yine gelen bir ekim ayı ve yine intihar eden bir insanı övme seansı. beyaz yaka yerine asgari ücretli bir kişi intihar videosu çekseydi bu kadar övgüye mazhar olur muydu yoksa doğal seleksiyon denilip geçilir miydi?
iki gündür gündemde olan, 3 yıldır evden çıkmayan hatay'lı gencin konuşmasını dinlediğimde mehmet pişkin havası aldım sanki. bence kafa yapıları aynı. o genç kaçış yolu olarak kendine sanal dünya yaratmış sadece. belki de bu şekilde hayatta kalabilmiş. umarım sonları benzemez. mehmet pişkin de gittiği yerde huzurludur belki. her sene olduğu gibi bu sene de saygiyla aniyorum kendisini.
bu sene anmalarda bir aksama yasandi sanirim. orta sinifin yasam standartlari gittikce dustugu icin artik varolussal sancilar yerini otoriter rejimlerin ve finansal krizlerin getirdigi stres dolu mide sancilarina birakti.
neredeyse ezbere biliyorum intihar notunun her cümlesini. defalarca izlemiştim.
ama ben hiçbir zaman, yaşamak için bir sebep bulamayan bir insanı karizmatik bulmadım. varoluş sancıları, hayatı sorgulamak vs falan çok hoş, çok romantik elbette ama yaşamak için sebep bulamayan bir insan -ölenin arkasından saygısızlık etmek istemem ama- bana göre acınasıdır. acıdım da. mutlu olabilme yetisini kaybetmiş çünkü. haz alma yetisini de.
bir yazar bahsetmişti bundan, patolojik bir vakadır demişti. insan beyni, zihni hayatta kalabilmek üzere evrimleşmiştir. sağlıklı bir zihin, çok ciddi acılar çekmedikçe ölümü düşünmez.
bunlar tartışmaya açık konulardır elbette. benim asıl kafama takılan konu farklı: o videoyu neden çekti?
videodaki tavrı, ifadeleri, anlattıkları ile çok naif, hassas kalpli, düşünceli, erdemli bir insan olduğunu söyleyip durdunuz, durduk.
peki, sonsuzluğun içinde kaybolmak, yok olmak isteyen bir insan, neden kendini bu şekilde ölümsüzleştirmek istedi? mektup yazabilirdi. toplu bir whatsapp mesajı veya mail atabilirdi. videoyu çok daha kısa tutabilirdi. müzik dinleyip şarap içti, sigarasını içişini seyrettirdi, bize gülümsedi…
arkadaşının gebeliğini bile düşünüp intiharını erteleyen bir insan, kendi etkileme potansiyelinin de gayet farkında olan bir insan, çok fazla gence kötü örnek olabileceğini düşünememiş olabilir mi?
çok ama çok çelişkili ve sağlıksız görünüyor dikkatli bakınca.
bana kalırsa, mutlu olamadığı bu hayatta, kendisini mutlu edecek türden bir intihar videosu ile son kez denemiş mutlu olmayı… umarım bunu yaptığı için mutlu olmuştur, mutlu ölmüştür.
rip
neden intihar ettim?” diyerek bir video yükleyip, aslında yaşamı en dürüst şekilde tartışan adamdı.
o video bir intihar notu değil, bir yüzleşme manifestosuydu. insanın “iyi olma” zorunluluğu, “başarılı görünme” baskısı ve “her şeyi halletmiş gibi davranma” yalanına karşı sessiz ama net bir itirazdı.
mevzu sadece bir bireyin ölümü değil; bir kuşağın tükenmişliğiydi.
kariyer, ilişki, şehir, aidiyet… hepsi vardı ama bir türlü “içeriden gelen o ses” susturulamıyordu. mehmet pişkin'in hikâyesi, sosyal medyada filtrelerle süslenmiş hayatların ardındaki dijital yalnızlığın erken teşhisi gibiydi.
boğaziçi mezunu, parlak bir beyin, düzgün bir diksiyon, tertemiz bir anlatım… ama sistemin “başarılı insan” şablonuna uymayan bir ruh.
çünkü sistem, kırılganlığa yer tanımıyor; orada “iyi görünmek” yaşamanın kendisinden daha önemli.
bugün hâlâ o videoyu izlediğimizde içimizde bir sessizlik oluyor. çünkü hepimiz biliyoruz:
“neden intihar ettim?” sorusu aslında bize yöneltilmişti.
ve belki de hâlâ cevaplayamıyoruz.
her şeyi olmasına, imkanları geniş olmasına rağmen bu hayattan vazgeçebilme cesaretine sahip olan biriydi. sırf bu sebepten bile saygıyı hak ediyor. ondaki taş taş hiçbirimizde yok belli ki.
sevgili mehmet, senin gittiğin vakitlerde bu ülkenin insanlarında her şeye rağmen gelecek için umut vardı, her şeye inat gülümseyen yüzler vardı. şimdi aradan geçen on bir yılda ne umut kaldı ne de gülümseyiş.
ama sayımız az da olsa bazılarımız hala direniyor.
biz şarabımızı yudumlayıp sigaramızı son nefese kadar içip yaşamaya devam edeceğiz sevgili mehmet.
çünkü kötülükler ve kötüler yüzünden iyiler pes edip eksilmemeli hayattan birer birer. bu, zalimlere ödül olur. biz hala buradayız.
umarım huzuru bulmuşsundur orada.
"ince bir insan olmak benim için çok önemliydi fakat...
o konudaki ışığı kaybettim açıkçası."
(bkz:
o konudaki ışığı kaybettim açıkçası)
yıllar ne çabuk geçiyor...
o zaman da cok etkilenmiştim, az önce izledim hâlâ aynı. garip bir şekilde bu adamı çok iyi anlıyorum, sanki aynı ayakkabılarla yürümüşüz gibi.
arkadaşının doğumunu beklemişti bebeği korumak için, bu kadar ince düşünen insanların olayı bu işte, bu dünya hepimizi tüketiyor.
vay be sol framede görünce aklıma geldi. nasıl hızlı geçiyor yıllar. mezarı başında ceket iliklenesi biridir.