dalyarak olmaları. bir ara çalıştığım bir şirkette vardı bunlardan bir kaç adet. patronun annesi hacdan döndüğünde patron facebookta paylaşmıştı. dalyaraklardan biri hemen altına "annemiz gelmiş hoşgelmiş" diye yorum yapmıştı. hepimiz görünce cringe yaşamıştık. amk dallaması.
nispeten ufak tefek, minyon tipli olurlar. henüz çam yarması gibi kalıplı bir yalakaya denk gelmedim. öyle bir tipten muhtemelen patron biraz tırsar.
zam ayı gelince, bunların durumu kapalıçarşı'daki "ayaklı borsa" ya benzer... telsiz telefon ellerinde, ofis içerisinde tuhaf el ve kol hareketleriyle : "bir kamyona tamamlayalım mı falanca ağabey?" veya "iki konteyner yapalım, iskontoda da yardımcı oluruz filanca bey..." benzeri sözleri duyarsınız. elbette patronun kapısının önünden her geçişlerinde sesleri daha yüksek çıkar.
zam ayı geçince bu rüzgar biter. eski müşteri kartvizitlerden birini aşırıp şirket arabasıyla akşama kadar takılırlar. ertesi günün sabahında, daha masalarına geçmeden patronun yanına gidip, ".... beyle görüştük, yeni projelerinde bizimle çalışacaklar, 6 ay sonra alımları başlayacak." tabii ki her şey yalan - dolan...
bazı haysiyetsizlerin yöntemi de şudur : müşteri teklifi onaylar ve gönderir. ama bu puşt, müşteriyle arası iyiyse "abi o tarafa geçiyorum, elden alayım onaylı teklifi" der. sonra da patrona "x firmasının alımı var, teklifini hazırlayıp yolladım" der, ama patronu manipüle etmek için illa ki 3-4 rakip firmanın da adını verir, "onlar da teklif verecekmiş" diye. patron da "ne lazımsa ara söyle aslanım, kaçırma müşteriyi" der. yine ertesi gün, haysiyetsiz kahramanımız dün elden aldığı onaylı teklifle patronun karşısına çıkar ve hünerini konuşturur : "abi, vurdum fiyatın dibine - aldım işi" diyerek işi bitirir. işte patronların sevdiği adam budur.
devir bu namussuzların, şerefsizlerin devri beyim... patron dediğin, iş yapanı değil - "onun istediğini" yapanı sever. şikayet edecek olsan "her şeyi görüyorum" der, ama bir boktan da haberi yoktur... dolayısıyla laf istiyorsa laf getir. laf istediği zaman iş getirme. sadece iş istediği zaman iş getir.
1-iş arkadaşlarına başka patrona başka davranmak. yani nabza göre şerbet.
2-güzel kademelere daha hızlı ve kolay bir şekilde gelmek.
3-iş ortamındaki bütün yaşanan dedikoduları anında yönetime yetiştirmek. whatsapp grup mesajları dahil.
4-iş ortamında haksızlıklara boyun eğmeyen sivri dilli arkadaşlarıyla arasının bozuk olması.
toplantılarda her lafa atlamaya çalışan birisi varsa o yalakadır.ensesinden tutarsanız sizi tırmalayamaz.
1) şirketimiz bu yıl şu kadar büyüdü (amk çocuğunun babasının şirketi sanki)
2) taze çay var müdürüm (iyi, demlikle beraber ananın amına sok)
3) maaşımız gayet iyi efendim, arkadaşlar abartıyor (orospu çocuğusun)
mesai arkadaşları bir işi yüzüne gözüne bulaştırıp patrondan fırça yediği zaman patrona hitaben, siz sıkmayın canınızı, tansiyonunuz var, ben hallederim demeleri. patronun pantolonuna gazoz döküldüğü zaman bezle koşup silen, ellerini yıkayan patrona kağıt havlu yetiştiren tipler de var.
-patronun kimsenin gülmediği iğrenç esprilerine yarıla yarıla gülerler.
-patrona her gün iltifat edebilmek için sınırları zorlarlar
• her şeyden memnun olmaları, hiç eleştirmemeleri.
• bi haksızlık vs bile olsa sorunun hep çalışanlardan kaynaklı olduğunu dile getirirler pişkin pişkin. (kendi hariç)
• mükemmelliyetçi rolüne iyi bürünürler, her şeyi en iyi, en güzel ben yaparım diye atlarlar.
• ama genelde iş arkadaşlarının yanında, bu iş çekilir mi ya, ben en fazla 2 aya kalmaz istifamı veririm naraları atarlar bol bol.
• iş arkadaşlarının yanında, aldığı maaştan hep veryansın ederler, ama patronun kulağına gidince, yok efendim olur mu öyle şey, ben her şeyden son derece memnunum ve işimi çok seviyorum taklaları atarlar.
• bir de herkesi birbirine kötüler, dedikodusunu yaparlar, bunlar ayyuka çıktığında ise, ama bu bir iş stratejisi diyerek kendilerini savunmaya kalkarlar.
• bir de herkes beni çok seviyor diyerek ortalıkta dolanmaktan gocunmazlar, aldıkları en ufak iltifat övgüyü bile dillere destan bağıra bağıra anlatırlar.
• gün sonunda ise, off yine çok yoruldum, çok yorucu bi gündü cümlelerini duyarız. (yalaka burada, yine en çok ben çalıştım imalarında bulunur kendi kendine)
• son olarak; tabi efendim, derhal efendim! kalıbını ağızlarından düşürmezler.