kripto para

Şükela: Nice | Last 24h | Today | All

2008 krizinin ardından merkez bankalarının sınırsız genişlemeyle büyüttüğü parasal evrende, güveni insan elindeki kurumlardan makine kontrolündeki koda devretme iddiasıyla ortaya çıkan radikal bir para deneyidir. arzı yazılımla sabitlenen, ihraççısı olmayan ve küresel bir deftere kaydedilen bu dijital varlıklar; bir yandan enflasyon ve egemenlik tartışmalarına karşı dijital altın anlatısıyla sığınak vaadi sunmuş, öte yandan geçmiş balonları hatırlatan hız ve hacimde bir spekülatif coşku üretmiştir. mississippi ve south sea'de kağıt para ve kamu borcu nasıl ki geleceği bugünden fiyatlayan hikayeler yarattıysa, kripto da merkezsizleşme ve finansal özgürlük mitlerini fiyatlar üzerinden gerçekliğe dönüştürmeye çalışmıştır. fakat burada belirleyici olan, teknolojinin kendisinden çok güvenin kime veya neye bağlandığıdır. devlete mi, piyasaya mı, teknolojiye mi yoksa ağa mı? türkiye dahil olmak üzere küresel ölçekte asıl soru ve incelemeye değer husus, bu yeni parasal tahayyülün reformu mu olduğu yoksa yeni bir balonun patlağını mı hızlandırdığı meselesi olmalıdır.

- balon kavramının epistemolojisi

finansal literatürde balon kavramı, varlık fiyatlarının makul görülen içsel değerinin belirgin biçimde üzerine çıkması ve ardından keskin bir çöküş yaşanması olgusunu tanımlar. bu tanım basit görünse de altında yatan değer kavramı esasında epistemolojik bir sorun yaratır. bir varlığın içsel* değeri tam olarak nedir ve ne kadar güvenilir biçimde saptanabilir? klasik yaklaşım, içsel değerin varlığın gelecekte yaratacağı nakit akışlarının indirgenmiş değeri ile belirleneceğini söyler. örneğin bir hisse senedinin içsel değeri, şirketin gelecekte ödeyeceği temettü ve kar beklentilerine dayanır. ne var ki, bu değer hesabı öznel beklentiler içerir; yatırımcılar geleceğe dair farklı varsayımlar yapar ve fiyatlama da buna göre değişir. dahası, finansal piyasalar refleksif bir yapıya sahiptir. fiyatların yükselmesi, beklentileri ve dolayısıyla temel değer bileşenlerini etkileyebilir. george soros'un refleksivite kavramıyla vurguladığı üzere, popüler bir hisse senedi kolayca borç bularak büyüme imkanı yakalar ve bu da gelecekteki nakit akışlarını artırarak fiyat artışını kısmen haklı çıkarır. tam tersi yönde ise, düşüş beklentisi şirketin finansman maliyetini yükseltip gerçek performansını kötüleştirebilir. bu açıdan bakıldığında balon kavramı, öngörülemeyen bir gerçeğe dönüşebilen bir beklenti sarmalı demektir.

balonun epistemolojisi üzerine bir diğer soru, bir balonu ne zaman ve nasıl teşhis edebileceğimizdir. kimi iktisatçılar, balonların ancak patladıktan sonra anlaşıldığını, öncesinde fiyat artışlarının yeni bilgiyi yansıttığının veya rasyonel beklentilere dayanabileceğinin öne sürülebileceğini belirtir. hatta aşırı piyasa yanlısı görüş, verimli piyasalar varsayımıyla tutarlı olarak, “balon” denen şeyin gerçekte mevcut olmadığını, bunun sadece sonradan yakıştırılan bir etiket olabileceğini savunur. örneğin peter m. garber, tarihsel spekülatif atakların çoğunun dönemin koşullarınca açıklanabileceğini, “balon” tabirinin başarısız yatırımcıların veya tarihçilerin hayal kırıklığını yansıtan aşağılayıcı bir yafta olabildiğini ileri sürmüştür. bu görüşe göre lale çılgınlığı* veya 1720 finansal çılgınlıkları gibi olaylar, irrasyonel çılgınlık yerine, her ne kadar yanlış çıksa da piyasaya dair makul beklentilerin büyütülmesi şeklinde okunabilir.

öte yandan davranışsal finans ve iktisat tarihi literatürü, balonların oluşumunda irrasyonel coşku ve psikolojik bulaşma unsurlarının belirleyici olduğunu ortaya koymuştur. nobel ödüllü ekonomist robert shiller, spekülatif balonu “fiyat artış haberlerinin yatırımcı coşkusunu tetiklediği ve bu coşkunun kişiler arasında psikolojik salgın gibi yayılarak kendi kendini beslediği bir durum” olarak tanımlar. gerçekten de balon dönemlerinde sürü psikolojisi belirgin hale gelir; hızlı zengin olma olgusu etrafında kitlesel bir anlatı oluşur ve bu anlatı yayıldıkça daha fazla yeni yatırımcı piyasaya çekilir. örneğin 1990'ların sonunda dot-com şirketlerinin astronomik değerlemelere ulaşması, medyada yeni ekonomi anlatısının herkesi büyülemesiyle mümkün olmuştu. bu epistemik açıdan bakıldığında balon, ekonomik bir anomali olarak kalmayan, aynı zamanda bilginin kitleler tarafından işleniş biçiminde yaşanan bir başarısızlıktır. yatırımcılar rasyonel değerlemeyi bırakıp, büyük kalabalığın parçası olmanın güvenine sığınırlar. bu nedenle balon incelemesi, finansal göstergelerin ötesine geçerek, inanç, algı ve beklentilerin de eleştirel analizini içermelidir.

elbette, bir varlık fiyatının ne zaman çok yükseldiği yani balon haline geldiği, ancak patlama sonrasında kesinlik kazanır. bu yüzden balon kavramı epistemolojik olarak geriye dönük* bir tanı konusudur. balon sırasında birçok aktör, fiyat artışlarını yeni paradigmalara ya da yapısal değişimlere dayandırarak meşrulaştırır. örneğin 1720'de mississippi şirketine veya south sea şirketine yatırım yapanlar, yeni dünya'daki zenginlik potansiyelinin ölçülemez düzeyde olduğunu iddia ediyorlardı; 1990'larda internet çağının eski değerleme ölçütlerini geçersiz kıldığı savunuluyordu. bu tür bu sefer farklı iddiaları, her balon döneminin ortak retoriğidir. dolayısıyla, balon kavramının bilgikuramsal analizi bize gösterir ki; bir balonu gerçek zamanlı olarak tanımak son derece güçtür, çünkü balonu mümkün kılan kitlesel inanış, o dönemin aktörlerince gerçeklik sanılır. ne var ki tarihe baktığımızda, balonların döngüsel doğası kendini tekrar eder biçimde karşımıza çıkar. tarihin ünlü balonlarından mississippi ve south sea örneklerini ve kripto çağındaki gelişmelerle benzerliklerini ele almak, bu döngünün sürekliliğini ve farklılıklarını anlamamıza yardımcı olabilir.

- tarihsel spekülatif balonlar

18. yüzyılın başlarında yaşanan mississippi balonu (1719-1720) ve south sea balonu (1720), modern anlamda ilk büyük finansal balon örnekleri olarak anılır. her ikisi de, avrupa'nın büyük güçleri olan fransa ve ingiltere'de, savaşların bıraktığı ağır borç yükünü hafifletmek ve ekonomiyi canlandırmak amacıyla tasarlanmış yeni finansal projelerin kontrolden çıkmasıyla oluştu. fransız regenti philippe d'orleans'ın desteğini alan iskoç bankacı john law, 1716'da paris'te bir banka kurarak kağıt para ihracına başladı ve 1717'de louisiana topraklarının ticari imtiyazlarını elinde bulunduran mississippi şirketi'ni devraldı. law'un planı, fransa'nın dağ gibi birikmiş devlet borçlarını bu şirket aracılığıyla hisse senetlerine çevirmek, bir yandan da yeni koloniden muazzam zenginlikler elde ederek hem borçları ödemek hem de kar dağıtmaktı. law'un geliştirdiği sistem başlangıçta başarılı oldu. fransa'da ilk kez kağıt paraya dayalı bir kredi genişlemesi yaşandı, altın ve gümüş yerine banknotlar dolaşıma girdi, mississippi şirketi hisselerine talep patladı. 1719 boyunca mississippi hisseleri 500 livreden 5000 livreye, ocak 1720'de ise 10.000 livreye kadar fırladı. paris'te rue quincampoix, kısa sürede servet peşindeki binlerce spekülatörle dolup taşan açık hava borsasına dönüştü. dönemin tanığı olan ekonomist nicolas dutot, yaşananları “gelecek nesillerin inanmayacağı türden bir mucize” diye tanımlayacaktı. mississippi balonu, aristokrat ve bankerlerin yanı sıra, halkın her kesiminden insanı, hatta hizmetçileri bile cezbederek bir milyonerler ve maalesef ardından meteliksizler sınıfı yaratmıştır.

aynı dönemde ingiltere'de yaşanan south sea balonu ise benzer bir dinamiğin ingiliz versiyonudur. 1711'de kurulan south sea company, ispanya'nın amerika kolonileriyle köle ticareti yapma ayrıcalığı (bkz: asiento) karşılığında ingiliz devlet borçlarının 10 milyon sterlinlik kısmını devralmıştı. 1720'ye gelindiğinde, ingiliz hükümeti ulusal borcun kalanını da bu şirkete devrederek kurtulma hevesine kapıldı. şirket yöneticileri, hisse senetlerini halktan yüksek fiyatla satarak elde edecekleri devasa fonla hükümet tahvillerini satın alıp yatırım gelirleri yaratmayı planlıyordu. hükümet desteği ve yüksek mevki sahiplerine rüşvet ile pompalanan south sea hisseleri, 1720 ilkbaharında londra'da çılgınca talep gördü. şirket hisseleri ocak 1720'de 128 sterlin iken, haziran sonunda 1050 sterline ulaşarak altı ay içinde sekiz katından fazla değer kazandı. sokaklar, change alley çevresindeki kahvehaneler, yüksek sosyeteden uşaklara kadar her kesimden insanın hisse alım satımına giriştiği manzaralarla doluydu. south sea company'nin başarısı, londra'da benzeri görülmemiş bir halka arz furyasını tetikledi; ciddi iş planları kadar hayali projeler için de yüzü aşkın yeni anonim şirket kuruldu. öyle ki, “daha sonra açıklanacak bir buluş için” para toplayan sahtekar bir şirket bile dönemin spekülatif çılgınlığından faydalanabildi. bu duruma tepki olarak south sea yöneticileri, rakip gördükleri bu balon şirketlerini durdurmak için bubble act 1720 adıyla yasa çıkarılmasını sağladılar. ancak bu yasa, yeni şirketlerin oluşumunu engelleyerek piyasadaki likiditeyi azaltınca, küçük şirket hisseleri düşmeye, panikleyen yatırımcılar likiditeye dönmek için south sea hisselerini de satmaya başladı. üstelik tam bu sırada, paris'te mississippi balonunun patladığı ve marsilya'da veba salgınının ticareti felce uğrattığı haberleri londra'ya ulaşıyor, karamsarlığı besliyordu.

