bir kez daha gördük ki bizim polis teşkilatı aman ali rıza bey tadımız kaçmasın modunda takılıyor. ömrü hayatında bir defa suç işleyen, baklava çalanlara göz açtırmıyorlar. aslan kesiliyorlar maşallah. alt katta insan katlediliyor kendi evinin içine gelen sesi dinletiyorsun bu suç diyor. bu suçta diğeri değil mi amına koyayım ne diye bekliyorsun. ne zaman harekete geçeceksin. öldürüldükten sonra yaparsınız derdim de gördük ki o zaman da yapılmıyormuş.

aynı şey palu ailesinde de olmuştu. adamın kendi kendi çocukları, eşinin kardeşinin çocuğu devlet korumasına alınmış. üzerinde iğne izi, tecavüze rastlanmış tuncer bey eli sikinde dolanıyor yıllardır. neymiş dosyalar farklıymış. dosyanızı sikeyim sizin. bir araya gelseymiş farklı olacakmış. sizin amına koyduğum dosya sisteminiz yüzünden bir kadın ve kız çocuğu tecavüz edilip, aç bırakılıp öldürüldü.

artık sinirden normal yazamıyorum. erkek halimle dün hıçkırarak ağladım aleyna’nın anne babasının o halini görünce. koca devletin 20 yaşında bir orospu çocuğuna gücü yetemiyormuş onu anladık.

devlet yoluyla, yasal olarak evlat edinilen çocukların böyle milyonlar önünde evlatlık olduğunun ortaya çıkarılması suç değil mi? değilse de olmalı ve artık programda bu konulara yasak konmalı. evlat edinilen çocuk programa çıkıp ailesini aramak ister, o başka. ama düşünsene yasal yollarla çocuk evlat ediniyorsun, gözün gibi bakıp büyütüyorsun, ailen ve tüm çevren bunu 28 yaşına kadar saklamayı başarıyor ve bir gün sırf reyting için, seni terk eden sözde aileni programa çıkarıyorlar, 5 dakikada olayı oldu-bittiye getirip evlat edinen anneyi gerçeği açıklamaya zorluyorlar. ve tüm bunları 28 yaşında 2 aylık hamileyken evlat edinen annenden telefonda öğrenip canlı yayına bağlanmaya ikna ediliyorsun. üstüne bir de "hamilelik hastalık değil" nutku atıyorlar. ne hakkın var buna? insanların hayatına, özellikle hamilelik gibi hassas bir dönemde, bomba gibi düşmeye ne hakkın var? çoğu konuda seni destekliyorum ve takdir ediyorum, müge anlı. ama bu konuda haddini aşıyorsun! acilen devlet yasal yollarla evlat edinilen çocukların programa malzeme edilmemesi ve hayatlarının içine edilmemesi için bir sınırlama getirmeli.

edit: debe mi o? :-o

#114772666
insanları, dinleri ve kıyafetleri ile yargılayanların da izlediği program.

o kıyafetini beğenmediğiniz kız, annesi tarafından 8 yaşında terk edilmiş. babası cezaevinde. kendisinden bi'kaç yaş büyük ablası ona annelik yapmış ve aynı anda (12-13 yaşlarında) tekstil atölyesinde çalışıyormuş.
kızın, anne kayıp, nüfusta kayıtlı görünen baba biyolojik baba değil. annesinin eski eşi.
kız kimlik çıkartacak, reşit olmadığı için velisi isteniyor. baba görünen bunun için para talep ediyor. gelip kimliği çıkartmıyor.
kimliksiz bir şekilde evleniyor ve yaşı belli değil. resmi nikah yok.
doğum yapacak kimlik olmadığı için görümcesinin kimliğiyle hastaneye yatıyor. çocuk görümcesinin üzerine kayıt oluyor. yani çocuğun halası anne olarak gözüküyor. eğer baba doğruysa kimlikte çocuk iki kardeşin çocuğu gözükebilir.
bu arada hastahane ve sgk yanıltıcı kimlikten dolayı dava açıyor.
programa katıldığında ikinci kez hamile.

