hep
underrated kaldığını, olması gerektiği gibi anlatılmadığını düşünüyorum.
parker çizgi roman dünyasının bence en derin karakteri. birçok kahraman ile kıyasladığımda kendisinin gelişim hikayesinin çizgi roman dünyasında gerçekten eşsiz olduğunu görüyorum. bittabi bunun en önemli sebebi de parker'ın klasik bir "yenilmez" olmaması.
yeniliyor, defalarca, bazen üst üste, farklı farklı süper kötülere, bazen de sadece sıradan insanlara. hayatın kendisine... kaybediyor, işini, evini, arkadaşlarını, ailesini, sevdiklerini, ilk aşkını... "
the night gwen stacy died" öyle travmatik bir olay ki, çizgi romanlarda gümüş çağını bitirip, okuyucudaki "kahramanlar kaybetmez" algısını yıkarak kahramanların artık kaybedebildiği bronz çağını yaratıyor.
haliyle bu kadar kayıp, bu kadar yaşanmışlık karşımıza olgun ve depresif, bir o kadar da mağrur bir karakter ortaya çıkarıyor. karakter asla stabil değil, devamlı bir dönüşüm içerisinde, gelişiyor, değişiyor. ben bunu
spider-man the animated series haricinde hiçbir görsel yapımda göremedim. peter parker, liseli hiperaktif bir fırlama ya da ankisiyete bozukluğu çeken ezik bir fotoğrafçı değil. lisedeyden hiçbir zaman bir fırlama değildi ama bir ezik de olmadı. utangaçtı belki ama aşk hayatı mj'den ibaret de değildi, çevresinde her zaman "kızlar" olurdu. "parker charm" diye bir şey gerçekten var.
bunların yanında yaptığı soğuk espriler, sık sık kendi kendine konuşması bile asında kaybetmenin getirdiği korkuya karşı bir önlem, bir çeşit baskı mekanizması. parker içten içe devamlı depresyonda, belki de istemediği bir hayat yaşıyor ama bu hayatın getirdiği sorumluluklarına da son derece bağlı, ne olursa olsun "görevini" yapmaya çalışıyor. büyük güç her zaman büyük sorumluluk getiriyor. tam da bu noktada aynı batman - bruce wayne ilişkisinde olduğu gibi asıl maskenin spider-man değil, peter parker olduğu yorumunu bile yapabiliriz.
peter parker uzunca bir dönemdir çocuklara yönelik pazarlama stratejileri ve
diversity,
sjw gibi politik-finansal akımların etkisinde bir o yana, bir bu yana savruluyor. sadece ekranlarda değil, çizgi roman dünyasında da bu böyle. karakter kanımca
sins past ve
sins remembered hikayelerinden beri g.tü başı toparlayamadı.
joe quesada'nın editör olduğu dönem spider-man için adeta bir çöküş dönemiydi. böyle derin bir karakterin para kazanma odaklı basit bir ergene dönüşmesini izlemek benim için gerçek bir zulüm oldu diyebilirim. öyle ki bence gerçekten kötü filmler olan sam raimi filmlerine bile "en iyi spider-man uyarlaması" demek zorunda kaldım. tekrar söylüyorum, peter parker filmlerde lanse edildiği gibi liseli bir şaklaban ya da quesada dönemi sonrası anlatılan 30'lu yaşlarında ezik, işe yaramaz ama eğlenceli bir tip de değil.
peki ben bunları niye yazdım? son çıkan
marvel's spider-man 2 oyununda yıllardır göremediğim o karanlık peter'dan çok az da olsa bir şeyler gördüm. peki ama sonunda ne oldu? depresif, travmatik "yaşlı" peter kızağa çekildi, görünüşte emekli edildi, yerini de gereksiz, bomboş bir diversity karakter olan
miles morales'e bıraktı. morales için bir şey yazmayacağım. varlığının sebebini biliyorum, yukarıda yazdım.
peter'a "karanlık" çok ama çok yakışıyor. neden bu karanlığı yansıtan bir film ya da dizi vs. yapılmıyor, ömrümün kalanında merak etmeye devam edeceğim sanırım.