gelecek için burada kayıt altına alınması gereken izlektir aslında.
büyük kızımdan başlayayım...
büyük kızım;
ablam, annem ve kardeşi ile birlikte istanbul'da. üniversite, şimdilik üç hafta tatil edildi. dün sabah, okuduğu bölümden gelen bir e-postada uzaktan eğitime geçecekleri belirtilmiş.
evde. sabah eksersizleri dışında bir şey yapmıyor. ben kendisi ile her gün düzenli olarak konuşmaya çalışıyorum; ama, küba üzerinden video çağrı yapmak biraz zor oluyor. whatsapp veya skype konusunda bir sansür yok, ama bir şekilde abd'den sınırlıyorlar sanırım. imo veya messenger kullanıyoruz... neden bu detayı veriyorum... kızlarımın sesini duymak kadar onları görmek de çok önemli. birbirimizden ayrı kaldık. ve ben çok özlüyorum.
minik henüz bir şeyden anlamıyor ama büyük kızım bizim için çok endişeleniyor. özellikle de benim için. ek tedavi hesapta yoktu. ufak bir ilerleme (evre değiştirme) riskine karşı küba'daki konaklamamızı uzatmak zorunda kaldık. çocuğumuz bizi gördüğü zaman çok rahatlıyor. gecenin üçünde dördünde uyanıp kızımı arıyorum -- türkiye'de henüz sabah vaktiyken.
bu arada mesajlaşıyoruz bolca.
hep evde oturmaktan çok durumun belirsizliği nedeniyle kızımda bir tür depresyon hali var. her yer kapalı. sosyal yaşam yok. herkes bir şeyleri stoklama peşinde. insanların sinirleri tepesine çıkmış durumda. yani, ev ile dışarısı arasında pek bir fark yok. hava kapalıymış istanbul'da...
kızım da kardeşiyle ilgileniyor, ablama ve anneme yardım ediyor, spor yapıyor kendince ve kitap okuyor bolca... sesi pek iyi gelmiyordu...
az önce mesaj attı. saat sekiz gibi millet balkonlara çıkıp sağlık emekçilerini alkışlamış. tüm kadıköy'de...
karma karışık anlattım ama istanbul'da durum böyle...
küba tarafında ise bir sorun yok. gemiden inen 19 yabancı ile covid-19 ile enfekte olan toplam nüfus sayısı arttı. iki kişinin de yaşamını kaybettiğini duyduk haberlerde. genel bir panik havası yok. okullar açık. sosyal yaşam devam ediyor.
küba'nın farkı, burada bireysel çözümler yerine, toplumsal önlemler uygulanıyor. herkes dışarıda ve yaşam devam ediyor. panik yok. ancak, herkes son derece bilinçli, güvenli mesafe korunuyor, gerekli önlemler alınıyor ve herkes üzerine düşen yurttaşlık görevlerini yerine getiriyor. devlet de vatandaşlarını yalnız bırakmış değil. sosyalizmin ne anlama geldiğini böyle günlerde daha iyi anlıyorsunuz...
her mahallenin bir komitesi var. bizlere başta görev vermediler. dil bariyeri yüzünden. ama, kübalı dostlarımız ile konuşarak görev aldık. sabahları benim tedavim oluyor. uygulanan ilaç kürü nedeniyle pek halim olmuyor ama öğleden sonraki görevlerde katkı sunmaya çalışıyorum. bu görevler, yaşlı insanlara gerekli malzemelerin dağıtılmasından, depoda sayım yapmaya kadar değişebiliyor. herkesin bir işi var burada. bana ingilizce yazılım mühendisliği dersi verebilirsin veya bizimle birlikte diğer yabancılara toplumsal sağlık kurallarını açıklayabilirsin, dediler. yapacak iş çok. eşim, ilk başlarda hastaneye benimle gelip gidiyordu. ben rica ettim. o da kolektif çalışmalara tam zamanlı katılıyor. yani, herkesin bir sorumluluğu var. insanlar işlerinden sonra bu ek sorumluluklarını yerine getiriyorlar. bir dayanışma havası var. hiç kimse kendi kaderine terk edilmiş değil. toplumsal örgütlülük halka güven veriyor.
bu bağlamda, benim moralim yüksek. sadece, istanbul'daki ailem için endişeleniyorum. özellikle de pamuk annem için. ablam, anneme ve miniğime çok iyi bakıyor. her şeye çok dikkat ediliyor. risk grubunda olduğu için anneme bulaşmaması çok önemli. eşimin annesi de antalya'ya geri dönmüş -- kadıncağız neredeyse benimle aynı yaşta.
bu arada, kovid-19 salgını sırasında ruh sağlığı ve stresle baş etme üzerine türkiye psikiyatri derneği bir metin yaygınlaştırdı. o metni de sizler ile paylaşmak istiyorum:
https://haber.sol.org.tr/…iginizi-da-koruyun-282891hepimize sağlıklı günler diliyorum. umarım en kısa zamanda atlatırız.
son olarak, türkiye'deki sağlık emekçilerine buradan şükran ve saygılarımı yazıyorum.