değerli büyüğümüz istanbul emniyet müdürü celalettin cerrah'ın efendim bir faşist cinayet olur, camide linç olur, yani yine yeni bir 'hassasiyet' meselesi olur, bu tür konularda olayı öğrendikten yirmi saniye sonra, "istiklâl mahkemesi hızında", yaptığı açıklamadır.
(bkz: solcuysa örgüt üyesi dinciyse meczup)

dink süikasti ile ilgili istanbul "emniyet" müdürünün yaptığı açıklama,

benzer hava devlet erkanında da var ama sanırım ıskaladıkları bir sey var. tamam bu veya diğeri/leri bireysel ya da birkaç kafayı bozmuş adamın işi olabilir, sorun bu adamların milliyetçi kanattan çıkmaları. sen artan milliyetçi şiddeti önlemek için bir şey yapmassan, tersine göz yumarsan, linç girişimleri için abuk sabuk açıklamalar yaparsan, ellerinde kılıçlarla satırlarla gösterici kovalayanlara ses çıkarmassan ve üstelik ülkedeki silahlanmanın önüne de geçemessen, hiç bir bağlantısı olmayan, kafayı sıyırmış biri de kalkar istedigini öldürür sonrada kanıma dokundu der, bayrağa küfür etti der, vatan haini der. her durumda bu milletin karın boşlugu olan bayrak, toprak, vatan söylemleriyle bahenesini bulur.

serbest çağrışım:

(bkz: cehalettin cerrah)

(bkz: connection reset by peer)

"bana sağcılar adam öldürüyor dedirtemezsiniz"in olaya uygulanmış versiyonu gibi. sormak isterim,

1-) örgüt bağlantısı olmayınca bir olay siyasi olamıyor mu? bir şeyin siyasi olması için illa "emir almak" mı lazım? yaptığımız hemen her şey aslında bir yerde siyasi değil midir? hele böyle bir olayın siyasi olmadığını söylemek ne kadar doğrudur? örgüt bağlantısı olmayan herhangi biri siyasi bir şey yapamaz mı? yapamazsa siyaset ne demek?

2-) platonik aşkta sevilenin hiç mi suçu yok? yani kayıtlı olunmayan bir örgütün görüşlerinden etkilenerek alenen eyleme geçmek o örgütle olan bağlantıyı ortadan kaldırır mı? o örgütler o yazıları birileri okusun etkilensin ve öyle davransın diye yazmıyorlar mı? yanlış yorumlandıklarını iddia ediyorlarsa, o bıraktıkları açık kapıları gözden geçirmemeleri yine onların suçu değil mi? o açık kapıların bilinçli olarak bırakılmadığını nereden bilebiliriz? direk emir vermekle, hedef göstererek dolaylı olarak gaza getirmenin arasında gerçekten çok mu fark vardır? öyleyse hedef göstermek ne demek?

3-) en azından ogün samast'ın birileriyle görüşüyor olması, yasalar tanısa da tanımasa da, kendileri söylese de söylemese de; ortada bir örgüt bulunduğunun açıkça kanıtı değil midir? örgüt dediğimiz aslında en az 3 kişiden oluşan ve ortak bir amaç çevresinde toplanılan herhangi bir kurum/kuruluş/yapı değil midir? örgütün isminin olup olmaması neden bu kadar önemli? kafamıza göre 5 kişi toplanıp birine suikast planlayıp yapsak örgüt olmayacak mıyız? olmayacaksak örgüt ne demek?

ayrıca (bkz: örgüt yok milliyetçi duygu var)

yeter ki ben paçamı sıyırmış olayım zihniyetiyle alelacele söylenen söz.

halbuki ben örgüt bağlantısına değil, korkum ve utancım arasındaki bağlantıya takmış durumdayım. bu bağlantısız gençlerin, kendi içlerindeki bu tür bağlantılarını kimin kopardığını da bilmek istiyorum. örgütse örgüt, başka bir şeyse başka bir şey. korkmadan, utanmadan, robot gibi nasıl kıyım yaparlar, daha çocuk yaşta? bunu bilmek istiyorum.

resmi ağızlara pelesenk olan bu söylemin gayrı resmi versiyonu üç beş çapulcudur..

(bkz: üç beş çapulcu/@burali)

bir nevi örtü.böyle açıklama yapanların birşeylerin üzerini örtmeye çalıştıkları aşikar da olsa güneş balçıkla sıvanmaz.milliyetçilik kisvesi altında cinayet budur!iş cinayete kadar gidiyorsa demek ki aşırıdır,aşırı milliyetçiliği destekleyenler de bugün ortadadır.

çok zekice; biz de yiyeceğiz. şaka değil, yeyip yutup hazmedecek ve unutacağız. illüzyon'un kuralıdır, aslında var olanı yok, olmayanı var gibi göstermek. bir bozuk para avucumuzda yok olup havaya karışır, sonra kulağımızın arkasından çıkar. bozuk para yok, bir tek kulağımızın arkası kaldı.