her iki balon da 1720 sonbaharında muazzam bir çöküşle son buldu. mississippi şirketi hisseleri 1721'e gelindiğinde 1720 başındaki zirvesinin %95 altına inerken, fransız banknotları değersizleşti. john law, çöküşü durdurmak için mayıs 1720'de hisse fiyatlarını ve para arzını kademeli indirmeye yönelik bir kararname çıkartsa da bu panik ateşine körükle gitmek oldu; güven tamamen sarsıldı ve law görevden alındı. kısa süre içinde law ülkeden kaçmak zorunda kaldı, devasa servetini geride bırakarak venedik'te sefalet içinde öldü. fransa'da law sisteminin çöküşü öylesine şiddetliydi ki, ardında harap bir finansal yapı bıraktı. fransız halkı kağıt paraya duyduğu güveni tamamen yitirdi; hükümet hızla yeniden altın-gümüş standartına döndü ve banknotlar tedavülden kaldırıldı. bu deneyim, fransız toplumunun finansal yeniliklere karşı uzun yıllar kuşkucu kalmasına yol açmıştır. nitekim bazı tarihçiler, law dönemine duyulan öfke ve güvensizliğin nesiller boyu birikip 1789 fransız devrimi'nde mutlak monarşiye karşı patlayan toplumsal hoşnutsuzluğun bir parçası olduğunu dahi öne sürerler.

ingiltere'de south sea çöküşü de büyük bir finansal sarsıntı yarattıysa da etkileri göreli olarak daha sınırlı kaldı. hisse fiyatı 1000 sterlinden eylül 1720'de 175 sterline, yıl sonunda 124 sterline düşen south sea company, binlerce yatırımcıyı iflasa sürükledi. olay, ingiliz parlamentosunda büyük bir skandala yol açtı; rüşvet aldığı anlaşılan bakanlar; örneğin hazine bakanı john aislabie hapsedildi. ancak ingiliz mali sistemi tümüyle çökmedi. sir robert walpole'un mali manevraları sayesinde devletin itibarını kurtarmak için şirketin borçlarının bir kısmı bank of england ve east india company üzerine alındı, zararlar kısmen paylaştırıldı. bu sayede ingiliz hazinesi'nin temerrüde düşmesi engellendi ve parlamentonun mali onuru korunmuş oldu. dahası, south sea company tamamen batmadı; faaliyetlerine kısıtlı biçimde de olsa devam ederek 1850'lere dek varlığını sürdürdü. yani ingiltere örneğinde balonun patlaması, finansal düzenin kısa süreli bir güven bunalımı yaratmış ancak uzun vadeli olarak londra'nın finans merkezi rolünü pekiştiren derslere dönüşmüştür. nitekim 1720 krizinin hemen ardından ingiltere, bir yandan sıkı düzenlemeler (bubble act) ile balon şirket furyasını dizginlerken diğer yandan sağlam kurumlar (merkez bankası, devlet borç yönetimi) ile finans sektörünü tahkim etti. bu sayede 18. yüzyıl boyunca britanya, fransa'nın aksine, modern finansal yenilikleri uygulamaya devam eden ve sanayi devrimini finanse edebilen bir ülke konumunu aldı.

bu bize önemli bir noktayı gösteriyor. tarihsel balonlar her ne kadar benzer bir coşku ve çöküş patikası izlese de sonuçları `toplumsal ve siyasal bağlama göre farklılaşabiliyor`. mississippi ve south sea balonları adeta aynı fırtınanın iki ayrı ülkedeki tezahürü gibiydi; ancak fransa'da fırtına gemiyi batırırken, ingiltere'de ağır hasar görse de gemi yüzmeye devam etti. bir başka deyişle, finansal balonların makroekonomik etkileri, ülkelerin kurumlarına ve kriz yönetim becerilerine bağlıdır. fransa'nın 1720'de yaşadığı travma, ekonomik durgunluk ve güvensizlik getirirken; ingiltere'nin tecrübesi piyasa disiplinine dair dersler ve daha temkinli bir sermaye piyasası ortamı yarattı. bu zıt sonuçlar, bize günümüz için de önemlidir. benzeri spekülatif balonlar tekrar ettiğinde, felaket ile reform arasındaki çizgi, karar alıcıların müdahalelerine ve sistemin direncine bağlı olacaktır.

- kripto çağının mukayesesi

son beş yılda özellikle bitcoin ve diğer kripto varlıkların muazzam fiyat artışları, birçok kişi tarafından yeni bir balon olarak adlandırıldı. peki öyleyse; bu kripto balonu, tarihi örneklere ne ölçüde benzemekte, ne ölçüde onlardan ayrışmaktadır? karşılaştırmalı bir analiz yaptığımızda, benzerliklerin de farklılıkların da çarpıcı olduğunu görmekteyiz.

kripto çağındaki spekülatif coşku, tarihsel balonların klasik özelliklerini büyük ölçüde yansıtmaktadır. ilk olarak, fiyatlar kısa sürede astronomik seviyelere ulaşmıştır. bitcoin fiyatı sadece 2017'de yaklaşık 20 kat artarak aralık 2017'de 20.000 dolara yaklaştı, ardından 2018 başında sert bir düşüş yaşadı. daha da çarpıcı olan, 2020-2021 döneminde küresel likidite bolluğunun da etkisiyle bitcoin 64.000 dolar düzeyine kadar çıkarak tarihin en büyük finansal balonlarından biri haline geldi. nitekim yapılan araştırmalar, kripto piyasalarındaki balonların hem büyüklük hem süre olarak geçmişteki tüm büyük balonları gölgede bıraktığını ortaya koymaktadır. örneğin 1720'de mississippi veya south sea balonlarının tepe noktasındaki piyasa değerleri, ilgili ekonomilerin yıllık üretimiyle kıyaslandığında devasa olsa da bitcoin'in kasım 2021'de 1 trilyon doları aşan piyasa değeri, tek başına almanya'nın borsasındaki en büyük 30 şirketin toplam değerine eşit seviyedeydi. bu ölçekte bir şişkinlik, tarihte nadiren görülmüştür. ikinci benzerlik, medya ve toplumsal psikoloji boyutundadır. kripto yükselişi de tıpkı önceki balonlar gibi yoğun medya ilgisiyle ve kaçırılmayacak fırsat anlatısıyla körüklendi. sosyal medyada, forumlarda ve haberlerde kripto zenginleri efsanevi figürler haline getirildi; bu da fomo (fear of missing out: fırsatı kaçırma korkusu) duygusunu kitlesel ölçekte tetikledi. 1720'de londra'da veya paris'te kahvehanelerde dedikodularla yayılan yatırım heyecanı, bugün x, reddit gibi platformlar aracılığıyla çok daha hızlı ve geniş bir kitleye yayıldı. yatırımcı profili de benzeşti. tarihsel balonlarda aristokrattan hizmetçiye kadar herkes hisse peşinde koşarken, kripto balonunda da lise öğrencisinden emekli memura dek çok geniş bir kesim coin yatırımcısı haline geldi. araştırmalar günümüzde kripto alan kişilerin çoğunlukla nakit para alternatifi yerine, spekülatif kazanç amacıyla bu piyasada olduklarını göstermektedir. yani kripto varlıklara yönelim, büyük ölçüde hızla zengin olma dürtüsüyle, klasik balonlardaki kitlesel çılgınlığı andıran bir motivasyonla gerçekleşmiştir.

kripto balonunu tarihle buluşturan bir diğer ortak nokta, yenilikçi bir anlatının varlığıdır. mississippi balonunda yeni dünya'nın sonsuz zenginlikleri miti, south sea'de emperyal ticaret hayalleri, dot-com balonunda internet devriminin ekonomiyi kökten değiştireceği düşüncesi hakimdi. kripto çağında da benzer biçimde blockchain teknolojisinin dünyayı ve paranın doğasını değiştireceğine dair güçlü bir inanç yatırımcıları cezbetti. devrimci teknoloji anlatısı, balonların başlangıç kıvılcımı* aşamasının tipik bir unsurudur. bitcoin'in ortaya attığı merkeziyetsiz para fikri, finansal aracılara ve merkez bankalarına duyulan güvensizlikle birleşerek, birçok kişi için maddi kazancın yanında ideolojik bir katılım aracı da sundu. bu yönüyle kripto balonu, ekonominin yanında sosyolojik ve felsefi bir olgudur. ancak burada vurgulamak gerekir ki, tarihteki büyük balonlar da benzer şekilde çağı için yeni ve cazip bir vizyon barındırıyordu. dolayısıyla kripto balonunun oluşum dinamikleri, kolay zenginlik arzusu, yenilik tutkusu, özünde sürü psikolojisi ve riskin göz ardı edilmesi gibi insan davranışının değişmez yönlerine dayanıyor. bu bakımdan kriptonun yükseliş ve düşüş hikayesi, charles poor kindleberger ve hyman minsky'nin tarif ettiği klasik balon döngüsünün modern bir tezahürü sayılabilir. nitekim 2021 sonundan itibaren kripto varlıkların keskin değer kayıpları yaşaması, çoğu analist tarafından balonun “patlama” evresi olarak yorumlanmıştır.

