bizim algılayabildiğimiz
boyutlarda ulaştığımız bir evren algısı var. ve bu evren, hayal ürünü değil; gerçektir. ancak, bizim algılarımız bütün boyutları tanımaya yetmez. evrenin ötesinde de başka oluşlar vardır. bunlar,
madde ve
enerjinin çeşitli boyuttaki katmanları ve halleri olabileceği gibi, bizim hiç tanımadığımız şeyler de olabilir.
bizim matematiğimiz ve kullandığımız araçlar, evrenin ötesindeki şeyleri açıklayamazlar. bu varsayımlarda bulunma nedenim,
big bang öncesi dönemde, bir hiçliğin olmasının gerekmediğidir. evren, tutarlı matematiksel sonuçlar doğuran, diyalektik mantığın geçerli olduğu, sürekli kendini yenilediği için
newton fiziğine değil, kuantum-izafiyet teorisi ilkelerine uyan bir boyutlar toplamıdır.
evrenin dışındaki olası oluşlarda, diyalektik mantık ve kullandığımız fizik ilkeleri geçerli olmayabilir. ama bizim konumuz da zaten diğer oluşlar değildir. bu yüzden big bang öncesi dönemin bilgisine, bilimsel yollardan ulaşılamaz.
insan zihni ise düşsel ve mistik deneyimlerle, evrenin de ötesinde bir coşkuyla dolar kimi zaman. işte o zaman, her şeyin bir parçası olduğumuzu hissederiz. ve bunu hissettiğimiz anda her şeye dönüşürüz. işte insanın en çok yükseldiği an budur. bu ana ulaşmak için de, ne geçmişe saplanmak, ne de gelecek için planlar yapmak gerekir. sadece bu anda kalın. çünkü an
sonsuzdur. sonsuzlukla kalabilirseniz, siz de sonsuz olursunuz.