türkiye cumhuriyeti başbakanı recep tayyip erdoğan'ın türkiye sınırları dışında bir ülkede yaptığı bir basın toplantısı esnasında sorduğu soru. konuşmasından bir bölüm şöyle:

“başörtüsü takana sen siyasi simge olarak takıyorsun deniliyor. o da “hayır ben siyasi simge olarak takmıyorum” diyor. velev ki bir siyasi simge olarak takıldığını düşünün, siyasi simge olarak başörtüsü takmak suç mu? simgelere, sembollere yasak getirebilir misiniz? dünyanın neresinde böyle bir suç var? özgürlükler noktasında dünyanın neresinde böyle bir yasak var? buradaki dert başka. bunu takdirde zorlanıyoruz.

avrupa’da, abd’de rahatlıkla başı örtülü kızlar üniversiteye gidebiliyor. halkının yüzde 99’u müslüman olan ülkede yasaklanıyor. ama bu sıkıntıyı da aşacağımıza inanıyorum. biz sorumluluğumuzun farkındayız. özgürlükler noktasından çözümüne inayorum. en yakında çözeceğiz. medya bir çorap örüyor ama bizim arzumuz sorunu çözmek”

bugüne kadar türbanın siyasi simge olarak kullanıldığını reddeden, türbanın tamamen inançlar ile ilgili bir araç olduğunu söyleyen, iddia eden bir kitlenin lideri olarak recep tayyip erdoğan'ın böylesine bir açıklamada bulunması gerçekten çok dikkat çekici.

iki şey anlamamız gerekiyor.

öncelikle, akp ve tabanı o kadar güçlendi ki, daha önce söylenilmesinden bu kadar korkulan bu söylem bile böyle bir üslupla söylenebiliyor.

ikincisi de, akp'nin böyle bir hamleyi yapmak için yıllardır beklediği gayet açık. yeterli desteğe sahip olduklarına kanaat getirdikleri anda böyle bir açıklama yaptılar. bu da daha önceki söylemlerinde kesinlikle samimi olmadıklarını gösteriyor ve bu da diğer söylemlerinin de daha dikkatli bir şekilde tartılması gerektiğini hatırlatıyor.

yine üzerinde düşünülmesi gereken bir nokta da, bu açıklamanın türkiye'de yapılmamış olması. böylelikle kendisini tepkilerden koruyor bir şekilde tayyip erdoğan ve hatta yurt dışından destek topluyor kendisine, en azından toplamaya çalışıyor.

tayyip erdoğan'ın böylesine önemli bir açıklamayı, düşünüp taşınmadan yaptığını düşünmek büyük bir hata olur.

basbakanimizin^* ispanya da bir basin toplantisinda sordugu soru.

tabii kendisine siyasi simge takmak takistirmak degil, dini simgeleri siyasi simge olarak kullanmak suctur, laiklik ilkesine aykiridir diye cevap verilebilir.

lakin bizi cevab verdiler diye dava etmesi ihtimalinden de korkmuyor degilim.

bazılarına göre irticanın geldiğinin başbakanın ağzıyla söylenmiş hali. onların patırtısı bittikten sonra, akil kişiler ile sakince kunuşulduğunda, oldukça yerinde, şimdiye kadar neden kimse tarafından yapılmadığını merak ettiğim tespit.

edit: pardon ldp daha önce bu görüşü dile getiriyormuş.

(bkz: turkan saylan/#10861705))
(bkz: turban/#10868263)
(bkz: turban/#11147285)

ben sevgili başbakanımızı galatasaray-fener maçında galatasaraylı tribününde kendini gizleyip oturan bir fenerliye benzetiyorum. (fenerliler de tam tersini düşünebilirler arzu ederlerse). hani mecburen karşı takımın tribününe girmek zorunda kalmışsınızdır da, o takımı destekler görünürsünüz,kendinizi saklarsınız ama mazallah sizin takımınız bir gol atmayagörsün refleks olarak ister istemez gooooll diye bağırıverirsiniz. işte sayın tayyip bey de aynen öyle benim gözümde. kendini aslında zıddı olduğu bir karaktere bürümüş vaziyette. aslında tamamen reddettiği düşünceleri savunuyo şu an. ve ister istemez arada bir özüne dönerek gerçekten inandığı şeyleri kaçırıveriyor ağzından. bu söylem de tamamen davranış baskılaması mı diyim ne diyim bilemedim onun bir sonucudur kanımca. lütfen tayyip bey böyle devam edin ki herkes "gerçek"ten neye inandığınızı bilsin.....

işte bu söz, tam da benim anlayamadığım bir noktaya parmak basıyor.

