birbirlerine küfreden fanatik ideolojistlere saygılarımı sunarak cevaplamaya çalışmak isterim.

öncelikle her canlının hayatta kalmak için makul bir araca ihtiyacı olduğunu unutmayalım. bu araçlar genellikle doğada diğer türlerde olmayan bir özelliği size sağladığında hayatta kalıyorsunuz. basitçe örneklendirmek gerekirse kuşların kanadı, aslanların sesi ve pençesi, maymunların tırmanma yetenekleri vs.

insan için çevresinde pek çok etkiye karşı gelişen organ "beyin" olmuş ve doğüal olarka bu gelişim hayatta kalma oranını artırmak için devam etmiş. adaptasyon ile elde edilen değişikliklerin bir sonraki nesle aktarımı uzun sürdüğü için adım adım bunu görmek elbet zor ama mağara boyayan adamlardan picassolara dönüşmemiz elimizde olan aracı hayatta kalmak için güçlendirmek zorunda kalmamıza borçluyuz bence.

peki neden diğer canlılarda bu yok denmiş mesela neden şempanzede yok?

çünkü şempanzenin onu doğada koruyabilecek olan "tırmanma yeteneği" bize göre daha gelişmiş ve o da bu özelliği sayesinde hayatta kalmış.

şimdi şunu iyi anlamak gerekir ki kazanılan özellikler giderek daha da gelişmeye mecburdur.

sürüde en yavaş koşan ceylan aslanların en hızlı koşanına yem olacağı için giderek daha hızlı koşan ceylanlar çoğalacak ve aslanlardan da daha hızlı koşanlar hayatta kalacaktır.

şimdi diyebilirsiniz ki o zaman neden insan aklı sürekli gelişiyor zaten diğer canlılar egale edebilecek kadar akla sahiptik.

gelişen insan beyni kendisine çok önemli bir düşman yarattığı için oluyor bu durum. insanın hatta doğanın gördüğü en tehlikeli düşman yine insandır ve insan insanı sadece akıl yolu ile alt edebilir. büyük liderlerin, savaş kazanan insanların "ne kadar da kaslıydı" diye değil ne kadar da zeki bir liderdi diye anıldığını unutmayın. bir zamanlar düşmanı yenmek için hilal taktiğini bulabilmek büyük yetenek istiyorken gelişen akıl sayesinde artık savaşın da çok daha fazla akıl, taktik ve teknik gerektirdiğini sanıyorum kimse inkar etmeyecektir.

bu sebeple insanoğlu hayatta kalmak için kendi içerisinde amansız bir rekabete girmiş ve temelde kendisini alet edevat yapıp hayatta tutmaya yetecek kadar geliştirdiği beynini bu günlere taşımak durumunda kalmıştır.

bakın bazı kargalar bile alet edevat kullanabiliyor ancak daha fazlasına ihtiyaçları olmuyor çünkü temel güdülerimiz bunu gerektirmiyor.

neydi temel güdülerimiz

1-soyunu devam ettirmek
2-hayatta kalmak

umarım kısa ve açıklayıcı olabilmiştir zaten burada yazdıklarım benim kendi düşüncelerimdir ve ne kesin doğru ne de kesin yanlış denilebilir. tıpkı başlığı açan arkadaşın ortaya attığı sav gibi.

nasıl bir form istiyorsun dostum. misal, cübbeli ahmet var, ajdar var, rasim ozan var. sana ne lazım?

geçmişte vardı. google amcaya sorun döksün size. bilimsel bulgular halinde görürsünüz. günümüzde olmaması gelecekte olmayacak anlamına gelmez. günümüzde yok çünkü dünyada insanı evrimleştirecek bir değişim pek yaşanmadı. umarım yaşanmazsa, yaşanırsa hayatta kalmamız zor olabilir. yaşanırsa da hayatta kalabilen ve uyum sağlayabilenler homo sapiens olarak anılmayacak bu kesin.

bu arada insan evrimi milyonlarca yılı kapsayan bir süreç homo sapiensin geçmişi böyle bakıldığında çok da eski değil. sırf işinize gelmeyeni söylüyor diye, ateist ve evrim kanunu araştıran kişilere laf çarpmak nedir? evrim işinize geldiği gibi işlemez arkadaşlar. ^*

son olarak; yapılan bir araştırmaya göre avrupa ve asya bölgesi'ndeki insanların büyük kısmında homo neandertal geni tespit edilmiş. açın okuyun. off ne anlatıyorum. anladınız mı?

evrim esnekliği yok denecek kadar az genetik kulvarda değil çevrenin manipüle edilmesi ve sonraki nesillere aktarılması anlamında kültürde ve toplumsal yapılarda devam etmektedir. bu sayede çok daha dinamik çözümler bulunabiliyor. çevreyle denge noktasını bulmuş türlerden çevresini manipüle edip ordan kendini de değiştiren ve bunları kalıcı kılabilien bir tür olarak insanın sayısız forma girdiği gören gözler için ap açık bir olaydır.

evrimsel süreçte bir organı oluşturan iki açısı yani fizikselliği ve fonksiyonu işbölümü sürecinde ikiye ayrılmış ve fizikselliği materyal olarak görülmeye fonksiyonu ise bilgi olarak görülmeye başlanmıştır. bu ikisi gerektikçe bir araya getirilip insanı türünün organı olarak işler hale gelmekte. yani fonksiyonu ve fizikselliği ile bir bütün, evrimsel çözüm ve varlık olan "el" evrile evrile lojistik bilimi ve ulaşım sistemlerine dönüşmüştür (amazon)-tabi arada tonlarca bi sürü daha yapı var.

bu tartışmalar 19. yüzyıl sonunda yapılırken insanın evriminin toplumsal anlamda devam ettiği anlaşılınca evrimini engelleyen yine insan üretimi toplumsal yapıların/değerlerin/pratiklerin (insanların değil) aşılması amaçlandı. bunlara da devrim dendi.

https://www.youtube.com/watch?v=lz-kajhkqmu

içli köfte formunda insan var. allah onları içli köfte gibi bulgurdan yaratmış. bi de sapiens formunda olanları var onları da matematikle fizikle kimyayla yaratmış.

bir çifti ay veya mars gönderip, orada çocuk yaptırıp, yetiştirirsek, farklı normlarda insan elde ederiz. çünkü gelişimiz yerçekiminin de dahil olduğu, çevre şartlarına bağlıdır. nepal halkı, yüksek rakımlı yerlerde yaşadıkları için, rehberlik ettikleri avrupalı dağcılardan farklı olarak, ölümcül yükseklik hastalığına karşı bağışıklığa sahiptirler.(aynı şey peru yerlileri içinde geçerlidir) kutuplarda yaşayan inuit'ler, soğuğa, afrikadadaki bushmen'ler sıcağa ve susuzluğa karşı, avrupalılardan daha dayanıklıdır. uzaya çıkan astronot ve kozmonotlar da, kemik erimesi görülmektedir. bu şartlarda doğacak ve yaşayacak çocukların, bizden farklı olarak gelişeceğini öngörmek, zor bir şey değil.

maymunlar için orangutan şempanze demişsin ya, heh işte orada insanı da saydığın zaman soru cevaplanmış oluyor. daha dar bir sınıflandırma istersen de hominidler olarak şempanze bonobo ve insanı sayabilirsin.