öte yandan, kripto çağını tarihsel balonlardan ayıran ve analojileri sınayan ciddi farklılıklar da bulunmaktadır. birincisi, kripto varlıkların doğası gereği maddi bir karşılığa sahip olmaması olgusudur. mississippi ve south sea balonlarında şirket hisseleri söz konusuydu; her ne kadar bu şirketlerin kazanç beklentileri aşırı abartılmış olsa da sonuçta ortada koloniler, ticaret hakları, köle ticareti imtiyazı gibi somut varlıklar veya haklar vardı. kripto paralarda ise, yatırımcılar ne bir şirket karına ne bir faiz getirisinde ortaktır; bitcoin gibi varlıklar herhangi bir gelir akışı üretmez. altın ya da emtia gibi fiziksel kullanım değeri de yoktur. örneğin altın sanayide ve mücevheratta kullanılırken bitcoin yalnızca dijital bir kayıttır. bu durum, geleneksel değerleme yöntemlerinin kriptoya uygulanamamasına yol açar. bir bakıma kripto balonu, salt daha yüksek fiyata satma beklentisine dayalı, geçmiştekilerden de daha saf bir spekülatif yapı arz eder. bu yönüyle avusturyalı ekonomist ludwig von mises'in tanımladığı şekliyle saf para kredisi balonunu andırır; varlığın değeri tamamen piyasa psikolojisine ve gelecekte başkasının daha fazla ödeyeceği inancına dayanır. elbette tarihsel balonlarda da bu “daha büyük enayi” teorisi mevcuttu, ancak kriptoda bunun dışında rasyonel bir getiri unsuru neredeyse hiç yoktur. ikinci önemli farklılık, düzenleyici çerçeve ve aktörlerin konumu ile ilgilidir. mississippi ve south sea balonları, devletlerin bizzat teşvik ettiği projelerdi; hükümetlerin çıkarı balonun şişmesindeydi ve patladığında devletlerin itibarı sarsıldı. kripto balonu ise başlangıçta devlet denetimi dışında, tabandan yukarı gelişen bir fenomendir. hiçbir hükümet 2010'larda bitcoin'i teşvik etmedi; aksine çoğu düzenleyici ilk başta bunu ciddiye almamış veya mesafeli durmuştur. bu nedenle, balonun şişmesi ve patlaması, doğrudan kamusal mali yapıları etkilemedi; en azından ilk aşamada zararlar özel yatırımcılarla sınırlı kaldı. ancak zamanla kripto piyasası büyüyüp finansal sisteme kısmen entegre oldukça (örneğin türev piyasalar, kripto etf'ler yoluyla), olası bir çöküşün sistemik bulaşma riski de artmaktadır. uzmanlar, portföylerinde kripto tutan kurumsal yatırımcıların artmasıyla birlikte, kripto piyasalarındaki spekülatif balonun diğer piyasalara ve reel ekonomiye yayılma riskinin giderek yükseldiğini vurgulamaktadır. dolayısıyla devlet dışı başlamış olması, muhtemel bir kripto balonunun patladığında ekonomi için zararsız olacağı anlamına gelmez; belki 1720'lere kıyasla daha karmaşık ve küresel bir risk profili söz konusu olacaktır.

kripto balonunu farklı kılan üçüncü nokta, teknolojik altyapısı ve arz kısıtıdır. örneğin bitcoin protokolü gereği toplam arzın 21 milyon ile sınırlı olması, talep patladığında arzın esnek biçimde artamayacağı anlamına gelir. klasik balonlarda, yüksek talep dönemlerinde üretim veya ihrac¸lar artarak bir miktar denge sağlayabilirdi. örneğin yeni kıta hayalleri suya düşünce şirketler bir miktar varlık satıp borcunu ödemeye çalışabilirdi. bitcoin'de ise “madencilik” yoluyla blok ödülleri sabit zaman aralıklarıyla ve giderek azalan miktarlarda üretildiğinden, talep şoklarına arz tepkisi verilemez. bu durum, fiyat volatilitesini artırıcı bir yapısal etmendir; zira talep arttığında fiyat frenlenemez biçimde yükselir, düştüğünde de bir anda aşırı çakılır. ayrıca bitcoin madencileri, yüksek maliyetlerle (donanım, elektrik) kazandıkları coin'leri hemen satmayıp fiyatın yüksek kalmasına katkı verebilmektedir; zira maliyetlerini kurtarmak ve kar etmek için ucuza kaptırmama güdüleri vardır. bu da kripto balonunun sönme süresini geciktirebilir, belki de daha yavaş patlamasına yol açabilir. nitekim 2022 boyunca kripto piyasasında kademeli ama uzun soluklu bir değer erimesi görülmüştür. tarihsel balonlar çoğunlukla birkaç hafta-ay içinde dramatik çöküşler yaşarken, bitcoin gibi varlıklarda düşüş daha dalgalı ve uzatmalı olabilmektedir. örneğin 2022 yılı boyunca birkaç ara sıçrama olsa da genel trend aşağı yönlüydü.

kripto çağının balonu, özünde eski balonlarda görülen aynı insan eğilimlerinin yeni bir zeminde tezahür etmesidir. açgözlülük, korku, belirli bir anlatıya inanma isteği ve yasal boşluklar, burada da bir araya gelerek muazzam bir finansal köpük yaratmıştır. ancak bu seferki köpük, teknoloji ile küreselleşmenin etkisiyle her zamankinden geniş bir coğrafyaya ve katılımcı tabanına yayılmıştır. mississippi balonu paris'i, south sea balonu londra'yı sarsmışken; kripto balonu aynı anda san francisco'dan seul'e, istanbul'dan buenos aires'e kadar dünya çapında bireyleri ve kurumları içine çekmiştir. bu nedenle olası bir çöküşün etkileri de küresel olacaktır. aynı zamanda kripto balonu, devletlerin parayı tekelinde tutma gücüne karşı bir meydan okuma içerdiği için, sonuçları sadece ekonomi ile sınırlı kalmayacak; politik yönü de olacaktır. tarihsel örneklerde çöken balon sonrası genelde devlet otoritesi yeniden tesis edilmiştir. fransa'da madeni paraya dönüş, ingiltere'de düzenlemelerle piyasanın disipline edilmesi gibi devlet müdahaleleri yaşanmıştır. kripto örneğinde de benzer şekilde, 2022'deki büyük çaplı kripto iflasları ve dolandırıcılık skandallarının ardından birçok hükümetin regülasyon adımlarını hızlandırdığı görülüyor. abd'den avrupa'ya, çin'den türkiye'ye düzenleyici kurumlar kripto piyasasını ya yasal çerçeve içine almaya ya da kısıtlamaya yöneldiler. bu da tarihsel döngünün tekrar eden bir unsurudur. balon patladıktan sonra hesaplaşma ve düzenleme gelir. ancak kriptoyun mirası tümüyle silinmeyebilir; tıpkı dot-com balonundan sonra internet teknolojisinin devrim yapmaya devam etmesi gibi, blockchain ve dijital varlık teknolojileri de balonun ötesinde kalıcı dönüşümlere yol açabilir. bu nedenle kripto balonunun değerlendirilmesinde, hem tarihsel döngülerin uyarılarıyla temkinli olmak hem de yeniliğin uzun vadeli potansiyelini göz ardı etmemek gereklidir.

elbette ki muhtemel kripto balonunu tarihsel örneklerle kıyaslarken yaptığımız bu sentez, geleceğe dair bazı hipotezler barındırmaktadır ve bunların sınanması zamanla mümkün olacaktır. örneğin, kripto piyasasının çöküşünün mississippi sonrası fransa senaryosuna mı (tam güvensizlik ve geri çekilme) yoksa south sea sonrası ingiltere senaryosuna mı (kısmi toparlanma ve dönüşüm) benzeyeceği tartışmalıdır. bu konuyu, özellikle teorik yaklaşımlar ve güncel parasal düzen tartışmaları ışığında daha ayrıntılı inceleyip sınamak ufuk açıcı olabilir.

- balonların ve paranın doğasına dair yaklaşımlar

finansal balon olgusunu anlamak için hyman minsky, charles kindleberger, georg simmel ve friedrich hayek gibi düşünürlerin teorik çerçeveleri bize zengin bir perspektif sunar. balonların oluşumunu sadece fiyat hareketleriyle sınırlı kalmayarak, kredi dinamikleri, sosyal psikoloji ve kurumsal yapı üzerinden açıklayan bu yaklaşımlar, kripto çağını analiz etmede de faydalı olacaktır.

1) finansal istikrarsızlık ve balon döngüsü: hyman minsky, finansal sistemin içsel olarak istikrarsız olduğunu öne süren teorisiyle tanınır. ona göre uzun bir istikrar döneminde ekonomik aktörler giderek daha riskli finansman davranışlarına yönelir, borçluluk artar ve sonunda kaçınılmaz bir kırılganlık birikir. bu minsky anı (minsky moment) denilen noktada, ufak bir olumsuz şok bile panik satışlarını tetikleyerek balonu patlatır. minsky, özellikle `kredi genişlemesinin spekülatif varlık alımlarına akması`nın balonları beslediğini vurgular. borçlanarak yapılan yatırımlar ilk başta karlı görünse de, varlık fiyatları sürdürülemez seviyelere gelince yeni kredi bulunamaz, finansman zinciri kopar ve çöküş gelir. charles kindleberger ise minsky'nin finansal istikrarsızlık hipotezini tarihin sayısız örneğiyle zenginleştiren bir ekonomik tarihçidir. kindleberger'in ünlü manias panics and crashes eserinde çizdiği balon şeması, hemen her finansal krizin benzer bir sırayı izlediğini gösterir. mania (çoşku, spekülatif çılgınlık) evresini, bir tetikleyici olay sonrası finansal sıkıntı ve güven kaybı izler; bu sıkıntı hızla bir panike dönüşür ve çöküş gerçekleşir, sonunda varlıklar gözden düşer (revulsion/discredit aşaması) ve piyasa durgunluğa girer. özetle, balonun anatomisi beş aşağı beş yukarı sabittir. önce ekonomik bir yer değiştirme-başlangıç kıvılcımı* (yeni bir buluş, savaş sonu, finansal yenilik gibi) ile bir fırsat algısı oluşur; ardından giderek artan bir kredi ve katılımcı sayısıyla boom aşamasına geçilir; bunun “herkesin piyasa girdiği” mani/öfori safhası doruk noktasıdır. sonrasında genellikle önemli bir para yatırımcısının veya bir kötü haberin tetiklemesiyle realizasyon başlar*; piyasa kırılganlaştığında ufak bir şok birden panik satışlarına dönüşür ve fiyatlar serbest düşüşe geçer. son aşamada ise genel bir bezginlik ve piyasadan kaçış hali görülür*; iflaslar yaşanır, yatırımcılar suçlu arar, piyasa bir süre o varlıklara karşı isteksiz kalır. bu model, 1720'den 1929'a, 2008'den kriptoya dek birçok vaka ile tutarlılık gösterir. nitekim 2020-21 kripto maniasının yeni paradigma söylemiyle (bitcoin'in yeni dijital altın standardı olacağı inancı vb.) doruğa ulaşması, 2022'de ise teslimiyet* denilen yaygın pesimizmle çöküşe geçmesi, bu evrelerin modern bir örneği gibidir. minsky-kindleberger yaklaşımı, kripto balonunda da bol likidite (qe politikaları sayesinde), yenilik (blockchain) ve anlatı unsurlarının rol oynadığını, çöküşün ise kaçınılmaz bir düzeltme olduğunu öngörürdü ki büyük ölçüde bu öngörü doğrulanmaktadır. ancak bu teorik çerçeve, aynı zamanda devlet politikalarının (merkez bankası faiz kararları, mali kurtarmalar) balon döngüsünün şiddetini artırıp azaltabileceğini de belirtir. 1720'de fransa ve ingiltere'nin müdahaleleri farklı sonuçlar doğurmuştu; benzer şekilde günümüzde de kripto piyasasına yönelik düzenleyici adımlar, balonun sistemik etkilerini belirleyecektir.

