amerika ulusal havacılık ve uzay dairesi nasa'nın houston'daki merkezinde bütün belgeler imzalanmış ve sosyal medyada öne sürdükleri efsane teorilerle tüm dünyanın dikkatini çeken alanlarında en iyi yedi ekşi sözlük yazarı son çare olarak malezya uçağının keşfi için seçilmiştir. pilot, doktor, mühendis, avukat, öğretmen, işsiz ve liseli toplam yedi cesur ve yürekli ekşi sözlük yazarı misyonlarına artık hazırdılar.
daha önce nasa, nsa, cia, ile beraber çalışmış olan celal bayar üniversitesi bilgisayar mühendisi mezunu yazar uçağın kaybolduğu yeri kuantum mekaniği teknikleri ile keşfetmiş ve bu yerin aslında kazakistan ile çin sınırına yakın bir yerde olduğunu o civarlardaki bir takım anormallikler sayesinde rapor etmiştir. hedef bellidir. karanlık, puslu ve rüzgarlı bir havada yazarlar houston'daki nasa üssünde süpersonik bir uçağın içindedirler. pilot kısaca konuşmasını yaptıktan sonra "main engines on!" komutunu verir, motorlar çalışır ve uçak hareket etmeye başlar. istikamet orta asya'dır. (hans zimmer müziği gelecek buraya)
"sourlines iyi uçuşlar diler" diye espri yapar işsiz yazar. liseliden başka kimse gülmeyecektir. zira heyecan ve tedirginlik dolu saatler yazarları beklemektedir. o sırada doktor ve mühendis yazar meslekleri hakkında tartışmaya başlamıştır. liseli ve işsiz ise kendi aralarında bilek güreşi yaparken, avukat ve öğretmen yazar birbirlerine iyice yakınlaşmıştır. şakalar, komiklikler, gülüşmeler, koklaşmalar.. ve nihayet bir müddet sonra avukat yazar konuşur;
"beyler, biz gerçek aşkı bulduk kusura bakmayın biz sevgili olduk, belki evleniriz, kaptan arka kapıyı açar mısın, misyonu yarıda bırakmak zorundayız biz mutluyuz hesaplarımızı da kapayacağız siz takılın".
pilot anında arka kapıyı açar, diğerlerinin şaşkın bakışları arasında iki yazar el ele havada süzülerek gözden kaybolmuştur. misyona ilk ihanet aşktan gelmiştir. "döneni siksinler ulan!" diye aşağı doğru bağırır mühendis. kapı geri kapanır. artık geride sadece beş yazar kalmıştır. karadeniz'in üstünden geçmiş olan uçak ise hedefine doğru ilerlemeye devam etmektedir.
o sırada şiddetli bir türbülansa giren uçakta emniyet kemerini gövdesi yerine kafasına bağlamış liseli yazar tavana çakılmıştır. beyninin bir kısmı dışarı akmıştır. "açılın ben doktorum" diye atılır doktor yazar. "tamam lan nickinde dr yazan başka yazar burda yok anladık" diye çıkışır mühendis yazar. "derdinizi sikeyim" diye katılır işsiz yazar. "noluyo la valla uçağı stall ederim haa" diye en son pilot da uçağın kontrolünü bırakıp kavgaya dahil olur. beş ekşi sözlük yazarı uçakta kargaşa halinde iken o sırada garip bir vibrasyon daha başlar. göstergeler tuhaf davranmaya başlar, saatler yavaşlar, türlü kıvılcımlar belirir ve devasa bir ışık hüzmesiyle beraber herşey bir anda yok olur.
