liberal ülkelerde yardımın karşılığı beklenir. taşınacak bir insana yardım ettiğiniz taktirde bunun karşılığını alırsınız. almadığınız taktirde bunu hakaret olarak görürler. "kardeşim, bize yardım ettin. çok teşekkür ederiz. bunun yanında paranı (veya başka bir şey) al, bas git, benim asabımı bozma!" derler.
bizim ülkemizde yardım ettiğimiz kişiden bir beklentimiz olmaz. iyilik yap denize at, balık bilmezse halik bilir hesabıdır. gerçi bunun islamdan kaynaklandığını düşünüyorum. çünkü islamda zekat zorunludur. zengin bir müslüman, fakire zekat vermek zorundadır. liberal ekonomide zenginin fakire para vermek zorunluluğu yoktur.
biz, yardımın karşılığı olarak bir teşekkür bekleriz, ücret beklemeyiz. vermek isteyene de: " kardeş biz dilenci miyiz? al o parayı, cebine koy!" deriz.
bir kemalist olarak aslında ben de devletçi ekonomi yerine liberal ekonomiyi savunuyorum ancak liboşların ve akp çocuklarının savunduğu şekliyle değil. öncelikle liberal ekonominin sağlıklı bir şekilde işlenebilmesi için olmazsa olmaz hukuk ve liyakat ülkesi olmamız gerekir eğer olmaz isek işte o zaman uygulanan politikanın adı devlet gözetiminde yağma politikası olur. ülkedeki zenginliğin kaymağını yiyenler her zaman yandaşlar ve mevcut zenginler olur çünkü devlet gözetiminde yağma politikasında ihaleleri ve işleri her daim belli yandaşlar alacağı için devlet eliyle rekabet ortamı kökünden yok edilir ve zaman içerisinde bu yandaşlar, herhangi bir rakibi çıkamadığı için kendi sektörlerinde tekel olmaya başlarlar. tekel olan bu yandaşlar, piyasada tek olduğu için neredeyse ülkedeki herkes kendisinden alışveriş yapmak zorunda kalacağı için servetine servet katar ama öte yandan genellikle işinin ehli olmadığı ve parayı hizmetin önüne koyduğu için bulunduğu sektörün ürettiği ürünlerin kalitesinde giderek büyük bir düşüş yaşanır çünkü yandaşın kendisi de tekel olduğunu bildiğinden hem müşterilerin hem de o sektörde çalışanların kendisine muhtaç olacağının farkındadır. hal böyle olunca bu yandaş hem işçi-emekçi sınıfını, işsizliği bir sopa olarak kullanarak istediği gibi sömürür hem de müşteri memnuniyetini iç eder. bu durum hem müşterileri hem de sektörde çalışanları mağdur eder. kısacası tek kazanan kendisi olur. işte türkiye’deki sistem budur.
olmaması gereken ekonomidir.
liberal ekonomi, insanı bir "homoeconomicus" olarak ele alan, kar odaklı ve sosyal yardımı saçmalık olarak gören bir düzene tabidir. "laissez-faire'ci" saçma sapan anlayış, sosyal darwinist nazizm anlayışının, ekonomik halidir.
nazizmin sosyal darwinizm anlayışı ne diyor? "güçlü olan hayatta kalsın, zayıflar ölebilir."
liberalizmin ekonomik anlayışı ne diyor? "ekonomide yetenekli bireyler yükselebilir, vasıfsızlar köle olabilir"
ırksal olarak birilerini köle yapmakla
ekonomik olarak birilerini köle yapmak arasındaki fark yok gibidir.
peki ekonominin doğal kanunlarına aykırı bir anlayış, ekonomik büyümenin önündeki yegane engel olan marksizmin ekonomik anlayışı karşısında da bir seçeneğe tabi olmak gerekir.
peki çözüm ne?
sosyal adalete dayanan, bireysel girişimi ve özel mülkiyeti esas tutmakla beraber kölelik rejimini reddeden, bir çeşit iyileştirilmiş kapitalizm ve karma ekonomidir.
arkadaşlar, ekonomi ve akımlar hakkında bişeyler öğrenmek istiyorsanız bunu ders kaynaklarından edinin. bu başlıkta durumlar çok vahim ,yoğun bilgi kirliliği var.
liberalizmde milletin devleti, devletin milleti korumasi gerektigini bilmeyen ibibikler yuzunden tukaka olarak gosterilemeye calisilan ekonomik modeldir.