2) paranın soyutlaşması ve toplumsal anlamı: klasik iktisadi yaklaşımlar balonları finansal kavramlarla açıklarken, georg simmel paranın toplumsal ve felsefi boyutuna ışık tutar. 1900 tarihli paranın felsefesi eserinde simmel, paranın tarihsel gelişiminin sürekli artan bir soyutlaşma ve aracısızlaşma süreci olduğunu öne sürer. para, ilk başta meta (değerli maden, tahıl vb.) formundayken giderek simgesel bir değere bürünmüş; nihai noktada mükemmel paraya ulaşacaktır ki bu, hiçbir dış dayanağa bağlı olmayan, saf bir hesap birimi ve değişim aracı demektir. simmel'in bu öngörüsü son derece ufuk açıcıdır. paranın devlet garantisi veya meta karşılığı olmaksızın da toplumsal uzlaşmayla değer taşıyabileceğini söyler. nitekim 1971 sonrası altına dayanmayan dolar gibi modern itibari paralar bu yönde bir adımdı. kripto paralar ise bu soyutlamayı bir adım daha ileri götürerek, merkezi bir otoriteye bile ihtiyaç duymayan tamamen ağ konsensüsüne dayalı bir değeri temsil etmektedir. simmel'in dışsal bir güvenceden kopuk mükemmel para tarifi adeta bitcoin'i andırır. simmel ayrıca paranın modern toplumda alışveriş ilişkilerinin ötesinde bireylerin özgürleşmesi ve değerlerin göreceliliği gibi sonuçları olduğunu da vurgular. para, en uç soyut biçimiyle evrensel bir eşitleyici ve toplumsal etkileşimin aracı haline gelir. kripto para savunucularının da benimsediği insana/otoriteye güvenmek yerine koda güven ilkesi, simmel'in paranın kurumsal güvenceden bağımsızlaşması fikriyle örtüşür. ancak simmel'in perspektifi, aynı zamanda paranın toplumsal hayata yabancılaştırıcı etkisini de dile getirir. para her şeyi ölçen bir ölçüt haline gelip, kendi başına bir amaç olursa insanların sosyal ilişkilerinde niteliksel değer erozyonu yaratabilir. kripto balonu döneminde de benzer bir sorgulama gündeme gelmiştir. insanlar teknoloji ideallerini mi yoksa sadece maddi kazancı mı kovalıyor? topluluk hissi ve yeni bir ekonomik düzen umudu mu, yoksa spekülatif kumar mı ağır basıyor? simmelci bakış açısı, kriptonun bir yandan para kavramını radikal biçimde soyutlayıp mükemmel para idealine yaklaştırdığı, diğer yandan toplumsal ilişkileri metalaştırma riskini taşıdığı yönünde iki ucu keskin bir analiz yapmamıza olanak verir. simmel, paranın araçken amaca dönüşmesine dair eleştirisini getirmişti; bugün kripto dünyasında bazen teknolojinin özgürleştirici vaadi yerine spekülatif hırsın ağır basması, simmel'in uyarılarını hatırlatmaktadır.

3) paranın ulussuzlaşması ve rekabetçi para düzeni: iktisatçı friedrich a. hayek, özellikle 1970'lerde kaleme aldığı paranın özelleştirilmesi (denationalisation of money) adlı eseriyle, para arzının devlet tekeli olmaktan çıkarılması gerektiğini savunmuştur. hayek'e göre devletlerin para basma tekeli, enflasyona ve para değerinin istismarına yol açmaktadır; oysa özel kuruluşlar kendi paralarını çıkarıp rekabet etse, insanlar en güvenilir ve değerini koruyan parayı tercih ederek parasal düzen kendiliğinden istikrar kazanacaktır. bu fikir, uzun süre ütopik görülmüşse de, kripto paraların ortaya çıkışıyla yeni bir hayat bulmuştur. bitcoin gibi merkeziyetsiz para birimleri, devletlerden bağımsız bir para yaratma deneyi olarak hayek'in öngörülerini kısmen gerçekleştirmektedir. hayek'in vizyonunda ideal özel para, istikrarlı alım gücüne sahip olacak şekilde ihraççısı tarafından ayarlanırdı. örneğin enflasyona karşı değerini koruyacak bir emtia sepetine endekslenebilirdi. bugünün kriptoları ise genelde sabit alım gücü vaadi vermez; tam aksine bitcoin gibi birimlerin arzı sabitlenerek deflasyonist bir yapı hedeflenmiştir. bu anlamda çoğu kripto para, hayek'in arzuladığı fiyat istikrarına sahip değil ve sert dalgalanmalara açıktır. hayek'in modelinde özel bankaların ya da kuruluşların itibarlarını korumak için paralarının değerini istikrarlı tutmak zorunda kalacakları varsayılıyordu. oysa bitcoin'in anonim ve merkeziyetsiz yapısı, ortada geleneksel bir ihraççı/garantör bırakmamıştır; sonuçta fiyat oynaklığını dizginleyecek mekanizma piyasa dışında yoktur. bu bağlamda stablecoin denilen ve itibari paralara sabitlenen kripto varlıklar, hayek'in fikrine daha yakın görünmektedir çünkü değer istikrarını hedeflerler. nitekim bazı iktisatçılar, kripto piyasasında yüzlerce özel coinin rekabetini, hayek'in öngördüğü paraların rekabeti düşüncesinin doğal bir deneyi olarak görüp analiz etmektedir. ilk on yıldaki deneyimler, bu rekabetin tam bir istikrar sağlamadığını, bilakis kullanıcılar için belirsizlik yarattığını gösteriyor. zira paranın geleneksel değer saklama, hesap birimi ve değişim aracı işlevlerini güvenle yerine getirmesi rekabetçi ortamda zorlaşabiliyor. yine de hayek'in `merkezi kontrolün kalkmasıyla paranın çeşitleneceği` ve yeniliklerin çıkacağı öngörüsü doğruya yakın görünmektedir. bugün binlerce kripto para, merkezi otorite olmadan piyasada dolaşımda ve teknisyenler tarafından sürekli yeni protokoller, algoritmik stabilizasyon yöntemleri ve saire geliştiriliyor. hayek'in belki de öngöremediği nokta, güvenlik ve koordinasyon sorunlarıdır; devletin olmadığı bir para sisteminde dolandırıcılık, çökme riskleri veya teknik hatalar gibi sorunlar ortaya çıktığında nasıl çözüleceği belirsizdir. sonuçta, hayek'in teorisi kripto ile kısmen sınanmış oldu. evet, devlet tekelinin dışında para yaratılabiliyor; fakat bu paralar henüz istikrar konusunda zayıf ve yaygın kabul görme konusunda eninde sonunda devletlerle bir mücadeleye girmek durumundalar. bu açıdan, tıpkı günümüzde düzenleyicilerin kriptoya karşı tavrı gibi hayek'in özgür para ütopyasının da pratikte çetin sınavlardan geçmesi gerekiyor. bununla birlikte, merkez bankalarının kendi dijital paralarını çıkarmaya yönelmesi (cbdc) de aslında hayek'in sorun işaret ettiği noktaya dolaylı bir cevap niteliğindedir. devletler, rekabet karşısında ellerindeki para aracılarını modernize ederek konumlarını korumaya çalışmaktadır. özetle hayek, kripto çağının entelektüel habercilerinden biri olmuştur; ancak hayal ettiği üzere istikrarlı ve güvenilir özel paraların oluşması, pratiğin gösterdiği üzere, salt teknolojiden ziyade ekonomik teşvikler ve düzenleyici çerçeveyle de bağlantılıdır.

nihayetinde bu kuramsal çerçevede, minsky ve kindleberger balonun finansal mekanizmasını, simmel ve hayek ise paranın toplumsal ve kurumsal yönlerini kavramamızı sağlar. bir arada ele alındığında, kripto çağındaki balon olgusunu çok boyutlu değerlendirebiliriz. hem kredi genişlemesi ve likidite (örneğin düşük faiz ortamı, bol para politikaları) hem kültürel-psikolojik motifler (örneğin tekno-ütopyacılık, merkezsizlik ideolojisi) hem de kurumsal rekabet (devlet parasına karşı özel para mücadelesi) bu tablonun parçalarıdır. bu teorik mercekler, tek tek ele alındığında kripto olgusunun farklı yüzlerini aydınlatır. bu noktada, günümüz parasal düzen tartışmalarına ve kripto paranın bu düzende yarattığı egemenlik sorununa odaklanarak, teoriyle pratiğin kesiştiği noktalara bakabiliriz.

- kriptonun parasal egemenlik sorunsalı

kripto çağının yükselişi, güncel parasal düzen tartışmalarını da alevlendirmiştir. 2008 küresel krizi sonrasında merkez bankalarının uyguladığı niceliksel genişleme (qe) politikaları, kamu borçlarının devasa boyutlara ulaşması ve 2020'lerde pandemiye karşı benzeri görülmemiş para basımı hamleleri, kimi çevrelerde fiat (itibari) paraya güvenin erozyona uğramasına yol açtı. aynı dönemde ortaya çıkan modern para teorisi (mmt) akımı, parasal egemenliği tam olan devletlerin bütçe açıkları ve para basımı konusunda çok daha cüretkar olabileceğini, enflasyon kontrol altında kaldığı sürece kamu harcamalarının finansmanında para politikasının kullanılabileceğini savundu. bu ortamda bitcoin, sabit arzıyla enflasyona karşı dijital altın anlatısını benimsedi ve geniş kitlelere enflasyon sığınağı olarak pazarlandı. diğer yandan, devletler de teknoloji trenini kaçırmamak ve egemenliklerini korumak adına merkez bankası dijital parası (cbdc) projelerini başlattılar. tüm bu gelişmeler, para kavramının ve kontrolünün geleceğine dair derin bir ekopolitik mücadeleyi yansıtmaktadır.