***
beş yazar birden kendilerini karanlık bir odada buluverir. bu oda her biri duvarında devasa ekranlar bulunduran hiperküp bir yapıya benzer ve de ekranlar düzenli bir sekilde yer değiştiriyorlardır. az önceki olağanüstü serbest düşüşten sonra yazarlar ekranları incelemeye başlar. bilinçler tekrardan normal hale gelince, her bir ekranın yakın türkiye tarihine ait video görüntüler içerdiğini farkederler. işte birinde adnan menderes'in yassi adadaki duruşması varken, diğerlerinde süleyman demirel'in sapkasının çalınması, turgut özal'in mecliste uğradığı silahlı saldırı, kenan evren'in darbe yaptıktan sonra okuduğu bildirge, bülent ecevit'in kıbrıs barış harekatı röportajı, necmettin erbakan'ın açılış görüntüleri, tansu çiller'in meclis konuşmları, mesut yılmaz'ın duraklamaları..cem uzan'ın büyük bir ciddiyetle başladığı seçim propagandasına "mazot 1 tl olacak" diye sırıtıp devam edişi..en tepede ise fethuallah gulen'in mütemadiyen tekerrür eden beddua videosu..
"youtube'a mı düştük lan!" diye sessizliği bozar işsiz yazar. fakat biraz sonra derinde bir ses daha duyulur.
"hoş geldiniz!"
sesin ardında ağır adımlarla bir gölge yaklaşır. "kimsin lan sen?" der liseli yazar.
"kim miyim? aradığınız şeyim ben işte, yani 8 mart 2014 günü kaybolan malezya uçağıyım ben. buldunuz. tebrikler"
"ama nasıl olur.. biz suddenly dissapper olan ve sonra da büyük ihtimal write off olmuş bir uçak peşindeyiz sen ise bir adama benziyorsun bu inanılmaz bir mantık hatası!" diye çıkışır pilot yazar. söylenenleri pür dikkat dinledikten sonra "bunu burdan alalım arkadaşlar" diye direktif verir bu garip adama ve pilot o sırada açılan ekranların birine vakumla çekilircesine kaybolur. geride ise dört yazar korku ve endişe içinde kalmıştır.
"korkmayın, soluklanın çünkü size hikayemi anlatacağım" der bu garip adam ve o adam başlar konuşmaya.
"ülkenizde, yani türkiye'de bülent ersoy'un bayılmasından sonra başlayan o tuhaf süreçten sonra gündeminiz o kadar yoğunlaştı ki uzay zamanda bir takım bükülmelere sebep olmuştu. hatta sizlerden biri bunu keşfetmişti.
(bkz: türkiye gündeminin uzay zaman düzlemini bükmesi). buna müteakip o zamanki başbakanınıza yolsuzluk operasyonları başlamıştı. ve işte sizin o tayyip denen adama edilen beddular "az mal ye" diye kodlandıktan sonra onu malezya'ya kaçmaya yönlendirmişti. çıkan bu haberler ise o zaman mutlu mesut uçan uçak arkadaşlarım ve ben için felaketin başlangıcıydı. işte bir sabah boarding tamamlanmış pekin'e uçmaya hazırlanırken yaşanan bu uzay zaman düzlemi kırılması sonucu bu acayip saçma yerde bu halde buldum kendime ve burda artık birer kozmik görüntüden ibaret olan yolcu ve mürettebatlar ile tek ve nihai hedefim sizin başınızdaki adamı indirmek, onu başkan yapmamak ve onu yok etmek"
"selahattin demirtaş mısın yoksa!" diye adamın sözünü keser liseli yazar.
"hayır gerizekalı!!" diye sinirlenir adam ve tuhaf bir titremeden sonra ağzından bir salavat getirmeye başlar. titremeleri değişik periyodlardadır. bunun üzerine hemen altın renkli kalemine sarılıp çizgili defterine bu titremelerin karşılığına gelen mors kodlarını yazar ve cebinden çıkardığı telefon ile fotoğrafını çektikten sonra arka planda çalışan uygulamayla kodları eş zamanlı şekilde metinlere çevirip twitter'a bağlı olan ekrana yansıtır.
"yezid bir kaç gündür panik halinde. panik hali avaneleri de sarmış durumda. oylar hızla eriyor."
"fuatavni sen misin yoksa?" der hep bir ağızdan bağırır yazarlar.