bunca travmaya rağmen hayata tutunmaya çalışan, eğitim alamamış, çevresindeki kahir ekseriyet örtü taktığı için belki de o da örtmüş, neden örtündüğünü sorgulamaya fırsat bulamamış, ya da sorgulayabilecek bir bilgi ve kültür birikimi yapamamış.
bu kızcağız hiç bir şekilde eleştirilemez.
eleştirilecekse eğer, onlara bu travmaları yaşatanlar, bunlar yaşanırken onları çekip almayan sosyal hizmetler eleştirilsin.

ha, burada giyimi eleştiren arkadaşlar program üzerinden kızlara rahatça ulaşabilirler.
alıp, gönderin güzel uzun kollu kıyafetler veya nasıl giyinmesini uygun görüyorsanız o tip kıyafetler -pazar işi olmasın ama- müge hanım sizleri de alkışlatsın programda.

şu kızların olduğu iki program bence herkese izletilmeli ki, herşeye rağmen yaşama nasıl bağlanıldığı izlensin.

geç gelen kargodan, yanmış gelen pizzadan, hatalı gelen sostan rezalet çıkartabiliyorsak, şu azimden de bir mutluluk çıkartalım.

umarım bu üç kardeşin yaşadıkları hayat kefaretlerine sayılsın, bundan sonra yaşayacakları hayat biraz olsun yüzlerini güldürsün.

edit: program tarihlerini soranlar oldu.
21 ekim 2020 ilk kez programa çıkılan yayın.
26 ekim 2020 annelerinin bulunduğu, iki kardeşin birlikte katıldığı yayın.

kayıp kadının kardeşi biz başvurunca niye harekete geçmediler de programa çıkınca emniyet arama yaptı diye soruyor haklı olarak. müge siz niye kardeşinize sahip çıkmadınız diye konuyu saptırıyor.

devlete sahip çıkıyorum ayağına çarpık düzeni savunmak konusunda üstüne yok. herkesin senin programına çıkma imkanı var mı? imkan olsa dahi bunu yapmak zorunda mı? bu ülkenin emniyet güçleri milletin kaybının, ölüsünün peşine düşmeyecekse kim düşecek?

nevşehir meselesi için izliyordum ama katlanılacak gibi değil müge anlı. zaten sürekli milleti azarlıyor, olur olmadık yerde gülüyor, saçma sapan şeyler anlatıyor. lütfiye mevzusu da çözülmeyecek diye uzattıkça uzattı dünkü programda abuk sabuk zaman geçirdiler asıl meseleye gelince zamanımız kalmadı.

gerçi suç bende. atv'de yayınlanan programdan ne bekliyorsam.

bu piçin… ki artık tek bir piç değil bir şebeke bir suç örgütü olduğunu biliyoruz, birkaç ay önce bu genç kızın canına kıydığını zaten biz sosyal medya ve sözlük okurları bir süredir biliyoruz. bununla birlikte tüm ülkenin en çok izlenen basın yayın organlarınca da işlenen bu konu 8 eylül tarihinden beri yani 10 gündür de tüm ülke tarafından biliniyor;

bu piç en azından bu kadar net görüntülerle kamuoyuna yansıdığından beri yani 10 gündür bırakın tutuklanmayı ifadeye bile çağırılmadı… pişkin pişkin iç işleri bakanını tehdit ediyor!

aleyna’yı canice katlettiklerinden eminiz, daha da önemlisi bu canilerin annelerini de yine canice katledebilecek kadar gözlerinin döndüğünden de eminiz… görünen o ki birileri bir güç, bir takım eller tarafından da korunmakta bu suç örgütü… muhtemelen ortada dönen videolar falan filan var;

bakın sayın yetkililer, bakın sayın iç işleri bakanım… sayın yetkililer, hepimiz sevişiyoruz, evet varsa bir aileniz eşiniz mutlu yuvanızı gönül eğlencelerinde aldatmış da olsabilirsiniz. olmasa iyiydi ama olmuştur, herkesin başına gelebilir, arzularınıza karşı koyamamış olabilirsiniz. len söylemekten hicap duyuyorum bak… ne bok yediyseniz yediniz… onun hesabı kitabı başka…

ama burada çok net gözümüzün önünde en az 2 adet, muhtemelen daha fazla cinayet var… bakın bunun üstünü örterseniz altından kalkamazsınız, bu ülkenin dibine dinamit döşersiniz…

çok büyük sorumluluk bu… altından kalkamazsınız… bu dalga belki müge hanımı yer, hatta polisten destek alamayacağından ötürü belki programı da biter, ama unutmayın işin gittiği yerde siz de bitersiniz!

