orhan pamuk romanlarının zor okunma sebebi
Next (2) - Last Page (12)

Şükela: Nice | Last 24h | Today | All

çıta orhan pamuk'a kadar düştüyse vah ki ne vah,
hani proust, sartre hatta joyce falan deseniz anlayacağım da, orhan pamuk yaw pes...

bir romanda ya da filmde hikayenin seyrine odaklanan insanların serzenişidir. genelde filmlerin sonunu doğru tahmin etmekle (ki kötü filmdir o zaman) övünürler.

okuma alışkanlıkları yoktur, popüler oldu diye merak edip okumaya kalkmışlardır, sıkılırlar tabi. pamuk sokaktaki dükkanın tarihçesinden kızın ne olduğuna gelemez bir türlü... bir bakmışsın boğazdaki gemileri, yalının önceki sakinleri, televizyonun üstündeki dantel derken kitap bitmiş.

edebi olarak insan orhan pamuk'u beğenmeyebilir, anlarım, ama zor okunuyor diyene teksas tommiks gibi resimli ve kolay okunan eserler daha uygun olur.
24 favorites - -
yeterince kitap okumamış olmanız olabilir.

normal okunuyor lan işte kitapları? neyi zor?
17 favorites - -
"benim adım kırmızı" benim şimdiye değin okuduğum en güzel kitaplar arasında rahat ilk 10'a girer. dahice bir kurgusu vardır, son derece sürükleyicidir. "cevdet bey ve oğulları" da yine iyi kitaptır. ama "kar" öyle mi? "kar" soğuktur, uzundur, karanlıktır. eğer okumaya "kar" kitabından başladıysanız devamını getirmeniz güç olabilir.

diğer yandan bana göre orhan pamuk'un eserlerindeki en büyük sıkıntı hiç "umut" içermemesi.
17 favorites - -
okuyanın birikim ve entellektüel kapasitesinden kaynaklanıyor olabilir. biraz kendinizi geliştirin.
2 favorites - -
postmodern romanlarda yazarın asıl hedefi doğrudan doğruya okurdur. yazar kitabını okuyucuyla beraber kaleme alır. satır aralarında okuyucunun da olmasını ister. bundan dolayı alay, parodi, ironi, iktibas gibi birçok tekniğe başvurur. bunda amaç okuyucuyu kitaba dahil etmektir. bazen kitabın yazarı roman kahramanı ile konuşur bazen de roman kahramanı yazarla alay eder. tüm bunların sebebi yazarın okuyucuyu önemseyip ondan entelektüel bir şeyler talep etmesidir. tarih, edebiyat, sosyoloji, psikoloji gibi alanlarda bilgi sahibi olmanızı isterler. aksi takdirde anlaşılmak gibi bir kaygıları olmadığı için normal okuru pek dikkate almaz.

postmodern romanlarda ya da anlatılarda alelade düz bir anlatım beklenemez. çünkü söz konusu eser zaten kendinden öncekilere bir tepki niteliğindedir. diğer bir deyişle avangarddır. kendi başına bağımsız olmak ister. postmodernist romancılar bilir ki kendi yazdıkları eserler geçmişle bağlantılıdır. yani bir metinlerarasılık kavramı varlığını her metinde devam ettirir. bunun anlamı şudur: hiçbir metin kendisinden önce yazılmış metinlerden etkilenmeden var olamaz. dolayısıyla başka metinlere gönderme yaparken ya da kimden etkilendiklerini söylerken çekinmezler. ama bu demek değildir ki postmodernist romancılar metin hırsızıdırlar. kendileri sadece iktibas yaparak alaya alırlar.

orhan pamuk oldukça başarılı postmodernist romancıdır. yazmış olduğu kitaplarda değişik anlatım tekniklerini, muhtelif iktibasları, sağlam ironileri denemiştir. bunda da başarı göstermiştir.

cevdet bey ve oğulları kitabında türkiye’nin sekülerleşme döneminde aydınların nasıl bir buhran içinde olduklarını alaylı bir dille anlatır. cevdet’in ağabeyi camı açan hizmetçi kadına “kapat camı kapat, pis yobazlık kokusu geliyor” gibi bir laf ediyordu. islam’a güzel bir taş örneğiyken ölmekte olan ağabeyinin yürek burkan acısını alaya alır. aslında yatakta, ölüm döşeğinde olan ağabeyi değil avrupadan meded uman münevverlerimizdir.

sessiz ev kitabı karamazov kardeşler’in türkiye’ye uyarlanmış hali gibidir. üç kardeşin farklı farklı siyasi görüşleri ve onların etrafında dönen konuşmalar, babaları, dedeleri, kuşak çatışmasını alaylı bir dille anlatır. dostoyevski okumadan anlaşılmayacak bir kitap değildir. ama ilham kaynağı dev rus romancıdır.

