misafirliğin fenomenlerinden biridir. hanımlar dolar, euro, zeytinyağı (zeytinyağı pahalıyken bu ülkede bu da yapılmıştır) günü veya küçük oğlan sünnet oldu tebriğe, büyük oğlan sonunda muradına erdi hatunla balayında fingirdeşiyor vs. vesilesiyle misafirlik kavramı ile tekrar tanışılır.
bu tür misafirliklerde mevcut fazladır. biraz sohbet edildikten sonra çay, börek, patates salatası, kısır, pasta, mercimek köftesi, elmalı turta ve benzerlerini mideye indirme aşamasına gelinir. tabakları hazırlamak ve çayları doldurmak için mutfağa giden ev sahibi teyze önce boş bardakları teker teker tepsiye dizer. işte bu nokta dananın kuyruğu kopar. misafirlerin ismi çay kaşıkları teker teker bardaklara atılırken söylenir, böylelikle doldurulan çay bardaklarında optimum nokta yakalanır ve içerden de bu çay kaşığı sesleri duyulur.
çay kaşıkları itinayla toplu halde ele alınır. bu tonton naciye'ye, bu da yanında getirdiği sümüklü kızı aysel, dedikoducu mualla, yanında getirdiği komşusu potansiyel deli fitnat, televizyon televizyon gezen nutella teyze, bir de üst komşu gürültü manyağı menkıbe teyze'ye. tamam oldu gibi... hah bir de naciyenin torunu can'a. evin orasını burasını karıştırdığı yetmezmiş gibi bu can annesini yer bitirir çay saattine kadar. ama bu onda hiç bir tokluk yaratmaz.
- anneee acıktımmmm...
- can sus bakıyım. ne tembihledim ben sana evde. sus!
- anne ama acıktım ya, bak gelme üstüme köşedeki etli butlu teyzeyi yerim.
- olm sus rezil etme beni.
- yaaa, iki saattir vıdı vıdılarınızı dinliyorum, yemek istiyorum ben, babama söylerim buraya geldiğimizi.
- ay ay ne yaramaz değil mi?ah işte bak teyzen çay bardaklarını hazırlıyor, çay kaşığı sesini duydun mu?
- duydum, duydum.
- sus o zaman! !