istediğin kadar süslü sözler söyle, istediğin kadar planmış,milliyetçilik naralarıymış at tut işte hem de aklınca hitap ettiğin kitleden bi orta anadolulu vatandaş, kendi şivesiyle senin özetini çıkarmış s.oğan efendi. niye yamandığı da bir kaç ay önce minicik evinin bahçesinde verdiği röportajda ortaya çıkmıştı ama söyleyen amca onu görmemiş olabilir.
burada, yapıştırılan bu güzel laf kadar, sinan oğan denen değersiz sabık adayın cevabı önemli.
soru net: "madem niye gittin yamandın."
cevap malum: "hepsini anlatacağım. bizim allaha şükür veremeyecek hesabımız yoktur. her yaptığımız hareketin her attığımız adımın bir hesabı bir kitabı vardır."
bu vokabüler cevap algoritması, bu 'sözlüğe kuvvet' açıklama hali çok gülünç türk insanında. hiçbir şey söylemiyorsun, ama çok güzel söylemiş oluyorsun, en güzel söylemiş oluyorsun, ne laf yemiş olursan ol, sen oradan müthiş çıkabiliyorsun.
"hepsini anlatacağım":
geleceğe yayma. kabataş delilleri gibi. illa açıklanacak. aceleniz ne.
"bizim ...":
çoğulluk. yani "tek başıma değilim, kalabalığız. kalabalık olunca güçlü, hatta direkt haklı oluyoruz". e tabii. burası türkiye.
"allah":
hiçbir lüzumu yok, camide değilsiniz, namazda değilsiniz, ama allahın adını kattığınız, allahı yanınıza aldığınız an, siz 1-0 değil, 27-0 falan öndesiniz bu kültürde. "e yamandın, seçmeni yanılttın, sattın?", "olabilir? allah diyorum? allah deyince ben öndeyim. ben kazandım".
"allaha şükür":
işin terim tarafı. 'allaha şükür' mesela. şükür için, önce şükredilecek bir şey gerekir. ama ortada büyük bir başarısızlık olmasına rağmen "allaha şükür" deyince, ne oluyor, tabii, bir anda başarı çağrıştırıyor. müthiş.
"bizim veremeyecek hesabımız yoktur":
'bizim veremeyecek hesabımız yoktur' deyince o hesabı vermiş olmuyorsun. ama bunu böyle biraz da sese duruşa dayandırıp, böyle kaşlar çatık kafa geride söyleyince, türkiye'de gayet de yeterli oluyor. "e vermedin?", "veririz. bizim veremeyecek hesabımız yoktur", "e, ver?", "veririz. bizim veremeyecek hesabımız yoktur", "e versene kardeşim madem, dinliyoruz.", "hepsini anlatacağım." hadi en başa döndük.
türkiye bir bilgi ülkesi değil, türk insanı bir bilgi toplumu değil. burada bilgiyi tartabilecek entelektüel insan değil, kaş, göz, ses tonuna bakan, hatta en çok bağıranı haklı gören, kendini ezebilen karizmayı, bilginin eğitimin her şeyin önüne koyan bir nüfus var. bu nüfusu ne bildiğin değil, nasıl söylediğin ilgilendiriyor. bunu da en iyi böyle tipler kullanıyor.
bir de boyle kendinden biz diye bahsetmiyor mu? arkadas sen bir kisisin, birinci tekil sahis diye bir sey var.
tam yerinde tam zamanında kurulmuş cümle. kurana helal olsun.
bu adam hala nasıl insan içine çıkıp konuşabiliyor gerçekten enteresan. türkiye'de herşey olursunuz ama rezil olamazsınız diye boşuna dememişler.
tnm: bir siyasi meftaya söylenen söz.
bir siyasetçinin halktan kopuş sürecinde ifade bulan somut söylemdir.
bazıları fesleğeni yerine koyuyor ya seviyorum böyle insanları.
eski
mhp milletvekiline edilen laf, yani bir haber değeri taşımıyor aslında.
kim daha çoğunu teklif ettiyse ona gitti, en son
48 kişi dinliyordu kendisini.
seçim zamanı yine el yükseltir, adaylık falan filan varsa istediği alır,
işte bu bizim siyasetimiz.
amcanın tepkisi takdire şayan. çekinmeden herkes gösterebilmeli bu cesareti.
yüzsüz, karaktersiz bir insana söylenen, sonuna kadar hak ettiği söz.