2008 krizinin ardından abd fed, avrupa merkez bankası, japonya ve diğer önde gelen merkez bankaları trilyonlarca dolar karşılıksız para basarak devlet tahvilleri ve menkul kıymetler satın aldı. bu niceliksel genişleme (qe), klasik para teorilerine aykırı biçimde uzun süre yüksek enflasyon yaratmadı; fakat bunun yerine büyük bir varlık enflasyonu yarattığı yaygın bir görüştür. borsalar, emlak fiyatları ve yeni ortaya çıkan kripto gibi alternatif varlıklar bu bol likiditeyle beslendi. minsky'nin vurguladığı gibi istikrar yanılsaması riskli yatırımları körükledi ve adeta yeni balonlara zemin hazırladı. nitekim bitcoin'in ilk büyük çıkışlarından biri 2010'ların başındaki düşük faiz-li·kidi·te bolluğu dönemine denk gelir. 2020'de covid-19 şokuna karşı fed'in para musluklarını sonuna kadar açması da, aynı yıl bitcoin'de başlayan coşkunun yakıtı oldu. bu açıdan bakıldığında, kripto balonu bir yönüyle merkez bankalarının geleneksel olmayan para politikalarına verilen bir reaksiyon gibidir. fiat paralara güven azalırken, arzı kısıtlı dijital bir para fikri cazibe kazandı. modern para teorisi ise bu denklemde farklı bir uç oluşturdu. mmt, parasal egemenlik* kavramını merkeze alarak, kendi parasını basabilen hükümetlerin iflas riski taşımadığını, bu nedenle bütçe açığının problem olmayabileceğini, önemli olanın enflasyon ve gerçek kaynaklar olduğunu iddia etti. bu görüş, pratikte merkez bankalarının daha rahat para basmasını mazur gösteren bir zemin sundu. mmt savunucularına göre, örneğin abd, dolar bastığı sürece iç borcunu her zaman ödeyebilir; dolayısıyla sosyal harcamaları veya yatırımları bütçe açığı kaygısıyla kısmasına gerek yoktur. eleştirenler ise mmt'nin enflasyon riskini hafife aldığını ve para politikasını tehlikeli biçimde siyasallaştıracağını söylediler. kripto topluluğunda da mmt büyük ölçüde korkuyla karşılandı; zira sınırsız para basımının en sonunda parayı değersizleştireceği, fiat paralara olan güveni bitireceği ve ekonomik kaosa yol açacağı düşünüldü. bitcoin destekçileri sık sık 1 doların arzı sonsuz, bitcoin 21 milyonda sabit sloganını vurgulayarak, merkez bankalarının parasal genişleme politikasına tepki gösterdiler. kimi radikal görüşler, mevcut sistemin hiperenflasyona giderek çökebileceğini ve nihayetinde bitcoin standardı gibi bir dijital altın standardına geçileceğini öngördüler. örneğin saifedean ammous gibi ekonomistler, altın standardının dijital çağda bitcoin tarafından yeniden tesis edilebileceğini iddia etti. bu, elbette ki ana akım tarafından spekülatif bir ütopya olarak değerlendiriliyor. yine de 2021-2022'de enflasyonun küresel ölçekte %8-10'ları bulması, fiat sistemine eleştirileri artırdı ve altın ile bitcoin gibi varlıklara ilgiyi canlı tuttu. özetle, qe ve mmt politikaları mevcut parasal düzenin esnekliğini kanıtlarken, istenmeyen bir yan etki olarak güven erozyonu riskini de beraberinde getirdi. kripto çağının yükselişi, bu politikaların yarattığı güvensizlik zemininde hız kazandı; insanlar hükümetlerin para makinesine karşı otomatik sınırlı bir para seçeneğine yöneldiler.

elbette, bu durumun yarattığı egemenlik sorununu farkeden devletlerin buna yanıtı gecikmedi. kripto paraların ve stablecoin'lerin artan popülaritesi, merkez bankalarını da harekete geçirdi. merkez bankası dijital paraları (cbdc), esasında itibari paranın dijital formda, merkez bankasınca ihraç edilen versiyonudur. bir anlamda devletler, kripto devriminden öğrenerek kendi dijital paralarını yaratmak istemektedir. çin, dijital yuan projesiyle bu alanda öncü adımlar attı; avrupa merkez bankası dijital euro planlarını duyurdu; abd'de trump yasaklamış olsa da fed dijital dolar olasılığını araştırıyor. cbdc'lerin motivasyonu çok farklıdır. bir yandan dijital çağa uygun, hızlı ve düşük maliyetli ödeme sistemleri kurmak (bkz: nakitsiz toplum vizyonu); öte yandan kripto ve özel dijital paraların yaygınlaşması halinde ortaya çıkabilecek parasal egemenlik kaybını önlemek söz konusudur. zira eğer halk büyük ölçüde özel kripto paralara geçecek olursa, merkez bankalarının para politikası aktarma mekanizması zayıflayabilir, devletler senyoraj gelirlerinden mahrum kalabilir ve finansal sistem gölgede kalabilir. örneğin facebook'un önerdiği ve daha sonra rafa kalkan libra adlı global stablecoin girişimi, büyük ekonomilerde soğuk duş etkisi yaratmıştı; bu denli yaygın bir özel dijital para, ülkelerin para politikalarını adeta rehin alabilirdi. dolayısıyla cbdc'ler, devletlerin oyunu yeniden kendi lehine çevirme hamlesi olarak görüldü. bir cbdc aracılığıyla merkez bankası, vatandaşlara doğrudan hesap sunabilir, transferleri anlık yapabilir, paranın dijital izini sürebilir. böylece hem verimlilik kazanılır hem de para otoritesinin toplum nezdindeki görünürlüğü artar. örneğin avrupa merkez bankası'ndan philip lane, dijital euronun çıkmasını parasal sistemin özerkliğini korumak açısından gerekli gördüklerini ifade etmiştir. ancak cbdc'ler aynı zamanda mahremiyet, gözetim ve negatif faiz gibi tartışmaları da beraberinde getiriyor. eleştirenler, dijital bir merkez bankası parasının her işlemin takip edilebilmesini sağlayarak devletin vatandaşlar üzerinde aşırı bir mali gözetim kurmasından korkuyor. totaliter rejimlerde cbdc'nin, istenmeyen kişileri sistemden dışlama veya harcama alışkanlıklarını kontrol etme aracı olabileceği kaygıları var. ayrıca cbdc, bankacılık sistemini de değiştirebilir; insanlar merkez bankasında hesap tuttuğunda ticari bankalardaki mevduatlar azalabilir. tüm bu çekincelerle birlikte, devletler yine de bu adımı atmaktan geri durmayacak görünüyor, çünkü parasal egemenliklerini geleceğe taşımak istiyorlar. kendi dijital parası olan bir devlet, yurttaşlarının ödeme alışkanlıklarını da denetim altında tutarak, kripto gibi rakiplerin kullanım alanını sınırlayabilir. çin örneğinde, zaten kripto paralar yasa dışı ilan edilmiş durumda ve yerine devletin dijital yuan'ı teşvik ediliyor. bu anlamda, parasal egemenlik mücadelesi bir bakıma devlet dijital paraları ile özel kripto varlıklar arasında şekilleniyor.

parasal düzen tartışmalarında bir diğer boyut, mevcut fiat sistemine alternatif arayışlarıdır. kimi ekonomistler ve yatırımcılar, özellikle son yıllarda yüksek enflasyon ve para birimlerinde değer kaybı görüldükçe, yeniden bir altın standardı fikrini dile getirmeye başladılar. ancak klasik altın standardının günümüz koşullarında işlemesi zor olduğundan, bunun yerine altına veya benzeri kıymetli varlıklara endeksli stablecoin projeleri veya sepet para önerileri geliyor. örneğin bazı uluslararası yatırımcılar, bitcoin'i dijital altın olarak tanımlayıp, uluslararası rezerv sistemi içinde altının ve bitcoin'in ağırlığının artacağı bir gelecek tasavvur ediyorlar. hatta geçtiğimiz yıllarda birkaç ülke (orta afrika cumhuriyeti, el salvador) bitcoin'i resmi para olarak kabul ederek cesur ama tartışmalı adımlar attı. bu adımlar, mevcut dolar hegemonyasına küçük de olsa meydan okumalardır. yine de genel tabloya baktığımızda, abd doları'nın egemenliği devam etmekte, euro, yen, sterlin gibi rezerv paralar ikinci planda yer almakta, altın ise merkez bankalarının portföylerinde önemli ama sınırlı bir yüzdeye sahip durumda. bitcoin henüz bu ligde yer almıyor; toplam piyasa değeri küresel finans sisteminde nispeten küçük. ancak dijital altın standardı tabiri, bir metafor olarak giderek yaygınlaşıyor. yani bitcoin'in tıpkı altın gibi enflasyona karşı korunma ve değeri muhafaza aracı olarak görüldüğü bir ekosistem düşünülüyor. elbette altının binlerce yıllık bir geçmişi ve içsel değeri (mücevherat, sanayi vs.) var. bitcoin ise değerini tamamen kullanıcı kabulünden alıyor. bu yüzden, bitcoin'in altının yerini alacağı fikri şu an için spekülatif görünüyor. fakat ilginç bir gelişme, bazı merkez bankalarının bile rezerv stratejilerinde çeşitlendirme arayışına girmesi. örneğin rusya ve çin merkez bankaları, dolar varlıklarını azaltıp altın birikimini artırıyor; başka ülkeler dijital paraları sınamasa da blockchain teknolojisini kendi para transfer sistemlerine entegre ediyor. uluslararası düzeyde ise imf gibi kurumlar, uluslararası stablecoin'lerin yaygınlaşmasının para politikası aktarımını ve finansal istikrarı olumsuz etkileyebileceğini tartışıyorlar. sonuçta, parasal düzenin geleceği belirsizlik ve denemelerle dolu bir patikaya girdi. kripto çağının asıl büyük sorusu da burada yatıyor: para üzerindeki egemenlik kimde olacak? eğer kripto teknolojisi tamamen benimsenir ve merkeziyetsiz bir finansal mimari kurulursa, ulus devletlerin parasal egemenliği tarihsel anlamda zayıflayabilir. ancak muhtemel senaryo, devletlerin bu teknolojiyi kendi lehlerine kullanarak (bkz: cbdc) egemenliklerini sürdürmeye çalışacaklarıdır. belki de ortaya karma bir düzen çıkacaktır. resmi dijital paraların yanında, regüle edilmiş özel stablecoin'ler veya kripto varlıklar kontrollü biçimde var olacak; tıpkı bugünün dünyasında resmi para yanında altın veya menkul kıymetlerin değer biriktirme aracı olması gibi işlev görecektir. bu düzende devlet, son tahlilde vergi ve yasal düzenleme gücüyle kendi parasını kullanımda tutmaya çalışacaktır.

