senee 1996 filândı kuzum, sahhaf kafe açılalı 6 ay, hadi bilemedin 6 ay 3 gün olmuştu.. içinde bir küçük bir sinema salonu, her salı prova yapan bir tiyator topluluğu, bak şimdi yönetmenin adını, hah hatırladım, kaan, sonra bir de dergici vardı bir de, sonra porno işine girip köşeyi aynen döndüydü, böyle kel, yaz-kış [ki o zamanlar hep kıştı] dericen bir mont ve güneş gözlükleriyle dolanırdı; sonra bir de ahçı ahmet vardı yahu, na parmakları böyle kocaman, boğum boğumdu, şey yapardı kakaolu ıslak keki [
brownie denmezdi tabii o zamanlar] müthiş yapardı, bir de ne yapardı ya, sonra ayrıldıydı da ne üzülmüştük, neyse, hatta odaların [adları vardı o zamanlar odalarının] girişindeki yüksek bir sehpaya konurdu bu yemişler; sonra bir de sahibi vardı tabii, göt ahmet derdiklerdi ona da, sevdiklerinden derdiklerdi tabii, bu ahmet de
gergedan ve
argos koleksiyonuyla övünür müydü övünmez miydi, tam hatırlamıyorum şimdi [o vakitler daha moda olmamıştı tabii bu yeryüzü mecmuaları], ama iyi bir yazma koleksiyonu vardı hani, hakkını yemezdim ben şahsen, çok sonra girişine bir piyano kodulardı sahhafın; ya ne enteresan müşterileri vardı, birer birer geçiyor şimdi gözümün önünden, efendiciğim burada olaydı daha iyi hatırlardı, bir ara işletmiş miydi neydi zira orayı; new york'ta yaşayan mavi gözlü bir herif gelir giderdi bir ara, dehşetengiz bir adamdı, sonra birini öldürdüğü mü ne çıkmıştı meydane, ay daha ne kazanlar kaynardı valla bu sahhafta; bak bak sonra bir ara çocuk oyunu sahneye konulduydu, efendiciğimin anlatması, mavi bir oda vardı üçüncü katta, dördüncü kat çatıydı, diafonla mutfağa bağlanırdı, ya dur bakayım, biri vardı hani
cafe del mar'da barmen miydi neydi, bir ara o dadanmıştı, cafe del mar geceleri düzenlenirdi be, sonra
küçük prens manyağı bir kadın vardı, aa bak bir de beyamca vardı, küçük kızlara sarkardı..
atmamaya çok gayret ettim ama, olmadı..