ugandalılar ışid benzeri bir örgüt/devlet kuracaklar. asli unsuru baganda olan devlette kürtlerin yüzsüzleşmesi sonucu biriken öfke çok fena şekilde patlayacak.
tıpkı ışid gibi.
neden mi? bir anımı anlatayım:
bir gün boğaza karşı sigaramı tellendirirken, yanıma çatık kaşlı, elmacık kemikleri çıkık, çok sert görünümlü bir amca geldi. tuhaf bir havası vardı. sordu "sana bir hikaye anlatayım mı?", "anlat" dedim, ve başladı:
"çoğu medyada bilgisizce ve dayanağı olmadan iddia edildiği gibi ırak ve şam islam devleti halktan tamamen tepki gören, girdiği şehirlerde sadece halkı korkutarak hüküm süren, destek görmesi için hiçbir sebep olmayan bir devlet değildi.
şöyle ki;
ırak işgal edildiğinde, direnenlerin ekseriyeti türkmenler ve araplardı. tüm çarpışmalar sürerken ve kana susamış emperyalistler türlü işkencelere başvurup, sivilleri katlederken, savaşan ve ölümüne direnen türkmenler ile araplar efsanevi direnişlere imza atıyorlardı.
(bkz:
telafer)
(bkz:
felluce)
işgal esnasında ve sonrasında pek çok güç sonuna kadar direndiler. normalde yan yana durmayacak pek çok grup, işgalcilere karşı savaşıyorlardı.
(bkz:
mehdi ordusu)
(bkz:
ırak islam devleti)
(bkz:
el kaide)
şii veya sünni fark etmeden tüm ıraklılar amerikanlara direniyordu.
birileri hariç.
kürtler.
ırak kürtleri, yalnızca münferit katılımlar ile amerika'ya karşı direnen gruplara katıldı. çoğu ise bekliyordu, amerika'nın kendilerine verdiği sözleri.
bölgede bir kürt devleti kurulmasının sözünü alan ırak kürtleri, işgalde amerika'nın yanında yer aldı. yıllarca beraber yaşadıkları arapları ve türkmenleri karşılarına aldılar, amerika'yla dost olmak için. bölgesel yönetim için kuzeyden destek verdiler.
sonrasında malum, her cuma bombalar patladı, camilerde yüzlerce şehit alışıldık haberler sınıfına girmeye başladı, yıllar geçti, kuzey ırak kürt yönetimi kuruldu vs.
tüm bunlar olurken arapların ve türkmenlerin ne yaşadığını duyan bilen olmadı. merak eden de olmadı.
ve sonrasında öyle gülünç bir tablo ortaya çıktı ki, bu tablonun her bir noktasında ışid'in destek görmesi için bir sebep vardı.
işgal başladığında ordular çarpışırken ölen 8000 civarı ıraklıya karşın, işgal sonrasındaki süreçte hayatını kaybeden ıraklı sayısı 30 binleri, 40 binleri buldu.
ve bunlar, kürt olmayan ıraklıların sayısıydı. buradan savaş bittikten sonra asıl savaşın başladığı çok açıkça görülebilir.
ırak kürtleri mutlu mesut devlet kurma neşesiyle ne halt ettiklerini görmezken, içten içe nefret büyüyordu. özellikle araplar içerisinde. çünkü araplar ırak'ın asli unsuruydu. ama gelinen hal öyle komik bir şeydi ki, devletin asli unsurundan yönetici yoktu. yönetim birkaç kuklaya, bir de iki kürt aşirete bırakılmıştı.
insanlar sanıyorlar ki ırak ve şam islam devleti kuruluş aşamasında tek motivasyonu olarak dini gördü. sanıyorlar ki bu adamlar bir yerlerde yıllarca beklediler ve bir anda ortaya çıktılar.
oysaki gerçek şu ki, ırak ve şam islam devleti'nin ırak kolu olan ırak islam devleti işgal sırasında çarpışmalarda pek çok üyesini kaybetti. yani öyle ne işbirlikçilik yapıp gelecek günler için güç topladılar, ne de keyifleri falan yerindeydi de can sıkıntısından bir şeyler yapmaya karar verdiler.
ırak genelinde yüzde yetmişleri bulan arap nüfusu, ırak yönetiminde aynı derecede temsil edilmiyordu. ve bu komedi bir süre sonra mevzubahis iki aşiret liderinin kavgasıyla iyice rezalete dönüştü. öyle ki, birbirlerine bulaşmasınlar diye birine kürt bölgesi bırakılırken, diğeri ise cumhurbaşkanı yapıldı.
ve öyle bir devlet düşünün ki, kendisini işgal etmeye gelenlere karşı savaşırken arkadan vuran bir azınlık halkın iki temsilcisi tarafından yönetilmenin utancını ve acısını yaşıyordu.