kripto paralar, para tanımını ihlal ederek para basma yetkisinin topluma yayılabileceğini gösterdiği andan itibaren, bir egemenlik sorununa dönüştü. ulus devletler, egemenliklerini geleneksel olarak toprak, yasa ve para üzerinde kurarlar. paranın kontrolü, ekonomik yönetimin en önemli araçlarından biridir; enflasyon, işsizlik, büyüme gibi olgular para politikasıyla yönlendirilir. oysa bitcoin gibi merkeziyetsiz bir para, eğer herhangi bir ülkede baskın hale gelirse; orada, devletin para politikası uygulamasını imkansız hale getirebilir. örneğin küçük bir ülke düşünelim: insanlar ulusal para yerine bitcoin kullanmaya başlarsa, merkez bankasının faiz indirmesi, para arzını artırması vs. ekonomiyi canlandırmaya yetmez; zira milli para yerine bitcoin dolaşmaktadır. bu duruma iktisatta dolarizasyon benzeri bir kavram olarak kriptoizasyon diyebiliriz. latin amerika veya afrika'nın bazı ülkelerinde, yerel paraya güven kalmadığında halk dolar veya euroya yönelir; bu da merkez bankasını işlevsizleştirir. benzer şekilde, eğer küresel çapta güvenilir bir stablecoin veya kripto benimsenirse, bir ülkenin kendi parasını basma yetkisi anlamsızlaşabilir. bu nedenle, özellikle gelişmekte olan ülkelerin merkez bankaları kripto paralara şüpheyle yaklaşıyor ve sık sık “ulusal paranın yerini almasına izin vermeyeceğiz” mesajı veriyorlar. örneğin türkiye, 2021-2022'de kriptonun yaygın kullanımını engellemek için ödeme aracı olarak kullanımını yasakladı. hindistan, kendi dijital parasını planlarken özel kriptoları yasaklama noktasında tartışmalar yürüttü. çin tamamen yasakladı ve dijital yuan ile ikame etmeye çalışıyor. öte yandan, bazı küçük ekonomiler (el salvador gibi) kriptoyu kabul ederek ekonomik bir çıkış yolu aramaktadır ki bu da egemenlik denkleminde farklı bir yaklaşımdır. el salvador, bitcoin'i yasal para ilan ederek aslında parasal egemenliğini gönüllü olarak sınırlamış oldu; umudu, bitcoin üzerinden yatırım çekmek ve halkı dolarizasyon yerine bitcoin'e yönlendirmekti. bu deneyin sonuçları belirsizliğini koruyor, ancak gösterdi ki kripto paralar, egemenlik kavramını esnetiyor ve ulus devletlerin para tekeline ilk ciddi meydan okumayı yapıyor. bu durum, uzun vadede belki de vestfalya barışından beri süregelen “tek ülke, tek para” ilkesinin yıpranmasına yol açıyor.

güncel parasal düzen tartışmalarının ışığında, kripto çağının parasal egemenlik açısından hem riskler hem fırsatlar sunduğu görülüyor. temelde, kripto paralar devletlerin para üzerindeki mutlak hakimiyetini tehdit eden yeniliklerdir; kontrolsüz bırakıldıklarında parasal istikrarı ve politika etkinliğini bozabilirler. karşı cephede ise, aynı teknoloji devletler tarafından benimsenip uyarlanarak (cbdc) mevcut sisteme entegre edilebilir; böylece egemenlik korunurken yenilikler kullanılabilir. mücadele sahasında ise, devletler bir yandan kripto piyasalarını düzenleyip denetleyerek ve gerektiğinde baskılayarak sistemin sınırlarını çizecek, diğer yandan kendi dijital paralarını çıkararak rekabeti resmi alana çekeceklerdir. bu süreçte parasal egemenliğin tanımı da değişebilir. tamamen merkezsiz bir küresel para düzeni gerçekçi görünmese de, devletlerin artık geleneksel yöntemlerden ziyade, daha teknolojik ve şeffaf araçlarla egemenlik kurmaları gerekebilir. örneğin, gelecekte bir merkez bankası dijital parası, programlanabilir özelliklere sahip olup, para politikası kararlarını akıllı kontratlar üzerinden otomatik uygulayabilir. bu, egemenliğin bir çeşit kod ile icrası anlamına gelir. parasal egemenlik sorunsalının sınanacağı esas yer, büyük ekonomilerin kriptoya karşı tavırları olacaktır. abd ve ab gibi rezerv para çıkaran bloklar, kriptonun regülasyonu konusunda yeniliği boğmadan, riskleri dizginleyerek dengeli bir yol izlerse, kripto ekosistemi de resmi ekonomiyle yan yana var olabilir. ancak ya tamamen yasaklayıcı ya da tamamen serbest bırakıcı uç yaklaşımlar, ya ciddi baskı ya da ciddi belirsizlik getirir. test etmek gerekirse, önümüzdeki yıllarda bir finansal kriz anında (örneğin enflasyon veya resesyon şoku) kripto varlıkların nasıl davranacağı önemli bir sınav olacaktır. eğer merkez bankaları ciddi enflasyonu bastırmak için sıkı para politikalarına geçer ve likiditeyi kısarsa, kripto piyasasının ayakta kalıp kalamayacağı görülecektir. belki de kripto balonu, gerçek bir parasal sınamayı henüz yaşamadı; 2022'de fed faiz artırınca bitcoin'in %70 düşmesi, merkez bankalarının hala oyunun kural koyucusu olduğunu hatırlattı. bu düzlemde, kripto çağı parasal egemenlik tartışmaları henüz sonuçlanmamış bir müsabakadır. devlet ile merkeziyetsiz finans arasındaki çekişme devam edecek ve nihai denge, ekonomi dışı faktörler olan hukuk, jeopolitik ve teknolojik gelişmeleri de içeren geniş bir sınamayla belirlenecektir.

- kripto dünyasının sosyolojik, psikolojik ve felsefi boyutları

finansal hareketler sadece ekonomiyle ilgili olmayıp, aynı zamanda toplumsal ve kültürel fenomenlerdir. lale çılgınlığı'nın 17. yüzyıl hollandasında sosyal statü ve gösteriş merakıyla ilişkili olması gibi, kripto paralar da 21. yüzyılda ekonomik olmaktan öte anlamlar taşımaktadır.

kripto paraların yükselişi, birçok kişi için sadece bir yatırım aracı olarak kalmadı, aynı zamanda bir kimlik ve topluluk alanı yarattı. sosyolojik açıdan, kripto ekosistemi adeta yeni bir alt-kültür oluşturmuştur. kripto topluluğu (crypto community) olarak anılan, internet üzerinden örgütlenen, kendine özgü jargon ve sembolleri olan geniş bir küresel kitle ortaya çıktı. bu kitle, merkezsizleşme, finansal özgürlük, bankasızlaşma gibi ortak idealleri savunuyorlar. özellikle genç kuşaklar arasında kripto, geleneksel finans sistemine ve hatta genel olarak yerleşik kurumlara karşı bir protesto ve meydan okuma biçimini aldı. bankalara, hükümetlere duyulmayan güven, kripto teknolojisine ve onun vaat ettiği herkese açık, sansüre dayanıklı, şeffaf defter ilkesine yöneldi. bu sayede, coğrafi sınırları aşan bir dayanışma ve aidiyet hissi doğdu; insanlar discord, telegram gruplarında bir araya gelerek yatırım stratejileri kadar dünya görüşlerini de paylaştılar. bu olgu, klasik finans dünyasında pek görülmez. kimse hisse senedi aldığı için bir kulübün üyesi gibi hissetmezken, bitcoin alan biri kendini devrimci bir hareketin parçası sayabiliyor. öte yandan, bu topluluk hissi içinde aşırılıkçı tonlar da zaman zaman ortaya çıktı. örneğin bitcoin maksimalistleri denilen grup, dünyada tek geçerli paranın bitcoin olacağına fanatikçe inanıp, tüm merkezi kurumların çökmesini arzulayacak kadar radikal bir retorik benimsedi. sosyolojik olarak değerlendirildiğinde, bu tür hareketler bir tür karşı-kültür veya dijital milenyanizm olarak yorumlanabilir. bu; yeni teknolojiyle kutsanmış bir çağın gelmesini bekleyen, mevcut düzenin yıkılacağına inanan bir zihniyeti temsil eder. balon dönemlerinde toplumsal psikolojinin uçlara savrulması olgusu, tarihsel örneklerde de mevcuttur; ancak kripto bunu küresel ölçekte ve anlık iletişim çağında yaşattığı için belki daha yoğun hissettirdi. ayrıca kripto, sosyolojik olarak gelir dağılımı ve sınıf dinamiklerine de dokundu. erken giren bazı genç yatırımcılar büyük servet yaparken, sonradan katılan birçok kişi zarar etti; bu da yeni bir içsel eşitsizlik yarattı. ilginç bir şekilde, kripto retoriği başlangıçta wall street oligarklarına karşı halkın finansı iddiasını taşıyordu, fakat balon şiştikçe geleneksel finans aktörleri (hedge fonlar, ünlü yatırımcılar) da dahil oldu ve içeriden bilgi veya manipülasyon iddiaları gündeme geldi. sonuçta, kripto da toplumsal planda bir ayna işlevi gördü. toplumların mevcut sisteme dair umut ve öfkelerini, eşitsizlik algısını, genç kuşakların teknolojik güçle kendini gerçekleştirme arzusunu yansıttı.

