jean paul sartre'a ait bir özlü söz. liberalizmin bir daha hiç bu kadar iyi tanımlandığına şahit olmadım.
bağlamıyla değerlendirilmesi gereken bir söz. mahmut emmi,
bulantı gibi bir roman yazmış ve
varoluşçuluk gibi bir düşünce akımında söz almışsa bilemem tabii.
madem ki, herkes laf edince sartre gibi değerlendirilmek ve önemsenmek istiyor. benim de hakkım var:
(bkz:
cehalet iğrenç bir şeydir)
sartre'ın
sözcüklerle ne alıp veremediği varmış merak ettiren söz..
ona bakarsan bence de
sandalye iğrenç bir sözcük..
liberal'in kişi, liberalizm'in de kavram olarak iğrenç olduğundan bahsetmek ise böyle olmaz..
liberal siyaset/iktisat/toplum teorileri hakkında duyduğum en geniş ve etkili çaplı tenkit. okudum ve titreyip kendime geldim desem yeridir. ama tabii sartre büyük adam, bulantı'yı yazmış. bir bildiği vardır. locke, mandeville, hayek, popper, mises vs. bunların alayı ipnetor. onunçün her yazdıkları yanlış ve liberal kaka. pis. nereden mi biliyorum? sartre öyle diyo çünkü.
mahmut emmi ile locke, mandeville, hayek, popper, mises gibi kıymetli abilerimizi bir tutmamamıza rağmen, bunların mahmut emmi seviyesine de indirilebileceğini bize öğreten sözdür.
her tuzluğum var diyene hıyarla yetişmemek için önce okuduğunu anlamak gerekir. meseleye post-yapısal bir perspektiften bakan, stuart hall; "
anlam metnin kendisinde değil okunmasındadır" diye bir laf etmiştir.
bu laf; metnin kendisinden ziyade okuyucunun algısı ve referans çerçevesiyle ilgili olduğunu ifade eder. bu entry'e konu olan cümle de ancak; sartre'i, tavrını, edebiyatını, üslubunu göz önüne alarak okunabilir.
velhasıl; mahmut emmi'ye edilen bir lafı, locke'a ya da hayek'e vardırabilmek ancak
oray eğin gibi bir tahayyül gerektirir ki, aklı başında sözlük yazarı olarak bildiklerimizden bunu duymak üzücüdür.
şimdi bi de öbür tarafından bakalım aynanın..
bağlamından koparılıp üzerinde akşamüzeri eğlencesi yapılan söz..
öte yandan, adamın bu sözü fransızca söylediği gerçeğini de atlamış olmamız işin ayrı boyutu..
adam kuvvetle muhtemel ki
" liberal iğrenç bir sözcüktür! hıh!" diyip, ayakucundaki efes şişesine bir tekme atıp, ufka dalmış falan değildir..
ancak, eleştiriyi hakeden kısım, böyle bağlamından çekip koparıp, bir feylesof söylemiş diye parça pincik bişeyi sözlüğe taşımak..
misal, "anne bitti" de demiştir aynı sartre..
onu başlık yapor muyuz?
şimdi sazan gibi atladık başlığa, millete eğlence çıktı, doğruya doğru. gıdım fransızca bilmediğim bu söze ilişkin yaptığım yüzeysel google aramaları da netice vermedi. herneyse, şunu belirteyim; sartre'ın insanlığa armağan ettiği bazı edebi eserleri kıyısından köşesinden tatmış ve edebiyattan, roman sanatından açıkçası pek de anlamayan biri olarak sevmiştim. ancak kierkegaard tarafından tanıtılmış, sartre tarafından gole çevrilmiş varoluşçuluk adıyla maruf genel felsefeyi tüm yırtınmalarıma rağmen bir türlü idrak edememiştim. ya da tam olarak şöyle söyleyeyim; sartre'ın eserlerinde üç aşağı beş yukarı, iyi kötü amatör ilgi alanıma giren siyaset kuramına ilişkin pek bir ize rastlayamadım ve varoluşçuluk, bu vesileyle hiçbir zaman ilgimi cezbetmedi. bunda sartre'ın dönem dönem farklılaşan ve tutarsız bir kimliğe bürünen felsefesinin de bir rolü var sanıyorum. ne var ki kendisi de, gençlik yıllarında husserl etkisiyle yazdığı romanlardaki felsefenin teknik zayıflığını, marksizmle varoluşçuluğu sentezlemeye çalıştığı daha sonraki dönemlerinde dile getirmiştir bildiğim kadarıyla. velhasıl-ı kelam, sartre'ın liberal kuram hakkındaki eleştirilerini veya "liberal iğrenç bir sözcüktür." vecizesini hangi bağlamda kullandığını bilmiyorum. ama konumuzun bununla pek bir alakası yok.