evet suç. türkiye cumhuriyeti yasaları bunu söylüyor. ama siz, o koltuğa halkı "türban sorununu çözeceğiz" diyerek kaşıya kaşıya gelsiysen, bu yasağı kaldıracak olan da sensin.

türkiye cumhuriyeti başbakanı, bu ülkenin en üst yetkiye sahip görevlisi, iktidara geldiği yıldan beri, 6 senedir "türban yasak" diyor. ulan, madem yasak kaldırın, biz de kurtulalım siz de. elinizde yetki var arkadaş, niye 6 senedir ağlıyorsunuz, mağduru oynuyorsunuz bilmem.

ak partinin ldp çizgisinde devam ettiğinin göstergesi olan açıklama. zira aynı retorik soruyu ldp yıllardır açık açık sormaktadır. bunun için güçlenmeyi beklemesi filan da gerekmemiştir. takdir edersiniz ki ldp kendi üye sayısı kadar bile oy alamayan güçsüz bir partidir. tek dayanağı liberal demokrasinin evrensel çizgisidir.
http://www.ldp.org.tr/konukonumtek.asp?level2=8
okumaya üşenenler için alıntı da yapalım:
"insanlar farklı dünya görüşleri, politik konumlarını ifade edebilmek ve(ya) dini inançları gereği farklı giyim tarzlarını seçebilirler. kişiler siyasi amaçla bir kıyafet giyiyorlarsa bu fikir ve ifade özgürlüğü, dini inançları gereği belli bir kıyafet giyiyorlarsa bu kişilerin din ve vicdan özgürlüğü dahilinde bir konudur ve devletin bu özgürlükleri kısıtlamaya yetkisi ve hakkı olamaz.
devlet sadece bir birey bir başkasına çeşitli yollarla baskı kurar, şiddet veya şiddet tehditi ile belli bir şekilde davranmaya zorlanırsa mahkemeler aracılığı ile mağdurun yanında olmakla yükümlüdür. belli bir giyim tarzının kimseye bir zararı olamayacağı gibi, kıyafetin giyim amacını sorgulamak, kategorize etmek ve belli kıyafetleri teşvik ederken belli kıyafet giyenleri cezalandırmak devletin işi olamaz."

(bkz: tanri yoktur varsa da yok edilmelidir)

"cevabını kendin de biliyorsun, daha fazla tırmalama artık civanım" diye cevap verilesi, tecahül-ü arifane sorusu.

cevabı şurada:

"... okullarda öğrencilerin dinsel kuralların emrettiği biçimde takılan başörtüsü ile bulunmalarının laiklik ilkesine aykırı olduğu kesinleşmiş yüksek mahkeme kararıyla belgelenmesine rağmen, genel başkan necmettin erbakan dahil, refah partisinin tüm yöneticileri, kendilerine oy getirdiği inancıyla hemen her konuşmalarında okullarda ve hatta devlet dairelerinde başörtüsü ile öğrenim görme ve çalışmanın anayasal bir hak olduğunu ısrarla iddia ederek halkı kışkırtmışlar, eylemler düzenlemişler, hatta genel başkan erbakan <<iktidar olduklarında rektörlerin başörtüsüne selam duracağını>> bir seçim konuşmasında ileri sürebilmiştir."

(refah partisi kapatma davası iddianamesinden)
(http://www.belgenet.com/dava/rpdava_idd.html)

recep tayyip erdoğan'ın medeniyetler ittifakcığında yabancı gazetecilere sorduğu bir sorudur.

"velev ki türban bir siyasi simge olsun". hani öyle değilde mahsuscuktan, öyleymiş gibi yani (burada gazetecilere çaktırmadan göz kırpar). ardından bu soruyu patlatır. yalnız türkiye cumhuriyeti'nde yürütme erkinin başı olması sebebiyle bilmesi gereken birkaç noktayı unutuvermiştir o anda. yolda sokakta yürürken kimsenin size, parti rozeti takıyorsunuz diye bir şey söyleme hakkı yoktur. isteyen istediği siyasi görüşe inanır, inandığı görüşün simgesini de istediği yerine takar. peki hiç bir devlet dairesinde parti rozeti takan birilerini gördünüz mü? hatta memurların siyasi partilere üye olması da yasaktır (çünkü devlet her siyasi partiye eşit mesafede durmalıdır).

dini bir simgenin siyasi bir simge olarak nitelenmesini ise ulemaya bırakıyorum efenim. ulema sana diyorum olm. ne bu hal, sarıktı cubbeydi takıp takıştırmışsın. medeniyetler ittifakı gibisin lan.