balonlara katılan bireylerin psikolojisi, klasik ekonomik rasyonalite varsayımlarını çoğu kez boşa çıkarır. kripto balonunda da insanların davranışları önemli psikolojik motiflerle şekillendi. en belirgin motif, yukarıda da bahsettiğimiz fomo, yani fırsatı kaçırma korkusuydu. bir arkadaşının küçük yatırımla büyük kazanç elde ettiğini gören kişi, “ben de girmeliyim yoksa tren kaçacak” düşüncesine kapıldı. bu, sürü davranışının temel bir bileşenidir. ayrıca kripto yatırımı, birçok amatör yatırımcıda bir oyun ve macera hissi de uyandırdı; borsaların kapalı olduğu hafta sonlarında bile 7/24 işlem yapabilmek, cep telefonundan anlık fiyat takip etmek, adrenaline benzer bir heyecan sağladı. bu yönüyle kripto ticareti, kumarbaz psikolojisi ile de kıyaslanabilir. insanlar küçük yatırımlarla zengin olma hayaline kapılırken, kayıplarını telafi etmek için daha riskli pozisyonlar aldılar. öte yandan, kripto dünyasında mizah ve mem kültürü de psikolojik bariyerleri düşürdü. dogecoin örneğinde olduğu gibi, bir şaka olarak başlayan coin milyarlarca dolarlık piyasa değerine ulaştı; bu, “gerçek olamayacak kadar saçma” denilecek bir vakaydı. lakin mem kültürü, katılımcılar için finansal riskin ciddiyetini perdeliyor ve işin içine bir oyunbazlık katıyor. özellikle internet çağının gençleri için kripto piyasası, geleneksel finansın soğuk ciddiyetinden uzak, esprilerle bezeli bir alandır. bu, psikolojik olarak bilişsel çelişkiyi azaltabilir. insanlar belki de kaybedebilecekleri parayı bir nevi eğlenceye harcıyormuş gibi görerek kendilerini rahatlatıyorlar. tabi ki bunun kötü tarafı da var. bağımlılık benzeri davranışlar. bazı bireyler kripto ticaretine aşırı kapılarak işlerini, sosyal hayatlarını ihmal ettiler; anlık fiyat dalgalanmaları karşısında takıntılı hale geldiler. borsa düşüşlerinde depresyon yaşayan, hatta intihar eden kişilere dair üzücü haberler basına yansıdı. bu durum, balonların psikolojik maliyetini gösterir. bir coşku ve özgüven patlamasıyla başlayan süreç, patlama sonrası derin bir pişmanlık ve kendine kızgınlık ile sonlanabilir. nitekim 1720 sonrası anılarda da yatırımcıların kendini suçladığı veya tam tersine komplo teorileri üreterek suçu dış güçlere attığı görülmüştür. kripto balonu patlarken de benzer şekilde, birçok yatırımcı dolandırıldığını, manipüle edildiğini düşünerek öfke duydu; bir kısmı ise kendi açgözlülüğüne kızarak piyasadan çekildi. bu duygusal döngü, balonların insani dramlar yönünü hatırlatır. her ne kadar toplu bir irrasyonalite tabloya hakim olsa da, her bir birey için süreç umut, heyecan, korku, inkar, panik, keder gibi yoğun duygular içerir. bu nedenle finansal eğitim ve psikolojik sağlamlık, balon döngülerinde bireyleri korumak için önemli faktörlerdir.

kripto balonunun belki de en ilginç yönlerinden biri, barındırdığı felsefi tartışmalar ve ideolojik yönelimlerdir. bitcoin'in anonim kurucusu satoshi nakamoto'nun 2008'de yayımladığı manifestoyu andıran makale, merkez bankalarına duyulan güvensizlikle başlar ve kriptografik kanıta dayalı bir elektronik nakit sisteminin, güven problemini teknolojiyle çözeceğini müjdeler. bu, teknik bir öneri olmanın ötesinde, bir felsefi duruş içerir. özünde güveni kurumlardan algoritmalara aktaralım der. böylece, aydınlanma'dan beri süren akıl vs. otorite tartışmasında, aklın yeni bir şekli olan yazılım protokolü otoritenin yerine geçer. kripto-libertaryen diye anılan bir ideoloji, devletlerin parasal suistimallerine (enflasyon, para manipülasyonu) son vermenin yolunun tamamen özgür piyasa paraları olduğunu savundu. bu bakış açısında, bireyin finansal egemenliği ön plandadır. kişi kendi bankası olsun, parasını istediğine göndersin, kimse hesabını donduramasın, parasının değerini politika kurbanı olma riskinden korusun der. bu, `klasik liberalizmin ve avusturya ekolünün fikirleri`yle uyumludur; nitekim birçok kripto meraklısı hayek, mises, rothbard gibi isimlere atıf yapar. öte yandan, kripto balonu ilerledikçe sadece sağ-libertaryen değil, sol eğilimli veya farklı felsefi yorumlar da ortaya çıktı. örneğin bazıları blockchain'i güven oylamalarında, merkeziyetsiz yönetimde, hatta doğrudan demokrasi pratiklerinde kullanılabilecek bir araç olarak yücelttiler. akıllı kontratlarla aracıları ortadan kaldırıp ortak iyi için çalışan kooperatif yapılar (dao'lar) kurulabileceği hayal edildi. bu anlamda kripto, teknolojik bir ütopyacılık ile harmanlandı. tabii balonlar patlamaya yüz tutunca bu ütopik sesler cılızlaştı, pragmatik endişeler öne çıktı. yine de felsefi düzlemde kriptonun sorduğu çok önemli sorular bakidir: “para nedir? güven nedir? değer nasıl ve kim tarafından tanımlanır?” georg simmel, paranın değerinin aslında insanlar arası soyut bir anlaşmadan ibaret olduğunu söylemişti. kripto bunu kanıtlarcasına, hiç fiziksel varlığı olmayan bir şeyin milyarlarca dolarlık değer taşıyabileceğini gösterdi. bu, para felsefesi açısından çarpıcı bir deneydir. ayrıca kripto, mahremiyet ve özgürlük gibi etik kavramları da tartışmaya açtı; zira bitcoin işlemleri yarı anonim olsa da herkese açık bir deftere yazılır, diğer gizlilik odaklı coin'ler tam anonimliğe imkan verirken bu kez yasa dışı kullanımlar sorunu doğurur vb. sonuçta, kriptonun felsefi işlevi, kitlelere paranın doğasını ve otoriteyi sorgulatması olmuştur. birçok insan belki ilk kez “merkez bankası ne yapar, enflasyon nedir, paramın değeri nasıl korunur?” gibi sorular üzerine düşünmeye başladı. bu açıdan, çöküşü dahi eğitici olabilir. insanoğlu binlerce yıldır paranın ne olduğu konusunda uzlaşmaya çalışıyor ve her kriz, bu uzlaşmanın sınandığı bir toplumsal deney görevi görüyor.

kripto paraların ekonomi dışı işlevlerini toparlarsak, kripto paralar modern toplumda anlam arayışı, özgürleşme isteği ve güven bunalımı gibi derin dinamikleri görünür kıldı. bir spekülatif çılgınlık olmasının ötesinde, dijital çağın toplumsal ruh halini yansıtarak; hız, yenilik, aidiyet, zenginlik, eşitsizlik, isyan ve inanç temalarını birlikte taşıdı. tarihsel balonlar da kendi çağlarının ruhunu yansıtmıştı (1720'lerin emperyal hırsları, 1920'lerin çılgın tüketimciliği, 1990'ların teknolojik iyimserliği gibi). kripto, çağımızın dijitalleşme ve küreselleşme süreçlerinin hem aydınlık hem karanlık yönlerini bünyesinde topladı. bu yüzden, bir balon olarak sönümlense bile geride bıraktığı sosyokültürel etkiler devam edecektir. örneğin blockchain toplulukları teknoloji geliştirmeye devam ediyor; nft ve metaverse gibi olgular yeni kültürel formlar yaratıyor; merkezsiz özerk örgütler (dao) klasik şirket yapısına alternatif deniyor. bunlar, kripto deneyiminin arasından doğan filizler gibidir. balonlar şişerken belki bunların bir kısmı spekülasyon aracıydı, ama balonlar sonrası daha gerçekçi uygulamalara evrilebilirler. son tahlilde, ekonomik balonların işlevlerine dair fransız düşünür simmel'in bir tespitine değinebiliriz: balonlar, toplumun kolektif hayal gücünün bir süreliğine gerçeklik algısının yerini aldığı anlardır. bu sayede hayalleri, korkuları ve değerleri ifşa ederler. kripto balonları da tam olarak bunu yaptı ve yapıyor; şimdi bize düşen, bu tecrübeden sahici dersler çıkarıp çıkarmadığımızdır.

- sonuç ve senaryolar

tarih tekerrürden ibaret midir, yoksa her balon kendi özgün sonucunu mu yaratır? kripto çağının büyük spekülatif yükseliş ve düşüş döngüsünün ardından zihinlerde beliren soru, acaba bizi mississippi balonundan sonraki fransa gibi bir çöküş ve hayal kırıklığı mı, yoksa south sea balonundan sonraki ingiltere gibi bir toparlanma ve dönüşüm mü bekliyor? sorusudur. bu metaforik ikilem, aslında kripto balonunun kalıcı etkileri ve mirası üzerine düşünmeyi gerektiriyor.

karamsar senaryoda, kripto balonu patladıktan sonra dünya mississippi sonrası fransa misali bir tabloyla karşılaşabilir. bu senaryoda, balonun çöküşü geniş kitlelerde derin bir güven kırılması yaratır. yatırımcılar, bir daha benzer risklere girmemek üzere tamamen piyasadan çekilir; yeni teknolojilere inanç sarsılır. tıpkı 1720'de law sisteminin çöküşünün fransa'da on yıllarca kağıt paraya güvensizlik bırakması gibi, kripto alanında da uzun süreli bir durgunluk ve mesafe oluşabilir. devletler, fransa'nın 1720'de yaptığı gibi radikal önlemler alarak; mesela o dönem metal paraya dönüş olmuştu, benzeri şekilde kriptoyu yasaklar veya ağır şekilde regüle eder, böylece inovasyonun önü kesilir. ekonomik açıdan da mississippi sonrası fransa'da görülen durgunluk benzeri, kripto sektörünün çökmesi bazı ekonomilerde servet etkisiyle tüketimi azaltır, finansal sektörde hasara yol açar. böyle bir sonuç, tabiri caizse büyük hayal kırıklığı ve geri çekilme dönemini başlatır. balon sürecinde finansallaşan umutlar yerini genel bir şüpheciliğe bırakır; belki de parasal otoritelere dönüş eğilimi güçlenir. çünkü insanlar riskli deneylerden bıkıp devlete sığınmak ister. bu senaryoda, kriptonun getirdiği birçok yenilik de “bubble” ile birlikte çöpe atılabilir. blockchain projeleri ilgi kaybeder, risk sermayesi bu alandan çekilir, ar-ge yavaşlar. kısaca, mississippi-fransa benzetmesi, kriptonun bir büyük çöküşle tarih sahnesinden çekileceği ve düzenin belki daha da muhafazakar biçimde eski haline döneceği bir dünyayı anlatıyor.