çünkü zaten sorunun tam da burada yattığına inanıyorum ki, hangi bağlamda sarfedildiği belli olmayan bir söz üzerinden tenkit edildiği iddia edilen liberalizmi savunmak değildi amacım. bilakis, bağlamın bilinmezliğinden ve bu bilinmezliğin ısrarla muhafaza edilerek (sartre bunu ne üzerine, kim için, hangi amaçla söylemiş; hangi metinde geçiyor, sene kaç, başkan kim, hep meçhul?!) hepi topu 4 kelimeyle liberalizmin en bir güzel tanımının bu olduğunun savunulmasından dem vurmak istemiştim. (edit: bu paragraf götüm gibi olmuş ve hiçbir şey anlaşılmıyor, kabul. ibret olsun diye silmiyorum, kalsın öyle.)
biraz daha açmaya çalışayım. şimdi "ama arkadaşlar iyidir" çıkıyor diyor ki, bence liberalizmin en iyi tanımı budur. sartre bunu hangi bağlamda ifade etmiş, liberalizmin neresine eleştiri getirmiş, serbest ticarete mi karşıymış, parlamenter demokrasinin getirdiği özgürlüğü mü eleştirmiş, siyasi çoğulculuğa tavır mı almış burasını meçhul bırakıyor. biz de sözün bağlamından koparılıp, önümüze takdir edilesi bir tanımmışçasına sunulduğunu zannedip (ki haklı bir sanıdır) olaya giriyoruz ve akabinde ama arkadaşlar iyidir bize bu sözün sartre'ın felsefesi, edebiyatı, tavrı, üslubu bağlamında ele alınması gerektiğini söylüyor. ama bu tam olarak ne olduğu ısrarla muğlak bırakılıyor ve söz, bağlamından kopukmuş gibi görünmeye devam ediyor. üstelik ortaya çıkan bilgi asimetrisinden de biz sorumlu oluyoruz, ne güzel.
yani baştan deseydi ki, sartre böyle böyle bir tanım yapmış, burada da şundan şundan dolayı şu yönüyle liberalizmi (ki burada tanımlanan liberalizmin ne çeşit olduğu, ne anlama geldiği müphem.) tenkit etmiş, kafasını duvara sürtmüş, eline vermiş ve ben bu sözü bu veçhesiyle takdir ediyorum, beğeniyorum; hayat bayram olurdu. belki anlamlı bir tartışma bile hasıl olabilirdi, ormanda gargamel'i bile duyabilirdik. ama en basit haliyle bile bir neden sonuç ilişkisinden kaçınılıp, fikir/temenni/hissiyat paldır küldür ortaya konunca maalesef verilecek cevap da ona göre tertipleniyor, kusura bakılmasın. ne var ki, netice itibariyle arızalı görülen veya eleştirilen (en azından benim açımdan) sartre'ın liberalizm üzerine olumsuz düşünceleri/kanaati/tavırları filan da değil (ki nedir, ne değildir, henüz vakıf değiliz ona da); meselenin ortaya kurtlar vadisi frankofon versiyondan kopup gelmiş, kesinliği sorgulanamaz, kerameti kendinden menkul bir aforizmaymış gibi sunulmasıydı. yoksa koy gitsin smith'in, hume'un götüne; bana ne?