kimilerine göre süs eşyasından öteye gidemeyen ama benim için şüphesiz zor zaman oyuncağıdır.
vakti zamanında, daha küçücük fıçıcık içi dolu turşucukken ben, içinin dolu olduğunu farketmediğim bir oyuncak keşfettim. okuldan arta kalan zamanlarda annem beni bazen iş yerine yani üniversitesiye götürürdü. ben de sıkıntıdan ara ara üniversitesiyi keşfe çıkar, ardında ne olduğunu bilmediğim kapıları açardım. yine bir gün odaları şaşırıp, dekanın odasına ani bir giriş yaptım. odada bulunan vitrinde bir matruşka gözüme çarptı. dekanların odaları pek şatafatlı olur ama nedense o odalarda pek bulunmak istemezler. hazır odayı boş bulmuşken vitrindeki matruşkayı kapıp annemin odasına koştum. koşarken sözde oyuncak bebeğimin tıngırdadığını hissettim. kendimi ödüllendirmek için yolda hiç kurcalamadım bebeği. sonra sessiz bir yer bulup köşede açtım içini. o da ne? bir bebek daha çıktı içinden. annem hemen fark etti bebeği. "nereden buldun bakıyım sen onu?" diye sordu. "mmm, şey, dekan amca..." diye saçmaladığımı hatırlıyorum. arkasından tipik anne öğütleri "aman kızım, izin almadan olur mu?" falanlar filanlar. kafamı çevirip keşfime devam ettim. elime aldığım ikinci bebeğin de tıngırdadığını görünce şok oldum. derken bir bebek daha çıktı içinden. aman allahım! ölüyordum mutluluktan. bir anda bir değil üç bebeğim birden olmuştu. hızımı alamıyordum. açtıkça açtım. çoğalıyorduk. sonuncuya gelince artık ellerim titriyordu. açılmıyordu. bitmişti. tadı damağımda kalmıştı. karşımda bir anda beliren bu bebekleri intizamla masanın üzerine dizdim. uzun uzun baktım suretlerine. hayranlıkla izliyordum her birini. o küçücük suratları nasıl boyamışlardı bu tahta cisimlerin üzerlerine. derken matruşkaların kokusunu alan "dekan amca" odaya daldı. eyvah! suç üstü, tertemiz yakalanmıştım. hiç renk vermeden "bunlar ne şimdi?" diye sordum zat-ı muhtereme. sağolsun dekan amca beni çok severdi. kişisel gelişimimde gerçekten çok emeği vardır. selam olsun kendisine. daha sonra bir kahkaha patlatarak "matruşka o matruşka,
bosna hersek'ten hediye gelmişti." dedi. "bosna hersek mi?" iki koldan aydınlanıyordum. bir de bosna hersek girmişti şimdi literatürüme. annem mahçup, "hocam, kusura bakmayın" der gibi baktı hiyerarşik durumu düzeltircesine. "bu sana benden hediye olsun o zaman piacan olur mu?" dedi. canım benim. canıma minnetti tabi. "olsun!" dedim yavşak bir gülümsemeyle. eh tabi ki teşekkür de ettim. dekan gittikten sonra bir çocuk için üniversite gibi sıkıcı bir ortamda bulunabilecek en güzel hediyeye sahip olduğumu anladım. bir hazineyi taşır gibi taşıyordum bebekleri. yanımdan ayırmıyordum. teker teker iç içe koyuyor, an geçmeden tekrar çıkarıyordum. fakat matruşkadan ziyade onun bosna hersek'ten gelmesi aklıma takılmıştı şimdi de. çocuk aklımla bebeğin sadece orada üretildiğini ve türkiyede bir tek ona benim sahip olduğumu düşündüm. o zamanlar okumayı yeni sökmüş, korkunç bir elyazısına sahiptim. bu önemli bilgiyi unutmamak için elime geçen ilk kalemi alıp matruşka bebeğin altına yanlışlıkla "bosna hesek" yazdım. annem "kızım hesek değil hersek" deyince rezilliğimi örtbas etmek adına daksille silmeye çalıştım. ve doğrusunu tekrar yazdım. her neyse hayli yıpranmış matruşka bebeğim, altındaki o korkunç yazı ve beyaz daksil lekesi hala en güzel yerinde evin.
ve matruşka adına gelirsek... oyuncağımın adının matruşka olduğunu öğrendiğim andan itibaren yeni bir kelime öğrenmenin heyecanıyla kendime sürekli matruşkayı tekrar ettim. ota boka matruşka diyor, etrafa neşe saçıyordum. herkese, her şeye lakap takmayı çok severdim. çok geçmeden anneme matruşka diye seslenir buldum kendimi. annemin adı artık matruşka oluvermişti. herkes de kabullenmişti bu ismi. yıllar yıllar geçti üstünden. benim de bir cep telefonum olmuştu haliyle ve oraya dahi annemi "matruşka" olarak kaydetmiştim. nasıl ve ne şekilde öğrendim hatırlamıyorum ama matruşkanın (matriyoşka-matryona) rusçada küçük anne mânâsına gelen bir isim olması, bende bilinçaltımı sorgulamam gerektiği hissini uyandırdı. meğer farkında olmadan yıllarca anneme rusça "anne" diyormuşum. ne garip.
matruşka, rusça anne. anne doğurgan. oyuncak doğurgan. annem beni doğurdu. o zaman annem matruşka. matruşka annem. matruşka matruş...
(bkz:
şimdi annem düşünsün)