iyimser senaryoda ise, kripto balonları acı bir ders olsa da dünya south sea sonrası ingiltere örneğine benzeyecektir. yani, balonlar patlasa bile, finansal yeniliklerin en yararlı unsurları seçilip ayıklanacak ve sistem bu deneyimden güçlenerek çıkacaktır. 1720 sonrasında ingiltere'nin kurumsal reformlar yapıp finans merkezini güçlendirmesi gibi, günümüzde de regülatörler gerekli dersleri alarak kripto piyasasını olgunlaştırabilirler. bu bakış açısı, kripto teknolojisinin uzun vadede finansal sisteme entegre olacağını öngörür. belki balon sırasındaki yüzlerce zayıf projenin çoğu yok olacak ama geriye kalan sağlam projeler yeni çağı başlatacaktır. tıpkı dot-com balonundan amazon, ebay gibi şirketlerin sağ çıkması gibi deneyimler yaşanacaktır. devletler south sea sonrasında yaptığı gibi kısmi kurtarma veya yeniden yapılandırma adımları atarak, mağdur yatırımcıların güvenini kısmen de olsa tazeleyebilir, sistemik bulaşmayı engelleyebilirler. örneğin, büyük bir stablecoin çöküşü yaşanırsa uluslararası kuruluşlar devreye girip bir çözüm üretebilir, bu da güven tesis edebilir. bu senaryoda, ingiltere'nin 1720 sonrası bank of england'ı güçlendirmesi analojisine benzer biçimde, merkez bankaları belki dijital paralarını başarıyla uygulamaya koyar ve kriptonun yeniliklerini bünyesine alır. böylece, balon döneminin aşırılıkları törpülenip, geri kalan miras yapıcı bir şekilde kullanılır. sosyolojik olarak da, south sea balonu sonrasında ingiliz toplumunun finansal katılımı tamamen bitmemiş, aksine daha temkinli de olsa devam etmişti; bunun gibi, kriptoya ilgi tamamen yok olmayacak, ancak daha bilinçli ve kontrollü bir biçimde sürecektir. kısacası bu antitez, kripto balonlarının bir yaratıcı yıkım süreci olduğunu, eski paradigmayı sarsarak yeni bir senteze zemin hazırladığını ileri sürer.

gerçekleşecek olan muhtemelen bu iki uç senaryonun arasında, her birinden unsurlar barındıran karma bir yolun açılmasıdır. tarih birebir tekerrür etmese de benzer temaların iç içe geçtiği karmaşık sonuçlar doğurur. kripto balonu sonrasında muhtemelen şunları göreceğiz: bir yandan düzenleyici sıkılaşma ile balonların yol açtığı zararların telafisi ve tekrarının önlenmesi amaçlanacak ve tıpkı bubble act gibi yeni yasaklar/geçici kısıtlar gelecektir. öte yandan yeniliklerin kurumsallaşması yaşanacak ve nasıl ingiltere'de gibi sağlam kurumlar geliştiyse, günümüzde de belki lisanslı kripto borsaları, denetime tabi stablecoin ihraççıları gibi yapılar finans sistemine entegre edilecektir. parasal egemenlik konusunda devletler taviz vermek istemeyecek, yani mississippi sonrası fransa misali kesin bir devlet gücüne dönüş hamlesi olacaktır. nitekim halihazırda abd ve ab, kripto piyasalarını sıkı gözetim altına alma planlarını açıklamış durumdalar. ancak aynı devletler bu teknolojinin tamamen yok olmasına da izin vermeyecek, çünkü ekonomik rekabet ve inovasyon için onu kullanmak isteyecekler. bu da south sea sonrası ingiltere'nin pragmatizmine benzeyecektir. ingilizler balon sonrası anonim şirket kurmayı kısıtladılar ama tamamen yasaklamadılar; bir süre sonra sanayi devriminin finansmanı için yine sermaye piyasalarını canlandırdılar. günümüzde de belki ilk şok dalgası geçtikten ve bazı kötü aktörler temizlendikten sonra, kriptonun faydalı kısımları (hızlı ödeme, akıllı kontratlar, tokenizasyon vb.) meşru ekonomi tarafından kullanılmaya devam edecek. sosyal ve kültürel düzeyde de bir sentez oluşacaktır. balon döneminin aşırı hayalci idealleri törpülenecek, ancak bu idealler tümüyle yok olmayacaktır. merkezsiz finans fikri belki tamamen hakim olamaz ama geleneksel finans dünyası da bu fikrin getirdiği verimlilik ve kapsayıcılık vaatlerini kendi içinde değerlendirmek zorunda kalacak. örneğin, uluslararası para transferlerinde blockchain kullanımı artabilir; finansal katılımı artırmak için akıllı kontrat tabanlı sistemler benimsenebilir. yani devrim yerine evrim gerçekleşecektir. mississippi balonu sonrası fransa örneği, aşırı bir devrim olan law'un sistemi denemesinin komple çöküp eskiye dönülmesiydi; south sea sonrası ingiltere örneği ise evrimsel bir adaptasyon idi. kripto sonrasında dünya da ikisinin karışımını yaşayabilir. bu durumda; bazı alanlarda sert geri adımlar, bazı alanlarda ise ileri adaptasyonlar görülecektir.

sonuçta bu sentezin dayanıklılığı, önümüzdeki yıllarda yaşanacak somut gelişmelerle hızlı bir şekilde sınanacaktır. mesela, majör bir finansal kriz tekrar patlak verirse ve fiat paralara güven sarsılırsa, kripto varlıklar yeniden güçlü bir ilgi görebilir. bu durumda mississippi/fransa senaryosundan ziyade, belki de başka bir yöne evriliriz. örneğin dünya genelinde kısmi bir kripto dolarizasyonu olabilir. tersine, eğer merkez bankaları enflasyonu kontrol altına alır, cbdc projeleri başarılı olur ve küresel işbirliğiyle kripto piyasası regüle edilirse, kripto balonlarının tekerrür etmesi önlenebilir ve sistem istikrara kavuşur. bu da ingiltere misali bir istikrar dönemi demektir. bir başka sınama noktası, teknolojik ilerleme olacaktır. blockchain ölçeklenebilirlik, enerji verimliliği, siber güvenlik gibi problemlerini çözebilirse, o zaman kripto yenilikleri kalıcı olarak hayatımızda yer edebilir. mesela dot-com balonu sonrasında internet hızlanıp ucuzlayarak dünyayı sarmıştır. benzer bir durum yaşanabilir. çözemezse, zeplinlerin uçaklara yenik düşmesi misali, yerini belki de başka bir teknolojiye bırakacaktır. yani sonuç, bir bakıma kriptonun kendi iç potansiyelini gerçekleştirip gerçekleştirememesine de bağlıdır.

tarih bize aşırılıklar döneminden sonra dengelenme dönemlerinin geldiğini gösterir. kripto balonları da finans tarihinin aşırılık örneklerinden biri oldu. bu noktadan sonra dengelemek ve ders çıkarmak da mümkündür. mississippi ve south sea balonlarının mirası, finansal okuryazarlığın artması, daha ihtiyatlı düzenlemeler ve yenilikçi kurumlar olmuştu. kripto balonunun mirası da benzer biçimde, daha temkinli yatırımcılar, daha akıllı regülasyon ve daha olgun teknolojik uygulamalar olabilir. son tahlilde, kripto çağının kaderini tek bir tarihsel analojiye indirgeyemeyiz; ne tamamen fransa gibi hüsran ne de tamamen ingiltere gibi muvaffakiyet söz konusu olacaktır. ancak her ikisinden de önemli dersler alarak, sentezlenmiş bir gelecek inşa etmek elimizdedir. insanlık, balonlarla dolu finans tarihinde defalarca tökezlese de her seferinde yürümeye devam etti. önemli olan, aynı hataları körü körüne tekrarlamak yerine, balonların bize gösterdiği zaafiyetleri düzeltip, onların gösterdiği doğru yolları kullanabilmektir. kripto balonları sonrasında da bunu başarabilirsek, belki de bugünün çalkantıları yarının daha adil, yenilikçi ve istikrarlı finansal düzeninin tohumlarını atmış olacaktır.
5 favorites - -
black rock, donald trump, baron trump, elon musk, cz vs... şöyle uzaktan bakınca bir tarikat görüyorum, mesela amaç sadece para söğüşlemek vs falan değil...

başka bir şey var bu işte?
bekli bir psikolojik deney ?
din farkı gözetmeksizin belkide insanları dinden ve tanrıdan uzaklaştırma adına yapılıyor herşey..

ben bu piyasanin direkt olarak dünya üstü mistik bir güç tarafından yönetildiğine inanıyorum... hatta direkt şeytan, bizzat kendisi bunun başında olduğuna eminim..

bakın psikoloji ,insan davranışi, sabır testi, bu kadar kusursuz işleyen bir mekanizma olamaz..

mesela normal kumarda bile tek-cift iki ihtimalli zar atarsın mutlaka arada tutturursun...

çok şeytani çok mistik bir boyutu var bu kripto piyasasının..

ne zaman nerede short girersen gir yükselir... direncin direncinde gir istersen yeterki sen short gir kırar geçer yükselir...

ne zaman nerede long girersen gir düşer... desteğin desteğinde dibin dibinde de gir istersen yeterki sen long gir... giriş yaptığın yerin 1 kuruş üstünde kapatmaz sürekli aşağı zorlar...

mesela tüm gün yatay gitti ve sen sıkıldın aklından o anda çıkmak gelir anında yukarı veya aşağı hareket ederek seni caydirir.. düşünceni okur...

alım emri girersin senin emrine bir türlü gelmez en sonunda yukarı patlar..

market buy yapıp alırsın bu defa da aldığın yerin aşağısına gider asla yükselmez

nakite geçersin piyasayı rahat rahat izlettirmez... senin nakite geçtiğin bölgede ileri geri yapar senin duygularını taciz eder..

tam şeytani tam mistik bir oruspu çocuğu platform..
0 favorites - -