şimdi starbucks'ı büyük şehir hayatı içerisinde değerlendirelim önce.
herhangi bir çay bahçesinde veya kafede oturduğunuzda ajda bardakta çay 1.5 liradan ucuz değil. o da içine karbonat atılmış, kaynamaktan helak olmuş, katran gibi bir çay büyük ihtimalle.
bardaklar ne kadar temiz, kullanılan çayın içinde ne var?
belirsiz.
starbucks'ta çay 3 lira sanırım.
demlik poşeti şeklinde ya porselen demlikte veriliyor ya da büyük karton bardakların içinde.
yani nereden baksanız ajda bardağın 5-6 katı kadar çaya 3 ödüyorsunuz.
derseniz ki, ben 1,5 liraya tavşan kanı içiyorum. o ayrı.
kahveye gelelim.
en son madoda '80'li yıllarda erkek çocukların sünnetinde ortaya çıkarılan kalın seramik kahve takımlarında bir fincan sütlü kahveye 6 lira ödedik. french press filan da değildi.
gene starbucks miktar bazında arayı açıyor.
kimse de sizin gözünüze bakıp "hadi artık kalk, senin yerine bir başka müşteri gelsin veya kalk da bi çay daha iç" demiyor. 6-7 lira ödeyip aldığınız kahveyle 2 saat oturup arkadaşınızla muhabbet edebiliyorsunuz.
internet hizmeti de sunuyor.
tuvaletleri de fena değil. sakin saatlerde.
tabi ki, denizköydeki kır kahvesinin adisyon fişiyle kıyaslarsanız, pahalı.
(bkz: kime göre neye göre)
bitmiştir, dağılabilirsiniz.