaya ve yatıştırıcı bir rol üstlenmeye çalıştı. suheyb, şevval 38'de (mart 659) medine'de vefat etti, cenaze namazını sa'd b. ebû vakkas kıldırdı ve cennetü'l-baki'a defnedildi. geç dönemde kaleme alınan bazı eserlerle günümüzde yazılan bazı kitaplarda suheyb'in 49 (669) yılında gerçekleşen istanbul seferine katıldığı, dönüşte çorum'a uğradığı, burada hastalanarak vefat ettiği, çorum yakınında hıdırlık diye bilinen yere defnedildiği, bugün burada cami ve ziyaret edilen türbesinin bulunduğu belirtilmekteyse de (değerlendirmeler için bk. erkoç, s. 33-49), medine'de öldüğünün kesin olarak bilinmesi ziyaret edilen bu yerin sadece bir makam olabileceğini göstermektedir.

suheyb b. sinân fazilet, takvâ ve güzel ahlâk sahibi olmasının yanında cömert, hoşgörülü ve şakacı bir insandı. hicret sırasında geçirdiği bir rahatsızlık sebebiyle gözlerinden biri ağrımaya başlamış ve bu ağrıyla kubâ'ya hz. peygamber'in yanına gelmişti. burada kendisiyle birlikte aralarında resûl-i ekrem, ebû bekir ve ömer gibi sahâbîlerin de bulunduğu bir topluluğa hurma ikram edilmiş, çok aç olan suheyb hurmaları iştahla yemeye başlayınca resûlullah ona, “gözün ağrıyor ama hurmaları yiyorsun” demiş, suheyb de, “yâ resûlellah! ben ağrımayan gözümü kullanıyorum” diyerek onu güldürmüştü (ibn sa'd, ııı, 228-229). bizans topraklarından gelip müslüman olanların öncüsü kabul edilen suheyb (taberânî, vııı, 29) hata etme endişesi ve rivayetteki titizliği sebebiyle hadis nakletmemiştir. hadis rivayet etmesini isteyenlere hz. peygamber'in savaşları konusunda, gördüğü ve yaşadığı olaylar hakkında bilgi verebileceğini, ancak resûlullah'ın sözü olarak bir şey nakletmeyeceğini söylemiştir (ibn sa'd, ııı, 229). bununla birlikte kendisinden abdullah b. ömer ve câbir b. abdullah gibi sahâbîlerle saîd b. müseyyeb, abdurrahman b. ebû leylâ ve kâ'b el-ahbâr gibi tâbiîler bir kısmı mükerrer otuz hadis rivayet etmiştir (ibn hazm, s. 103). bunlardan üçü ?a?î?-i müslim'de yer almış, kütüb-i sitte'ye dahil olan sünen sahipleri de onun hadislerine eserlerinde yer vermiştir (yahyâ b. ebû bekir el-âmirî, s. 138). hz. peygamber'in eşi ümmü seleme'nin kız kardeşi reyta bint ebû ümeyye ile evlendiği bilinen suheyb'in habîb, hamza, sa'd, sâlih, sayfî, abbâd, osman ve muhammed adlarında oğulları olmuş, bunlar da kendisinden rivayette bulunmuştur.
2 favorites - -
"insanlardan öyleleri de var ki, allah'ın rızasını almak için kendini feda eder. allah da kullarına şefkatlidir." (bakara 207)

ibn abbas'tan gelen rivayete göre bu âyet suheyb b. sinan er-rumî hakkında inmiştir. mekke müşrikleri bu zatı yakalamış, dininden döndürmek için işkence etmişlerdi. suheyb, mekkelilere "ben ihtiyar bir adamım. malım da var. sizden veya düşmanlarınızdan olmamın size bir zararı olmaz, ben bir söz söyledim ondan caymayı iyi görmem, malımı ve eşyamı size verir, dinimi sizden satın alırım" demişti. onlar buna razı olmuşlar, suheyb'i salıvermişlerdi. oradan kalkıp medine'ye gelirken bu âyet nazil oldu. şehre girerken kendisine rastlayan hz. ebubekir, "alışverişin kârlı olsun yâ suheyb" demiş, o da "senin alışverişin de zarar etmesin" cevabını vermiştir.

edit: normalde sahabe kıssası paylaşmam. bu istisna olsun.

sahabeler efendimizin nübüvvetiyle muhatap oldukları ve onun sohbetinde nurlu bir iksir bulunduğu için az zamanda çok yol kat etmişler. ahir zaman müslümanlarından bu denli fedakarlık beklemek ve teşviklerde bulunmak doğru olmayabilir.

mesela hz.ebubekir'in islamiyet için 2 kez mal varlığını sıfırladığı rivayet edilir. hz. ebubekir kim? peygamberlikten önce de efendimizin yakın dostu, mağaraki iki kişiden biri. onun sıdkı misal olarak gösterilebilir ama onun fedakarlığını her müslümandan beklemek akıllıca bir iş olmayacaktır.
9 favorites - -