puslu kıtalar atlası, günümüz yazarlarından ihsan oktay anar(1960-)'ın yayımlanan ilk romanıdır.
dış yapı bakımından kostantiniye' de birkaç kişi, günbatımı, yeraltı, yılanın renkleri, büyük efendi, ölüler ve kahramanlar, karanlık epigrafyalarını taşıyan yedi ana bölümden oluşan puslu kıtalar atlası'nı sahip olduğu postmodernist özellikler bakımından incelemeye geçmeden önce kısaca özetlemek; böylece romanın hikayesini hatırlamak/hatırlatmak faydalı olacaktır.
romanın hikayesi: korsan ve külhani arap ihsan, bir gece sabaha karşı yanında birtakım savaş ganimetleri ve alibaz adındaki bir çocukla birlikte malta'dan istanbul'a döner. kadırgasını haliç'e demirleyip doğru yeğeni uzun ihsan efendi'nin kürkçü kapısı yakınlarınki evine gider. bilime ve öğrenmeye meraklı uzun ihsan efendi, dünya haritası çizme peşindedir. ancak gezerek, görerek ve yaşayarak öğrenmeye cesareti olmadığından atlası, rüyaları aracılığıyla tamamlamaya çalışır. bunun için de içtiği yeşil bir sıvı yardımıyla hayatının büyük bir bölümünü uyuyarak geçirir.
bir süre sonra arap ihsan ölünce alibaz, uzun ihsan efendi'ye dayısının emaneti olarak kalır. arap ihsan'dan kalan bir başka şey, savaş ganimeti olarak elde ettiği ve türkçeye çevirmesi için kubelik'e verdiği kitaptır. kubelik, "zagon üstüne öttürme" adı ile bu eseri türkçeye çevirmiş, arap ihsan'ı bulamayınca da yeğenine bırakmıştır. ihsan efendi adı geçen felsefi eseri okuduktan sonra her şeyden, hatta kendi varlığından dahi şüphelenmeye başlar.
öte yandan birlikte yaşadığı oğlu bünyamin, annesinin kim olduğunu babası bildiği uzun ihsan efendi'nin geçimini nasıl temin ettiği, gerçekten babası olup olmadığı gibi kafasını meşgul eden sorular sebebiyle mutsuzdur. bu sorulardan kurtulmak ve rahat bir uyku uyuyabilmek için babasının ilacından fazlasıyla içer ve derin bir uykuya dalar. o kadar ki, babası ve çevresindekiler onu öldü zannıyla mezara defnederler. ancak bünyamin, kendisine rehberlik eden bir ses yardımıyla gömüldüğü mezardan kurtulmayı başarır.
bu olayı duyan vardepet, bünyamin'i lağımı ocağına girmesi teklifinde bulunur. babasının rızasını aldıktan sonra teklifi kabul eden kahraman, böylece kendine maceralara atılma; hayatı görerek ve yaşayarak öğrenme yolunu açmış olur. ihsan efendi, yola çıkmadan önce yazdığı eseri oğluna verir ve her başı sıkıştığında ona bakmasını ister.
lağımcı ocağına giren bünyamin, bir süre sonra vardapet'le birlikte zülfiyar adlı bir casusu kurtarmak için bir kale kuşatmasına katılır. buradaki kargaşa sırasında 'kara para' onun eline geçer. ancak çatışma sırasında yüzü tanınmayacak ölçüde paramparça olmuştur. mutlak iktidarı elde etmek için kara paranın peşinde olan ebrehe ve adamları bünyamin'in peşine düşerler. evlerini alt üst edip babasını sorgularlar. istedikleri cevabı alamayınca da gözlerini oyar; kulaklarını ve burnunu keserler. sonunda da onu kostantiniye dilencilerinin kethüdası hınzıryedi'ye satarlar.
evin yerle bir edilmiş halini gören ve babasının başına gelenleri öğrenen bünyamin, derin bir üzüntü içinde babasını aramaya başlar. sonunda onu dilencilerin arasında bulur. bu sırada büyük efendi ebrehe ile tanışır. dilenciler kethüdası hınzıeyedi'nin şerefine verdiği yemekte ebrehe'nin hayatını kurtarır. bu esnada, davranışları ve sorulara verdiği cevaplarla ebrehe'nin ilgisini çekmeyi başarır. bir fırsatını bulup babası ile konuşur. ve kendisini bir fıçıya koyma isteğini yerine getirir. böylece uzun ihsan efendi istanbul'dan ayrılma imkanına kavuşmuş olur.