şu müge anlı’nın ataerkil kafası beni çıldırtıyor.
20 günlük eşi kendi öz babası tarafından muhtemelen öldürülmüş genç bir kıza (psikopat babasından çocuğ kaçıp sığınmış zaten) bir erkeğin silahına el uzatmak, alıp gitmek ona hakarettir diyor. bir erkeğin en önemli şeyi karısı, kızı ve silahıdır diyo ya rahmi de yandan at avrat silah diye destekliyor.
orta çağda mıyız, kabile devletinde miyiz neredeyiz biz? muhtemelen o kutsal addettiğiniz silah ruhsatsız falandır zaten.

başlık gündem olunca şiar’dan haberim oldu.
çekene de izleyene de sabır dilediğim bu programdan allah razı olsun.

ancak ne olur programın rejisinin dikkatini ne kadar çeker bilmiyorum ama çocuk istismarını ‘taciz’ diye altyazı geçerek yumuşatmayın. zaten sesin alındığı kısımlara rağmen midem bulanarak seyrettim.

bir çoğumuz yetişkin çağımızda bile anüsümüze ‘odun’ sokulsa muhtemelen ölürüz.

çocuğun anüsüne odun sokmuşlar, çivili sopayla öldüresiye dövmüşler, hastaneye götürmemiş evde kaderine terk etmiş ve keyiflerinden hastaneye gitmişler. daha sonra perişan haldeki çocuğa ekmek ve çay dışında bir yemek verme zahmetine dahi girmemişler. altyazı şu: gülizar tacizi itiraf ediyor.

arkadaşım ne tacizi! bu insanların şehir meydanlarında kısık ateşte bağırtıla bağırtıla öldürülmesi lazım. o zevk aldıkları şiddetle orgazm ola ola ölsünler.

böyle senaryoyu istismar sinemasının en iyi örneklerinde bulamazsınız. yazık bu ülkenin çocuklarına. yazık namusuyla yaşayan, üç kuruş için hayatını pespaye eden milyonlarca insana. işsiz güçsüz, psikopat, ahlaksız haysiyetsiz, fuhuş yapan, istismarcı, dayakçı insan müsveddeleri kaçak elektrikle, engelli maaşlarıyla sırtımızdan geçiniyorlar. bu da yetmemiş gibi geleceğimize çöküyorlar.

allah çocuğa rahmet eylesin. bir tane mutlu, korkusuz geçen günü olmamış gibi görünüyor. ağlamaktan gözlerim şişti.

şiar vakasını emniyete ilk bildiren kişi acildeki doktor arkadaşmış. sizi bulsam yemin ederim ellerinizden öperim doktor hanımcım. bu tip olaylarda sadece korkudan bile uğraşmayabilir insan. adli bir olay olduğunda bile polisi aramayanlar var. burada sadece kokusunu almış olduğu için cansız bir çocuğun hakkını aramış bir doktor var. helal olsun.

pezeveng!

cinsel organı dahil her tarafından bıçaklamış kadını. "az bile yaptım" diyor. bir sürü insan da "saf" dedi bu pezevenge.

yıllarca 5 erkeğe (koca ve 4 yetişkin kayınbirader) ve 3 çocuğuna bakmak zorunda kalan kadına "pisti, pislikten başka ne bulmuşlar evde" diyor utanmaz, arlanmaz, dövüyor kadını, dişlerini kırıyor, kadın o kadar sığınacak bir yer bulamıyor ki televizyondan gördüğü bir numarayı ev sahibinin telefonundan arayıp "beni kurtarın" diyor. o kadar yani. ve bunun üzerine bıçaklayarak, tasarlayarak öldürüp, üstüne kardeşinin karısı da dahil olmak üzere 2 evlilik yapıyor pezeveng ve onay alıyor toplumda, delirmek için.