bu acının ve utancın birikmesi sonucunda, ırak islam devleti topyekun bir savaş başlatmaya karar verdi. sonrasında şam bölgesini dahil ederek ışid oldu, sonrasında daha genel bir tanımlama olan islam devleti'ne dönüştü.
dini motivasyonlarının haricinde, nefretlerinin ve saldırganlıklarının altında işgal esnasında arkadan vuranlara duyulan kin yatıyordu. sonrasında katılımlarla artık örgüt çok daha güç kazandıkça kendi düşüncesi için de adam öldürmeye başladığı için nefretleri daha genel bir nefrete evrildi.
fakat unutulmaması gerekiyor ki, ilk baştaki motivasyonları tüm bu söylediklerimdi. ve bunun sonucu olarak, ele geçirdikleri yerlerdeki sünni araplar, sünni türkmenler ve hatta sünni kürtler ışid'in yaptıklarına hiçbir şey demediler. belki katılmadılar hepsine, belki sevmediler, ancak savaştıkları kitle işbirlikçi amerikan uşakları olduğu için, görmezden geldiler. bunun sonucunda iş şii kürtlerin, şii arapların ve şii türkmenlerin öldürülmesi boyutuna ulaştı, ama tüm bunlara rağmen bu ilk sebebi asla unutmadıkları için ışid'in ele geçirdiği şehirleri elinde tutması için tek yol silah olmadı. ciddi manada destek gördüler.
***
şimdi gelelim işin uganda boyutuna.
bildiğimiz üzere uganda cumhuriyeti öyle bir hal aldı ki, asli unsuru olan ugandalılar, tıpkı ırak örneğinde gördüğümüz gibi, kendileri hariç herkes tarafından yönetilmeye başladı. hükümetlerine baktığında insan, bir tane türk, afedersiniz, ugandalı göremiyordu.
ve ilginçtir, tıpkı ırak örneğinde olduğu gibi, mevzubahis muhteremler de amerikan işbirlikçisi kişilerdi.
insanın koca meclise ve hükümete şöyle bir baktığında gördükleri şuydu:
-bir gürcü, oldukça kızgın
-bir gürcü, ilginçtir seçilmeye bile ihtiyaç duyulmadan gelmiş
-bir torun, dedesi uganda cumhuriyeti'nin devrimlerine baş kaldırarak bir subay öldürmüş
-bir kürt, kürtçülüğüyle meşhur
-bir kürt, küfürbazlığıyla meşhur
-bir başka gürcü, uganda emek ve toplum emniyeti sorumlusu.
ve daha bir çok arap ve kürt asıllı ugandalı, arada da birkaç türk..."
bu noktada devreye girdim, "ya dayı uganda'da gürcünün kürtün işi ne" dedim, "orasını çok düşünmeyecen dinden çıkarsın" dedi, devam etti:
"bunların üstüne oldukça garip laflar edildi. kendileri aslında azınlık olan bu kişiler, uganda devletinin kendilerine verdiği eşit yaşam şansıyla geldikleri makamlardan akıl almaz laflar ediyorlardı. bir gün çıkıp 'afedersin sudanlı' derken, ertesi gün 'baganda diye bir ırk yok" diyorlardı. bu da tabii ki çoğunluğu türk, pardon, baganda olan uganda halkında infiale yol açıyordu. fakat gel gör ki, bagandaların bir kısmı yine de hükümeti "en azından alnı haça değiyor" diye tamamen dinî duygularının istismar edilmesi nedeniyle sevmeye ve desteklemeye devam ediyordu.
kuruluşu bir ulusun kurtuluşu, yıllarca ardılı olduğu devletçe aşağılanmış, hor görülmüş, unutulmuş kimliğini yeniden bas bas bağırması şeklinde olan uganda cumhuriyeti, bu şekilde kuruluşundaki liderlerinin kemiklerini sızlatacak olaylara sahne oluyordu.
bunların üzerine şu an sayamayacağım o kadar rezalet, talan, hırsızlık, haksızlık, şerefsizlik, namussuzluk, beceriksizlik oldu ki, memleketin asli unsuru olan ugandalılar ciddi anlamda yok sayılmanın, haksızlığa uğramanın nefretini hissetmeye ve biriktirmeye başladılar. uzun yıllar kurdukları örgütleri kendi halkları da dahil tüm uganda halklarına acı çektirmiş bir kısım
lugbaraların temsilcileri bile meclise girdi, uganda'nın bütünlüğünü tehdit eder hale geldi."
şimdi düşün, şu anki uganda'nın halini, bir de ırak işgalini.
her şeyin aslında ne kadar aynı olduğunu, tarihin aslında gözümüze soka soka aynı şeyleri nasıl tekrarladığını.
sadece farklı yerlerde, sadece farklı isimlerle, farklı dinler, farklı ideolojilerle."
o kadar dalmışım ki amcanın anlattıklarını düşünmeye, sustuğunu fark etmedim ilk başta, devamı gelecek diye bekledim. bir süre sessizlik devam edip sağıma döndüğümde gördüm ki, amca gitmişti.