kimsenin bilmediği teşkilat-ı istihbarat-ı hümayün merkezinde bünyamin ile buluşan ebrehe, başında bulunduğu örgütten, aradığı kara paranın öneminden bahsederek ne kadar kudretli olduğunu göstermeye çalışır. o, bir yandan mutlak iktidar sembolü kara parayı elde etme, diğer taraftan da ölümsüzlüğe ulaştıracak olan boşluğa ulaşma peşindedir. yer yer bünyamin'inden şüphelense de peşinde olduğu kara paranın, gazanfer adlı meşhur bir kumarbazın deposunda olduğunu düşünmektedir. birlikte onun mekanına giderler. gazanfer'in kumardaki hilesini ortaya çıkaran ebrehe kumarhaneyi yakıp yıkar. daha sonra bir konakta yiyip içip cariyelerle eğlenirler. bünyamin burada rus asıllı cariye aglaya ile tanışır; ancak sabah uyandığında aglaya ortalıkta yoktur. kahvaltıdan sonra zülfiyar ile birlikte dışarı çıktıklarında ise uğursuz olarak tanınan dertli ile karşılaşırlar. bu adamın lanetinden korkan zülfiyar, dertli'yi dövmeye başlar. bu durumdan rahatsız olan bünyamin, zülfiyar'ın elindeki kırbacı alarak döver. bu iyiliğinden dolayı dertli ona minnettardır artık.
bünyamin istihbarat merkezine gittiğinde büyük efendi kendisine kehanet aynasının hikayesini ve kıyamet, mehdi, sonsuz hız karşı hareket konulardan bahsederek bütün sırlarını anlatır. bünyamin bir ara, ebrehe'nin mehdi zannettiği fransızla tanışır. hattakay'ın işkence ettiği fransız gerçekte nemçe casusudur. fransızın anlattığına göre ehrehe'nin kehanet aynası, kendi istihbarat teşkilatları tarafından müslümanları istedikleri gibi yönlendirebilmek için yapılmıştır. ancak ebrehe söylenenlerin hiçbirine inanmaz ve adama işkence etmesi için hattakay'ı çağırır.gelen ebrehe'den intikam almak isteyen ve hattakay'ın kılığına girmiş dilenciler kethüdası hınzıryedi'dir. çok geçmeden dilenciler teşkilat-ı
istihbarat-ı hümayun'u basarlar; binayı yağmalar ve ebrehe'yi de idam ederler.
bütün olaylara şahit olan bünyam, büyük efendi’nin son isteğini yerine getirerek kara parayı ağzına koyup çenesini bağlar. dertli’nin gelmesiyle binaya yıldırım düşer ve büyük bir yangın çıkar; ancak bünyamin, dertli sayesinde yangın ve hınzıryedi’den kurtulur.
romanın sonunda bünyamin, babasının başı sıkıştığında faydalanması için kendisine verdiği atlası hatırlar. koynundan çıkarıp baktığında adının “puslu kıtalar atlası” olduğunu görür. kitabın içindeki mektupta ise babası, başta kendi varlığı olmak üzere, başından beri yaşadığı bütün maceranın ve görüp duyduğu her şeyin kendi zihnindeki düşlerden ibaret olduğunu söylemektedir.
romanın kurgusu
puslu kıtalar atlası genel kurgusu itibarıyla, daha çok doğu hikaye geleneğinde( binbir gece masalları, binbir gündüz masalları, mantıku’t-tayr, tütiname, camasbname vb.) yaygın olarak kullanılan helezonik olay örgüsüne sahiptir. bu olay örgüsünde asıl olan da yukarıda özetlediğimiz, bünyamin’in hayat yolculuğu ve bu yolculuk esnasında ebrehe ile olan çatışmaları etrafında şekillenen “çerçeve/dış hikaye”dir. çünkü romanda, belirtilen çerçeve hikayenin olay örgüsü akışı şunlardır; kubelik’in hikayesi, baba oğul ve ayının hikayesi, vardapet’in hikayesi, hınzıryedi’nin hikayesi, ebrehe’nin hikayesi, gazanfer’in hikayesi, kehanet aynasının hikayesi, mutsuz çocuğun hikayesi, cahil ile bilge adamın hikayesi ve uyuyamayan tüccarın hikayesi.
“ bünyamin o uğursuz parayı bulmasından çok önce pera’da venedik banyosunun katiplerini yapan kubelik adında biri vardı.”(s.23)
“ rivayet ederler ki surların hemen içindeki ağa çayırı’na vakti zamanında çadırlarını kurmuş çingeneler arasında, derdinden bağrı yanan birbaba vardı. gün boyunca sokak sokak dolaşıp ayı oynatan bu adamcağızın çektiği kahır, yaşı yirmiyi geçmesine rağmen bir baltaya sap olmamış oğlu yüzündendi.”(s.39)
mesela bunlardan çerçeve hikayesin başında tanıdığımız arap ihsan’ın malta’dan istanbul’a getirdiği, ölünce de uzun ihsan efendi’ye emanet kalan 12 yaşındaki alibaz’ın hikayesine ileriki bölümlerde devam edilir. bir hayli yaramaz olan alibaz,