"ta kendisiyim diye" cevap verir tuhaf adam.
"şerefsizim benim aklıma gelmişti. insanlar sürekli uçak hakkında ürettikleri teoriler öyle bir yere varmıştı ki artık fuatavni hakkında üretilenler yakınsar hale gelmişti. ben de o yüzden bi acaba mı dedim. sonuçta fuatavni de malezya uçağı da uzun zamandır aranan kayıp bişeydi. ikisinin de aynı şey olması ise bütün sırları açıklayacaktı" der işsiz yazar.
"anlıyorum seni kardeş bravo işsiz olduğun her halinden belli canım benim" dedikten sonra devam eder fuatavni.
"evet güzel insanlar, buraya geleceğinizi zaten biliyordum. şimdi sırrı öğrendiğiniz üzere fuatavni de benim kayıp malezya uçağı da benim. tek kişi değilim yolcu ve mürettebatlar da yardımcım ve artık umut ediyorum ki bu bilgiden sonra hakkımdaki iyi niyetle olanlar hariç saçma sapan teoriler son bulur. şimdi tatmin olduysanız sizi birazdan açaçağım kapıyla ülkenize geri yollayacağım güzel insanlar."
"fuat abi biliyorsun ben işsizim, ülkeye dönsem de iş bulamam o yüzden yanında kalayım lütfen" der işsiz yazar.
fuatavni başını sallayarak bu isteği kabul eder. bunun üzerine liseli yazar da kalmak istediğini belirtince;
"nereye kalıyorsun, daha ygs'ye gircen sen nazif!" diye müdahale eder doktor yazar.
o sırada kapı açılmaya başlar..kuvvetli bir ışıl dalgası odayı aydınlatır ve fuatavni son defa konuşur.
"ygs mi? gideceğiniz yerde ygs'ye ihtiyacınız olmayacak!"..der sonra da hadi çabuk olun size söylemeyi unuttum ama burda geçirdiğiniz her bir saat gerçek dünyada 8 yıla denk geliyor dedikten sonra yazarlar durumu anlayıp kapıya doğru panik halinde koşuşur. o sırada fuatavni'ye bir titreme daha gelir, bunun üzerine tekrardan altın kalemine sarılıp çizgili defterine mors kodlarını yazıp telefonuyla fotoğrafını çektikten sonra ekrana yansıtır. kapı önünde gitmek üzere olan yazarlar tarafından buğulu ve dalgalı bir şekilde görünür son tweet.
"güzel insanlar, beklenen yarınlar çok yakın derken sanmayın ki ümidinizi arttırmak için söylüyorum. sadece bir hakikatı dile getiriyorum"
kapı kapanır ve üç yazar muazzam bir ışık hüzmesinde yok olur.
***
taksim meydanında yağmurlu bir istanbul gününde üç yazar önlerinde şemsiyeler ve bunları satmaya çalışırken bulurlar kendilerini. dumur olmuş bir şekilde birbirlerine bakınırken
"hesaplamalarıma göre 2023 yılında olmalıyız şu an" der liseli yazar.
"helal" der doktor yazar ve cebinde saklamış olduğu beyini iki elinin avucunda tutup "kullan bunu" diye liseli yazara uzatır. "insanlar daha akıllanmış olmalı bu zamanda" diye katılır mühendis ve hep beraber bir bakkala koşarlar içinde bulundukları zamanda neler olduğuna dair fikir edinmek üzere bakkaldaki küçük televizyona takılır gözleri.
"fuatavni'nin kayıp malezya uçağı olduğunu iddaa edip bakırköy ruh ve sinir hastalıklarında yatan eski bakan efkan ala intihar etti..eski ankara belediye başkanı melih gökçek çinçinde tek başına yaşadığı evi pazar sürprizine açtı..13.cumhurbaşkanı: tutuklu eski siyasi lider recep tayyip erdoğan için ev hapsi konuşulabilir..şaka şaka konuşalamaz dedi..."