tekrar edelim, ne diyor unlu post-marksist profesor goran therborn liberalizmi tarif ederken: "fikir,inanc ve mulkiyet hakkina saygi duymak, bilim ve sanatta ilerlemeyi hedeflemek". acaba liberalizmin bu degerlerinin hangisi insanogluna ters? dini ve siyasi (sagdan-soldan) tarikat mensuplari elbette anlamaz da, eksi'de yazip okuyacak kapasitedeki -kotu niyetli olmayan- hangi birey bu isteklerden rahatsiz olur.
turk milletinin benligine en uygun sistem liberalizmdir (neosu, libosu degil, gercegi) ve insanlar tum kotu niyetli gruplara ragmen devletini koruyacak ama devletin de onlara kol-kanat gerecegi bu sisteme eriseceklerdir. liberalizmi vahsi kapitalizmden ayiramayan veya seyh/pir/klik liderleri haricinde kendileri fikir uretemeyen/dusunemeyen terliksiler az ileride oynayabilirler.
not: highgate mezarliginda gezen bir tahir tagizade askeri.
türkiye gibi geri ülkeler ve onların ekonomileri için çözüm değildir. çözüm olmadığı gibi bu ülkeleri de sadece neo-sömürge yapar.
var olan dünya ekonomilerinin o kadar gerisindeyiz ki hiçbir geri kalmış, gelişmekte olan dünya ekonomisi liberal ekonomi ile var olan seviyeyi yakalayamaz.
çünkü amaç kar etmek ve de kolay kar etmek. kimsenin böyle bir ortam içinde ar-ge'ye kendi kendine yatırım yapıp maliyet yükseltip fiyat rekabetinde geride kalarak kar etmeyi zorlaştırarak kar etmeye çalışmaz, çalışmıyor da. ekonomiyi düzeltmek ve seviye atlamak için de liberal ekonomi kapsamında özel teşebbüslere bel bağlamak bu bağlamda saçma. bunun için devlet desteği ve subvanse etmek de yeterli geri dönüşü sağlamayan bir çaba. devletin ekonomiye, üretime, ar-geye birinci dereceden dahil olması, el atması kaçınılmaz ve olması gereken şey.
şimdi devlet bizle rekabet etmesinciler var. devlet de zaten sizin yaptığınız işe girsin demiyoruz. hiç olmayan üretim dallarının temelini atmak için kendi fabrikalarını ve arge departmanlarını açmalı. örnek olarak motoru verebiliriz. bu motor konunun en büyük nedeni olarak dışarıda zaten var olan ve daha ucuz verimli olan motor gösteriliyor. bu kafayla bu motoru hiç üretemezsin. ki bu üretimi oluşturduğunda bu üretimin yan sanayisini de oluşturuyor olacaksın. üretsin devlet ve ucuza versin piyasaya, kar etmek zorunda değil. devlet hem istihdam yaratıyor hem olmayan bir sanayi dalını kuruyor hem de ürettiği ürüne arge yapıyor olacak böyle bir durumda. hatta bizle rekabet etmesinciler için devletin arge'si de %100 yerli sermayeli yurt içi kullanıma ücretsiz de sunulabilir.
ülke sikik mütahhitleri destekleyeceğine bunu yapmalı.
dışarıdan sıcak para beklemek, var olan teşebbüslerin sanayi çeşitliliğini ve kalitesini artırmasını beklemek sadece zamanı boşa harcamak demek.
the animatrix'te çok üstünde durulmasa da insanlığın sonunu getiren asıl unsur olmuştur.
robotların ülkesi ekonomik süpergüç haline gelince insan hükümetleri robotlara savaş açmak durumunda kalmıştır.
demekki ekonomi liberal olsa da insanlar çok da liberal değilmiş, robotları kabullenememişler; bu yüzden sonuç facia olmuş.
bırakınız yapsınlar kapitalizminin bir başka ifadesidir.
2008'de fiilen biten, şu an cesedindeki elektriksel kıpırdanmalar yüzünden yaşadığı sanılan ve önümüzdeki 50 yıl boyunca derin dondurucuya kaldırılacak olan demode model. devir korumacılık ve sömürgecilik yani imparatorluklar dönemidir. bu dönemdeki hakim devletlerin eski tip klasik imparatorluklardan farkı sınırları kalın çizilmiş, seyahat özgürlüğünün ciddi ölçüde kısıtlandığı üniter yapılı, homojen nüfuslu, faşist devletler olmalarıdır.
liberalizm gibi herkesin işine gelen güzel bir model keyiften değil küçülmeye gidileceği için tedavülden kaldırılıyor. büyüme devam edebilseydi ekonomik liberalizm de devam ederdi.
ne demişler? ayağını yorganına göre uzat.