2002 erken genel seçimleri arifesinde, yer ile yeksan olan önceden kalma siyasi partilerin karşısında yeni, yepyeni parti ve liderlerin büyük şansı olacağı birçok kimsenin genel kanaatiydi. işte bu ortamda muhterem gökçek, "gün bugündür" düşüncesiyle harekete geçip
korkut özal taifesinin himayesinde zorlukla nefes alıp vermeye çalışan
dp ye genel başkan olup, siyasette yenilik beklentilerini kendisi giderme hevesine kapılmış idi. bu minvalde televizyonlarda farklı kanallarda ülkenin değişik problemlerine çözüm önerilerini ve projelerini duymaya başlamıştık. gökçek'in başbakan olma hayal ve planına bu aşamada hep beraber şahitlik ettik.
tabi bu ortamda
fast break ile sayıya ulaşmaya çalışan sadece kendisi değildi. tayyip erdoğan, abdullah gül, bülent arınç troykası ve özellikle tayyip erdoğan'ın karizmatik kişiliğinde yeni akp rüzgarı hemen fırtınaya dönüştü. sayın gökçek bu ortamda birden yelkenleri toplayıp, önünde duramayacağı fırtanaya direnmek yerine ona katıldı, ankara büyükşehir belediye başkanlığına razı oldu. tabi bu aşamada büyükşehir adaylığı için
turgut altınok u geçmesi gerekti. herhalde melih gökçek'in başedilemez retorik kabiliyeti akp'nin tepesinde "aday yapmazsak başımıza bela olur" düşüncesini doğurmuş olabilir. diğer taraftan başbakanlıkta gözü olduğunu daha önce alenen ortaya koymuş muheterem gökçek'e akp'nin tepesini işgal edenlerin ihtiyatla yaklaştığı zaten bir süredir hissedilmekte. ama sayın gökçek de hafife alınacak bir politikacı olmadı hiçbir zaman. (bkz:
melih gökçek/#14222670)
neticede şimdilik ertelenen, hatta üstü örtülüp unutulmaya bırakılan bir plan gökçek'in başbakan olması.