toplumsal cinsiyet eşitliğini en iyi sağlayan kuzey avrupa ülkelerinde 20 yıldır bir uygulama var: 3 rakamlı bir "yardım" numarası var şiddet gören kadının arayabileceği ve arama yapıldığı telefondan (arama listesi) görülemeyen. 112 gibi, 110 gibi kolay ezberlenir ve kamu spotlarıyla sürekli gündemde tutulan bir numara. arama yapılır yapılmaz kadın alınıp güvenilir, yetkililer hariç kimsenin bilmediği, uzman kadroların çalıştığı, kadın farklı bir lisan konuşuyorsa o lisanı bilen uzmanların devreye sokulduğu bir sığınmaevine yerleştiriliyor, gerekirse başka kente gönderiliyor. bir şey kanıtlamasına (darp raporu vs) gerek yok, "kadın beyanı esastır" denilen şey tam da bu işte.

bu güldane hikayesinde de böyle bir kafaya, düzenlemeye ne denli ihtiyacımız olduğunu açıkça görüyoruz. baba evine gidiyor, "bir daha yapmam söz" diyen adama geri veriyorlar, bir daha yapıyor, bir daha gidiyor, bir daha özür...vs... ve sonu bıçaklanarak ölüm ve "az bile yaptım" söylemi.

okuma yok, yazma yok, dayak yemek de 5 yetişkin erkeğin ardını toplayıp, çayını pişirip, çorabını yıkayıp....yetişemediği her an için "pisti" denilmesi de "normal" filan değil arkadaşlar. bu "iç anadolu", "çomar" gibi ötekileştirici, güya "bizden değil" argümanları ile açıklanacak, çözülecek bir şey değil. o kadar yerleşik bir kültür ki adamı 10 senedir babası, oğlu, kardeşleri, iş arkadaşları, ev sahibi, komşuları hatta polisler ve savcı korumuş. bu zihniyet şimdi adım atmaya başlasak 20 senede zor değişir. bütün bu süreçte de kadını koruyacak yukarıdaki gibi "çözümcü" uygulamalara ihtiyaç var. çok acil!

istanbul sözleşmesi uygulansındiye boşuna kendimizi paralamıyoruz.

bugünkü yayının 1:38:00 dakikasında 70 yaşındaki üfürükçü adam tarafından 14 yaşından beri tacize uğrayan ve bugün 18 yaşından 1 ay almış olan kızın yaşadıklarını jandarmada neden anlatmadığı sorulduğunda genç kızın verdiği cevapla çok önemli bir noktaya dikkat çekildi.

genç kız ve kadın mağdurların jandarma ve polis merkezinde karşılaştığı erkek memurlara istismarı ve boyutlarını anlatmakta güçlük çektiklerini, çekindiklerini, utandıklarını ifade etti.

bu şu demek; jandarma ve polis karakollarında daha fazla kadın jandarma askerine ve daha fazla kadın polise ihtiyaç var. her tür meslekte kadın çalışan sayısının artmasının önemi burada da kendini gösteriyor.

dahası o yaşlarda kendisini kötü muameleden kurtaran bir kadın öğretmen/polis/asker/doktor gören kız çocuğuna bu figürlerin ilham da olması mümkün..

edit: konuyla ilgili bir suser arkadaş mesajında başka sıkıntılı durumlara daha işaret etmiş, onu da ekliyorum. ve katkısı için teşekkür ederim.

"maalesef isin soyle de bi boyutu var.. bir yakınım can guvenliginden endise ediyordu polisten destek istedi. sonrasinda o memur gece ev telefonundan arayip bulusalim, gezelim arabayla, gencsin guzelsin esin kiymetini bilmemis diye taciz etti. ... yani bi kadin kucuk bi ilcede yasadiklarini anlatsa erkekler icin fantazi malzemesi haline donusur ve onunla bunu yapan benimle neler yapmaza döner is."

açılın, büyükşen cinayetinin nasıl gerçekleştiğini açıklıyorum. eski bölümlerden hatırladığım kadarıyla yazıyorum. bu sebeple tutarsız yerler olsa da olayın ana hatlarının böyle olduğunu düşünüyorum.

