avm girşindeki x ray cihazından geçiyordum. öndeki abla geçince cihaz öttü. abla birden panik oldu. sonra kolunu sıyırdı, bileziklerini şıkırdattı. “sahte de değiller ki, niye öttü acaba?” dedi.
eski mahallede bir şükriye abla vardı. bir gün beni büyük tüp almaya yolladı, tombul tüplerden, boşunu götürüp dolusunu getirdim. çok uzakta değildi tüpçü lakin tahmini 11-12 yaşlarındayım, 12 kg'lik tüpü zar zor taşıyıp kapısına kadar getirdim.apartman katıydı. tüpü getirince -ha iyi, dedi. tüpçünün para üstü çıkmayınca verdiği bir adet özcan sakızını da uzattım. teşekkürü geçtim, o sakızı bile vermeyi teklif etmedi. hala unutmam bak, yuh ulan yuh. tanım: bir anket.
eski çalıştığım okulda bir arkadas bir gun evıne davet etti. gittiğimizde aç mısınız diye sorup kendisine dışarıdan yemek sipariş edip sadece kendısı yemıstı :) bunun üzerine görgüsüzlük tanımam.
kezbanlara maruz kalmak evet bu büyük haksızlık . örneğini vereyim akraba olsun yeni tanıştığım birisi olsun görgüsüz olduğunu nasıl anlıyorum biliyor musunuz sosyal medyada takılarıyla resim çekip ' kocamın hediyesi' demesi, veya arabasında arabanın markayı göze çarparak resim çekmesi, yediği yemeğin resmini çekmesi vb bunlar bana aşırı görgüsüzce geliyor. ki ne şanslıyım(!) kezban dolu çevrem, hani sinir kat sayısı artırıcı hepsi direkt.
aslinda, ufak ufak, gun icinde onlarcasina maruz kalmak cok daha yorucu. bir sure sonra, ya tolere edemeyip mekan degistirmek zorunda kaliyorsunuz ya da siz de bunlari yadsiyorsunuz.