hakaret algı meselesidir, yani muhatabının hakaret olarak algılayacağı şeyi hakaret olarak seçersin. eskimolardaki kadın ikram etme geleneği şehir efsanesi mi bilemiyorum ama doğruysa "eskimoya karısını komşusuna ikram eden adam" diye hakaret etmek o bağlam için manasızdır diye düşünen bir yazar parçasıdır
*.
ancak niyet hakaret değil de sivri ve dikkat çekici, dokunan kelimelerle eleştirmek, kızgınlık ifade etmek ve kızdırmaksa ve bunun temeli yani eleştirinin sebebi (eleştiri haklı olsun olmasın) eleştiriye maruz kişinin, sosyal grubun iradi eylemleriyle başlayıp bitiyorsa söyleyenin de niyetinin kapsamı keyfiyeti değerlendirilmeye alınmalıdır. adam kafana balta indiremediği için mi küfür ediyor yoksa sana bir şey anlatmaya mı çalışıyor. buna bakmak lazım. ben bakarım.
bana koyun dediğim biri "kemalin iti" derse hakaret davası açmam, sebebini de ifade ettikten sonra durduk yerde dese de hakarete uğramış hissetmem, kemalci olsaydım bile bu böyledir. soykırımcı diktatörleri hiçbir yerde lider, fikri önder kabul etmedim. ama etseydim de tutumumda tutarlı olurdum. bakın kardeşim batı ülkelerinde bu hakaret eşiği çok daha yüksek, birine vaşington'un iti de diyebilirsin, hatta vaşington'a it diyebilirsin. ama insanların seçimlik olmayan, kimlik etnik köken gibi, somut başkalarını ilgilendirmeyen eylemlerine yönelik olanlara da nefret suçu kapsamında sınır getirilmiştir. yani siktiğimin türkü, amına koduğumun kürdü, yarrak kafalı hristiyan, pislik müslüman diyemezsin, ama "göçmen olduğun azınlık olduğun için avrupa'da komünistlere yeşillere, kendi memleketlerinde aşırı millyetçi, azınlığa farklıya saldırgan sağcı dinci partilere oy vermeyi" yarrak kafalılık olarak niteleyebilirsin.
benim kendimce vazettiğim ve tartışma münakaşa müzakere ve iletişimi sonsuza kadar sürdürme etiğini bizden daha uzun süredeir geliştiren batıda da olduğunu sandığım etik budur. yani insanlar "
fikrine saygım sonsuz ama ağzına sıçarım" diyen insanlar dişlerini gıcırdatarak sahte argümanlarla, sahte nezaketle iletişimsiz bir sidik yarışına gireceğine, birbirinin kellesini kesmedikleri, suikast timleri yollmadıklarıi otellere kıstırıp yakmadıkları sürece isterse küfürlü isterse hakaretli isterse sivri dilli gerçek tartşmalar yapabilmelidir, politik tarihsel şahsiyetler böyle bir dile konu edilebilmelidir. iletişim sürdüğü sürece sert dil sorun değildir. ben herşeyi kaldırırım, ama tartışmaya tartışarak kendi pozisyonunu gelinceye kadar (ki bence en büyük namus budur) tonlarca namusu dokunulmazı olan memleketimde "sivri dilli -hatta kırıcı- eleştiriyi" üst sınır olarak belirlerim. küfür ve sözlü tacize cevaz vermem.
o yüzden, türkiye standartlarında konuşacak olursak, "kemal'in iti" veya "tayyip'in iti" gibi ibareleri kendim için sorun etmesem de herhangi birisi için koyun demeye göre daha saldırgan ve sivri dilli kırıcı eleştirinin de ötesinde bulduğumu söylemeliyim. "it", "köpek" eleştirmek için değil, hakaret etmek, sözle dille cezalandırmak ve taciz etmek için kullanılır, birisine ahmaklığını ifade etmek için koyun demeye göre çok daha ağırdır. farklı kategoridedir. ifade etmek istediği kınama ve eleştiri değil, saldırıdır. (it oğluı it yerine koyunoğlu koyun gibi bir küfür olmadığına dikkat ediniz) dediğim gibi benim için sınır yok, it de köpek de farketmez, önemli olan konuşmaya devam edebilmek. ülkemiz için ise sınırım bunun altında. herkes benim kadar hoşgörülü olmayı, söze sözle cevap verebilme konusunda kendine güven sahibi ise sınırları batı ülkelerinin sınırlarına kadar kaldırabiliriz bence. ona da eyvallah.