neye yatırım yaparsan ona bağlanırsın sadece spor konusunda değil, genel itibariyle çok önemli bulduğum bir cümle. hayat deneyimi diyelim, yıllar içinde anladım bunu.
kötü giden bir ilişkiyi; misal haftanın 6 günü iç sıkan ama 1 günü güldüren bir ilişkiyi sürdürüyor olma hali de bir yatırımdır mesela. ve o ilişkide ilerledikçe bağlar güçlenir, kopmak zorlaşır.
ilişkide iyi giden gün sayısı 2'ye çıkmasa bile sürer.
sürdükçe hem sıkıntı artar, hem dönüş yolu uzar.
bazı insanlar umuda ve şansa bağlanır mesela.
bin kere battığı kriptodan, borsadan; hadi ganyandan kopamaz misal. çöküşe gider.
insan -zarar da görüyor olsa- yatırım yaptığı şeye bağlanır çünkü.
annelik, babalık bile yatırımdır. bu yüzden bazıları ömrü boyunca başında taşır, gözünden sakinir;
bazısı ise doğurduğu bebeği çöpe atıp ölüme terkederken gram tereddüt etmez.
emek yatırımı yapmadı çünkü daha. bağlanmadı.
bazı babalar bu yüzden bilmez babaligini, duygusal ya da maddi yatırımı yoktur çocukta.
arabası cizilse karalar bağlar, çocuk ateşlense umru olmaz.
konu spordan nasıl buraya geldi?
spor yapmak, bir "olmayı seçmek" hali olarak algilandiginda ihtiyaç duyulan şeydir motivasyon.
proaktif bir seçim söz konusu bu noktada.
ama spor yapmak bazen de olmamayı seçmektir.
bazen olmamayı seçmek, olmayı seçmekten daha kolaydır.
eğer yarın sabahki interval gününe erken uyanıp sahilde 8 km asimetrik koşu yapmazsam elime ne geçecek?
miskin uyunmuş bir sabah.
elimde kaç miskin uyunmuş sabah var 41 yıllık ömrümde?
üf, çok.
doymadım mı buna? vallahi doydum, hiçbir açlığım yok miskinliğe genel olarak.
çiğdem çitlemek gibi bence miskin uyunan sabahlar. sadece o anı var, bi saniye sonrasına bisey yok.
ha kötü mü, asla değil. ömrümün çoğunu böyle geçirdim dedigim gibi.
ve ben artık bu olmamayı seçiyorum basit bi şekilde.
"hadi şimdi son derece motive bi şekilde ve çılgın gibi spor yapicam sabahın essalatinda" diye uyanmak gibi değil de; "hadi kalk ya, yeterince uyundun önceleri. başın da göğe ermedi sonuçta. bu sefer değişik bisey yap" gibi olabiliyor mesela, yatırımı oluşturma sürecindeki yaklaşım...
...
bi de kendine gaddar olmamak, yargilayici olmamak;
kendi nazını çekebilmek, kendini şefkatle tolere edebilmek de çok önemli.
hırsın azı karar çoğu zarar.
hedefimiz ayın 20 sabahi spor yapabilmekse, ilk niyetlendigimiz ay 4 sabah yapsak da yeter mesela. kendini dövmemek, kendine sövmemek lazım
*eğer ilk ay sadece 4 gün kalkıp spor yapabildiğiniz için kendinize kızıp külli pes ederseniz, bi sonraki ay yatiriminizi yine 30 miskin sabaha yapmış olacaksınız.
ve ona daha derinden baglanacaksiniz.
onun yerine "ben bu ay 4 birim yatırım yaptim" deyip, bunu ılımlı bir başlangıç olarak görmek de güzel bir alternatif senaryo.
milletçe yürümeden koşmak, kanatlanmadan uçmak istiyoruz.
ama gelişim ağır devinen bişeydir.
sayısız deneme, sayısız hayal kırıklığı, düşmeler, kalkmalar, tövbe edip tövbe bozmalar olabilir bu yolda.
hiçbirimiz makine değiliz, hiçbirimiz bir bilgisayar gibi göreve programlanamiyoruz.
bazen hiç canımız istemiyor, bazen tam da o gün spor hiç akmıyor.
bu noktada önemli olan bir süredir yatırımını neye yaptığın.
çünkü ona bağlandın.
bağlandığın için, ertesi sabah kalkıp gene paşa paşa gidiyorsun o spora.
o noktada bu artık bir motivasyon degil, bir akış halini almış oluyor çünkü. bir çeşit yasam rutini halini almış oluyor. bağlanılmış bir yatırım oluyor.
düzenli spor yapan insanların motivasyonlari yoktur. onların rutinleri vardır.