öncelikle olay günü şüpheli hareket sergileyenler:
mehmet ali dayanır ve yılmaz büyükdoğrucan.

mehmet ali dayanır: o gün alakasız yollardan sanayiye gidiyor, alkol alıyor, gözleri kırmızı kırmızıydı deniyor ve oralardan whatsapp story'si paylaşıyor. stüdyoda ise olay günü ve o günkü gezi rotası ile ilgili saçmalıyor. ailesi yayına bir daha çıkarmıyor. betül'ün halasının oğlu.

yılmaz büyükdoğrucan: betül'ün kardeşi. mehmet ali ile yolları kesişiyor, olay anında çocuğu gezdiriyordum diyor ama mehmet ali ile beraber görenler var. yayına çıkmıyor.

swap (barut kalıntısı) örneği pozitif çıkanlar:
ertuğrul ekmekçi (sağ el), betül büyükşen (sağ el, yüz), uğur büyükşen (tüm vücut), büşra büyükşen (vücut, az miktar).

mehmet ali'den örnek alınmamış.

ertıuğrul ekmekçi ve mevlüt ekmekçi: o civardaki belalı kardeşler. gizli tanıklar tarafından ertuğrul'un, olaydan 15-20 gün önce sanayide susturucu yaptırdığı iddia ediliyor.

diğerlerini zaten biliyorsunuz.

şimdi, iki senaryo var aklımda. birinde büşra da işin içinde, birinde büşra yok. ben büşra için iki olasılığı da aşağıda anlatacağım.

cinayet için karar veriliyor

mehir denen ama gerçekte başlık parası olan mevzu yüzünden betül'ün aile meclisinde karar alınıp, baba metin büyükşen'in öldürülmesi kararı veriliyor. anne necla büyükşen bu planda yok, çünkü baba gidince doktor oğul osman zaten uzakta ve durumu iyi, büşra da kız çocuğu olduğu için babasından kalan tüm maddi işleri nasılsa uğur devralacak. gelin betül, betül'ün babası muammer, betül'ün kardeşi yılmaz, uğur büyükşen ve betül'ün halasının oğlu mehmet ali bu olayı biliyor ve planlıyor. zaten o evdeki herkes bu olayı bildiği için, “mehrini tabii ödeyecek!” diye ölen adamın arkasından dahi arsızca mehir isteyen kayınpeder muammer ile hayırsız evlat uğur, cinayetten sonra ölen adamın kardeşinin kimin panik olacağını anlamak için attığı yemle “jandarma eve böcek koymuş, bizi dinliyor” diye panikleyip, evde böcek arıyor. ya da gelin betül, tesadüfen(!), olaydan hemen sonra 380 adet mesajı telefonundan siliyor.

olaya dönersek… genç, ipsiz sapsız ve de olay için gönüllü olması sebebiyle mehmet ali, merhumdan kalacaklardan bir miktar para da verileceği söylenerek tetikçi seçiliyor. uğur; karısının ailesinin dolduruşu, başarısız evlat psikolojisi ve para hırsıyla; büşra ise eğer olayın içindeyse babasının baskılarından bunaldığı ve uğur abisiyle daha yakın olduğu için onu bu mehir davasında haklı görüp, olaya dahil oluyor.

cinayet silahı bulunuyor ve susturuculu denemeler yapılıyor

mehmet ali ve uğur, evdeki tüfek kullanılırsa olaydan sonra kolayca bulunur diye ruhsatsız silah temin etmek için bölgede bu pis işlerle nam salan ertuğrul ekmekçi ve mevlüt ekmekçi kardeşlere gidiyor. silahı temin eden mevlüt ile ertuğrul, silahı alıp susturucu yapması için sanayide çalışan uğur'un yanına gidiyor. kabadayılıkla nam saldıkları için de bir silaha sanayi tipi susturucu yaptırdıklarını sağa sola havaları olsun diye çıtlatıyorlar. uğur, sanayide bildiği tornacıdan bu ruhsatsız silaha uygun susturucu yaptırıyor. ertuğrul, uğur, betül ve diğerleri silahı ve susturucuyu test etmek için civardaki ıssız bir yerde mehmet ali ile buluşuyor.

