42 no'lu koltuktayım. ta en öndeyken başladım kesmeye. gelmedi ah gelmedi. bekle babam bekle. herkes heyecanlı tabii. meraklı gözlerle izledik seni. ah gel artık birtanem. ıki gözümün çiçeği. orospu çocuğu muavin bile sempatik kalıyor seni taşırken. öndeki geri zekalı veledi bile görmüyor miyop gözlerim. zira seni kesiyorum ben seni seni seni; hep seni!
doksanlı yıllarda piyasada satılan en kalitesiz keklerden olurdu. en dandik markaların tadı leş gibi olan yağlı kekleri dağıtılırdı. öyle ki eğer keki peçete ile tutsaydınız peçete yağ olurdu. yediğinizde rahatsızlanırdınız. bu yüzden yolculukta topkek verildiğinde çok sevinirdik. çünkü topkek istisnai bir kekti.
zamanla bu kalitesiz keklerin dağıtılması ortadan kalktı. firmalar topkek veya benzeri kaliteli keklerden vermeye başladılar. hatta bazı otobüs firmaları kek üreticileri ile anlaşıp paketin üzerine logolarını bastırdılar.
markette kekin yüzüne bakmasanız bile otobüste dağıtılan bu kekin müthiş bir cazibesi vardır.