ilk olarak
john langshaw austin tarafından ortaya atılmış ve sonrasında
john searle tarafından geliştirilmiş teori. bu teoriye göre bir speech act,
performative ve
constative olarak ikiye ayrılır.
bu teoride austin, bazı cümleler sadece bir şeyin doğru veya yanlış olduğunu ifade etmek için sarf edilmez, bir eylemi yerine getirirler ve bunları
performatives olarak tanımlar. mesela bir kişi sadece "thank you" diyerek teşekkür eder, "you're fired" diyerek karşısındakini işten atar, "ı apologize" diyerek karşısındakinden özür diler. bunlar explicit performative utterances lardır der. austin, performative sentences veya utterances için
felicity kavramını da ortaya atmıştır. ona göre bir ifadenin performative olabilmesi için yani bir eylem gerçekleştirtme gücünde olabilmesi için belli koşulları sağlaması gerekir ki bu şartlara
felicity conditions demiştir.
diğer taraftan diğer speech act türü austin'a göre
constatives lerdir. constativesler performativeslerden farklıdır çünkü sadece bir şeyi ifade ederler ve bu ifade ettikleri şeyin doğruluğu veya yanlışlığı vardır. örnek; kedi uyuyor, şeklindeki bir cümlenin eylem gücü yoktur, sadece doğruluğu ispatlanabilir bir şeyi ifade etmiştir. mesela aşağıdaki performatives örneklerine baktığımızda bu cümlelerin bir eylem yerine getirdiğini görebiliriz:
örnek:
ı apologize
ı declare the meeting open.
(ingilizcedeki performative filler: to say, to protest, to apologize, to deny, to promise, to withdraw, to declare, to plead, to vote, to declare, to thank , etc.)
austin 'a göre bir diyalog içindeki her utterance bir speech act görevindedir. (speech act yani performative sentences uttered by an authority)
diğer taraftan herhangi bir konuşma içindeki herhangi bir cümle veya sözce söylendiğinde üç tane eylem aynı anda gerçekleşir:
locutionary act: bir cümlenin dilbilgisel olarak ifade edilmiş olması, yazılmış olmasıyla ilgilenir. örneğin; "can you pass me the salt?" cümlesi bir soru cümlesi ve soru iletimi mi var ortada, bununla ilgilenir.
illocutinary act: söylenen cümlenin hangi fonksiyona sahip olduğuyla ilgilenir. "what's the meaning of this utterance?" kısmıyla ilgilenir. "can you pass me the salt" cümlesinin işlevi nedir, ona bakar yani ilgili context'e bakar.
perlocutionary act: etki üzerinde durur. "can you pass me the salt?" cümlesinden sonra tuz uzatılıyormuyla ilgilenir. speaker ile ilgilenmez, the hearer üzerindeki etkiyle ilgilenir.
(eskiden yapılan ingilizce öğretiminde illocutionary act'lere vurgu vardı, ancak artık perlocutionary act'lere vurgu var.)
searle (1975) ' e göre tüm speech actler şu şekilde kategorize edilebilir:
assertives : suggesting, boasting, concluding, etc.
directives : asking, ordering, inviting, etc.
commissives : promising, planning, vowing, etc.
expressives : thanking, apologizing, deploring
declarations : performatives (state - changing)