burada iki detay vermek istiyorum. betül de uğur da swap izi sorulduğunda “silaha ben dokunmadım…” diyor. sonrasında, silahı bildikleri ortaya çıkıp, açık verdiklerini anlayınca uğur “6-7 aydır”; betül de “yıllardır elime almadım.” diye kıvırıyor. betül? yıllardır? demek ki betül silah kullanabiliyor ya da daha önce kullanmış. bu bir.

ikincisi; büşra, katil dışarı çıktığında arka odaya neden gittiği sorulduğunda “tüfeğimiz vardı, onu almak için” diyor, ama boş bulunup ekliyor: “her zamanki yerinde bulamadım.” bulamadı, çünkü yakın zamanda o tüfek uğur tarafından yerinden alınıp, deneme atışları yapıldı. sonra da odada her zamankinden başka bir yere koyuldu. büşra bunu bilmiyordu.

dönüyoruz tekrar ıssız alana. hem evden aldıkları tüfekle, hem de sanayi malı susturuculu silah ile o alanda silahı getiren ertuğrul, uğur, tetikçi mehmet ali ve mehirci betül deneme ve test atışları yapıyor. muhtemelen ertuğrul, getirdiği silahla bir el ateş ediyor. sonrasında mehmet ali bir kaç kez alışmak için atıyor. uğur hep yanında, belki o da deniyor. bu sebeple onun tüm vücudunda örnek var. uğur o alanda anın coşkusuyla “al bir kez de sen at” diye karısına da atış yaptırıyor. hepsinin üstüne ve tetik ellerine barut izi işte bu denemeler esnasında geliyor. mehmet ali ise asıl olaya hazırlıklı. bu esnada da üzerinde kar maskesi, eldiven ve üzerini tam kapatan kıyafet var. bulaşma minimum. zaten ondan bildiğim kadarıyla örnek de alınmıyor. silahtan emin olunup, son kontroller yapılıp, plana start veriliyor.

cinayet anı

mehmet ali cesaret için hap ya da alkol içip yola koyuluyor. o yüzden görenlerin söylediğine göre gözleri kırmızı. uğur ve diğerleri ise kayınpederinin evlerinde toplanıyorlar. birbirlerine tanık olacaklar çünkü. silahla daha çok atış yapan uğur ellerini yıkıyor bu esnada. uğur'un, büşra'nın dediğine göre ellerini yıkamasına rağmen bu kadar barut izi çıkmasına şaşırma nedeni bu. çünkü hem olaydan saatler önce, hem de ellerini yıkadı. ama bilmediği şey, şevki sözen'in söylediğine göre sanayi tipi susturucunun barut izini daha çok artırdığıydı. bunlar olurken büşra annesi ve babasıyla kendi evinde. ya her şeyden habersiz, ya da anne babasını oyalıyor.

eğer büşra işin içindeyse, büşra kalkıp kapıyı “abim geldi” diyerek açıyor. eğer değilse, mehmet ali uğur'dan aldığı anahtarla giriyor içeri. o sırada yılmaz, çocuk gezdiriyorum bahanesiyle babasının evinden çıkıp mehmet ali'nin arabayla turlamaya başlıyor. mehmet ali'nin telefonu ile olayla alakasız bir yerde (sanayi yolu) story atıyor ki mehmet ali'nin cinayet yerinde orada olmadığına kanıtı olsun. mehmet ali o yüzden yayında rota konusunda cevap veremeyip saçmalıyor, çünkü aslında yılmaz'ın nereye gidip story attığını o da tam bilmiyor.