beyaz kale romanı da yine dostoyevski’nin “öteki” adlı romanına göndermelidir. doğu ve batı çatışmasını osmanlı döneminde, gelenekle barışık bir şekilde anlatır. burada şunu anlıyoruz ki postmodern romanlar gelenekle barışıktırlar. kahramanları çok yönlüdür. dini itikatları ya da ananeleri kitapta olduğu gibi yer alır. fakat okuyucu kendini gülmekten alamaz. çünkü hepsi ciddi değil, ironidir. genel geçer yargılar, ayrıntılar sayfalarca anlatılır. ufak bir ayrıntıdan sayfalarca bahsedilebilir. bunun sebebi okuyucuyu zorlamak ya da aptal yerine koymak değildir. okuyucuyu da alaya almaktır.

kara kitap romanı ise bence kendisinin şaheseridir. romanın ana kahramanları celal ve galib birbiriyle çağdaş olmayan ama gönül bağıyla birbirine bağlı iki dev şairdir: mevlana celaleddin rumi ve şeyh galib. kuran’dan, hiç kimsenin okumadığı dini risalelerden, hadislerden, enteresan beyitlerden ve istanbul’un o karanlık ve bunalıma sokan çehresinden o kadar çok bahseder ve alıntı yapar ki okuyucu artık ne okuduğunu anlamaktan çıkar. burada yine amaç okuyucuyu düşündürmek ve çeşitli ipuçlarıyla o uçtan bu uca çekmektir. herhangi bir fikir ve tez olmadığı için okuyucu ne okuduğunu da anlayamaz. dolayısıyla belli bir romandan beklenen haz alma, sürekleme ya da hayretler içerisinde bırakacak bir sonuç bu tür romanlarda yoktur. okuyucunun beklentisini karşılamadığı için de okuması zor roman katogorisinde görülür.

benim adım kırmızı romanında tüm karakterleri konuşturup alaylı bir olayı aydınlatmaya çalışır. “benim adım kırmızı” bölümünde konuşturduğu ise bana kalırsa tanrı’dır. her şeyi kuşatan ve gören tanrı’yı kırmızı renkte tasvir etmesi çok düşündürücüdür...

kafamda bir tuhaflık ve kırmızı saçlı kadın romanları daha okunabilirdir. modernist teknikleri pek uygulamaz. klasik okuyucunun taleplerine cevap verir. fakat yine doğu batı çatışması, şehirleşme, bunalım, baba katilliği gibi evrensel konuları işlemekten geri durmaz. kırmızı saçlı kadın diğer romanlarına göre çok sönüktür. buraları okuyorsan eğer sayın pamuk, lütfen kara kitap’ın şanına leke sürmeyecek yapıtlarla okuyucunun karşısına çık. kırmızı saçlı kadın gibi çalakalem romanlar olmuyor...

özetlersek, gerek pamuk’un gerekse diğer modernist, post-modernist romancıların kitaplarını okurken, klasik bir okuyucunun taleplerinden uzaklaşarak hem yazarı hem de kendimizi anlamaktan geri durmamamız gerekmektedir. okuyucu unutmamalıdır ki, o romanlar okuyucu olduğu için vardırlar. “metin her okunduğunda yeniden yazılır” düsturu her zaman akıllarda olmalıdır.
38 favorites - -
bu adamın nobel almasının temel nedeni politik. ermeni soykırı hakkındaki tutumu yani. birisi de gelmiş; “nobel almış bir yazarı okuyacak seviyede değilsiniz demek ki” diyor. marquez okuyoz, knut okuyoz da pamuğa gelince mi seviyemiz yetmiyor? nobel alınca mükemmel yazar mı olunuyor? yoo, ne münasebet.
6 favorites - -
orhan pamuk kitaplarını okurken zorlanan insanların serzenişidir. ben de lisede okurken orhan pamuk okumuş ve orhan pamuk'un kötü edebiyat yaptığını düşünmüştüm. şu anda da lisedeyken edebiyattan anlamadığımı düşünüyorum. bazen bu tip şeyler olabilir.
1 favorites - -
teorik roman tekniğini türkiyede en iyi kullanan yazar olmasına rağmen, türkiye maalesef teori ile pratik arasındaki farktır.
0 favorites - -
kars'taki bıçkın kenar mahalle çocuğunun istanbul moda beyefendilerinden daha pürüzsüz bir türkçe ile konuşturulması gibi gerçekçilikten uzaklaştıran etkenler.
11 favorites - -
kara kitap ve biraz da sessiz ev hariç tüm kitapları gayet kolay bir şekilde okunabilir.

ayrıca burada pamuk'a sallayanlar gitsin bir cevdet bey ve oğulları'nı okusun, sonra konuşsun.
4 favorites - -
Next (2) - Last Page (12)