bundan sonra olay aslında büşra'nın anlattığı şekilde gerçekleşiyor. kar maskeli, kahverengi gözlü ve esmer mehmet ali odaya girip baba metin büyükşen'i bir anda vuruyor. büşra'ya swap testinde çıkan barut bu esnada bulaşıyor (üzerinde var, ellerinde yok). anne necla büyükşen bu esnada şoka girip, “allah, allah” diye bağırmaya başlıyor. mehmet ali, esas işini bitirdiği için dışarı bahçeye çıkıyor. silahta tutukluk yaptığı için çıktığı falan yok. fakat o sırada sesinden, tepkilerinden ya da dışarıda stresle maskeyi çıkardığı için necla büyükşen mehmet ali'yi tanıyor ve esmer mehmet ali'ye “bize bunu da mı yapacaktın, kara köpek!” diyor. annesinin bağırdığı tarafa bakan büşra, o sırada bahçede uzun susturucuyu çıkarıp, silahı saklamaya uğraşan mehmet ali'yi şöyle böyle görüyor, kendi aklınca silah tutukluk yaptı diye düşünüyor. fakat mehmet ali de bu esnada annenin bağırdığı cümleden kendisini tanıdığını anlayıp, kadını öldürmek için geri dönüyor. geri dönen mehmet ali'yi gören büşra, işin içindeyse de değilse de annesinin ve belki kendisinin de öldürüleceğini anlayıp, evdeki tüfeği alıp karşı koymak için arka odaya gidiyor. büşra tüfeği ararken mehmet ali büşra'ya yetişip, kafasına dipçiği ya yalandan ya da gönülsüzce çok da sert olmayan biçimde vuruyor.

mehmet ali anneyi de öldürmek üzere arka odadan çıkınca, suç ortağı ya da masum büşra, annesinin ardından sıranın kendisine de geldiğini düşünüp sessizce camdan kaçıyor. dışarı çıkınca masumsa şok ile ve denk geldiği adamın da telkiniyle, suçlu ise de annesi gibi öldürüleceğinden korkarak önce jandarmaya gidiyor (eski köy azasının iddiasına göre burada büşra, “bana 5 dakika müsaade edin, kimin yaptığını anlatacağım” diyor fakat sonra bu dediğini inkar ediyor. bence annesinin şokuyla önce itiraf etmek istiyor, sonra kendisinin de ortak olduğunu hatırlayıp inkar ediyor.), jandarmayla olay yerine dönünce de olaylar yatıştığı ve jandarma orada olduğu için ya “siz planda olmayan anneme bunu neden yaptınız?” demek için, ya da masumsa gerçekten olanlardan korkup uğur abisini bulmaya çalışıyor.

tüm bunlar olurken, büşra'yı da etkisiz hale getirdiğini düşünen veya bir nedenden onu öldürmeyen mehmet ali, kendi namına story'i atıp geri gelen ve onu kapı önünde bekleyen yılmaz'la arabasına binip, silahtan ve kıyafetlerden kurtuluyor. olay sırasında mehmet ali'nin arabasının önce sanayi yolunda (story) görülmesi, sonra da yılmaz'ın bazı kişiler tarafından mehmet ali ile görülmesine rağmen senaryolarına uygun şekilde çocuğunu gezdirme bahanesine sığınmasının sebebi de bu.

olay sonrası

olay sonrası büşra, annesinin öldürülmesinin şokuyla önce “kara köpek” olayını etrafına söylüyor, yine o anki güvenlik endişesiyle jandarmaya ilk gittiklerinde suçluları söyleyeceğim diyor, ayrıca cenaze günü “senin ne günahın vardı anne?” diye ağlıyor. sonrasında ya işbirlikçi olduğunu hatırlayıp, ya da eğer masumsa abisinin de bu işin içinde olduğunu anlayıp, en azından onu kurtarmak amacıyla ve yeğenlerini düşünerek bunları inkar ediyor. ya da olaydaki kendinin de bildiği failler tarafından tehdit ediliyor…

tabii bu olayda büşra ölmediyse iki sebebi var.

ya büşra masum ve mehmet ali gizliden büşra'ya yanık, yapamadı;
ya da mehmet ali annesini planda olmayan şekilde öldürse dahi büşra onun için bir tehlike arz etmiyordu, çünkü büşra ortaktı. kararı uğur verecekti. o yüzden basit bir darbe ile bayılttığını düşünüp, bıraktı.

o anneanne ve harap, bitap düşmüş osman büyükşen için bu olayın çözülmesi dileğiyle…