edit. bu entry üzerinden aldığım mesaj ve entry'lere bakınca hak ettiğiniz gibi yönetiliyorsunuz diyorum. düşüncelerine katılmıyorsan başka yerden hedef göster. işte bu safsatacılık ve toksikliktir. okulda, iş ortamında, sosyal hayatta, insanı kendileri gibi dibe çeken bu toksik profil türkiye toplumunun büyük bir sorunu. bilgisiz, kalitesiz, niteliksiz buna karşın egosu yüksek hırslı ve art niyetli. başka ne diyeyim. ne yazık ki kendine muhalif diyen kesim okumayan dinlemeyen okuduğunu anlamaktan yoksun derin bir cehalet içerisinde. kulaktan dolma bilgilere itikat eden, sığ, toksik, müptezel buna rağmen kendini aydınlık tarafta sanan çoğunluk.
bu ülke'nin iki yüz yılın üzerinde çağdaşlaşma ve batılılaşma geçmişi var. ıı. selimden bu yana yapılan ıslahat ve reformları bilemeden, mesala ıı. mahmut'un tıbbiye'nin açılış konuşmasını bilmeden, eğitim meselesinin, zihinsel, kültürel, dini, sosyolojik kodları içeren derin bir konu olduğunu bilmeden papağan gibi duyduklarını tekrar eden, bütün bir anlamı bir dönem ihtiyacı karşılayan köy enstitüleri gibi bir kuruma atfeden cahil insalar. bakın aşağıdaki entry'i açıkladım ne acı değil mi.
cumhuriyet bir eksen hareketidir. doğu toplum-kültüründen batı medeniyetine yönelen bir eksen hareketi. böyle tanımlar niyazi berkes. dolayısıyla eğitim zihinsel kültürel ve dini kodları içerir. batı medeniyetine hangi kodlarla gireceksin? batının yaşayan zihinsel kodları nedir? kırklı yıllarda anlattığın, mitoloji, felsefe, mantık gibi disiplinler batının yaşayan kodları mıydı, okuma yazma oranı düşük topluma bu disiplinleri ne derece anlatabildin ? bugün hala toplumun felsefe mantık gibi disiplinlere karşı kör sağar olması o günlerde başlayan yanlış eğitim politikalarının etkisi olabilir mi? eğitim konusunda düşünmen gereken, göz önüne alman gereken bir dolu dinamik varken yaptığın şey köy enstitüsü güzellemesi ve safsata ise buna cehalet derim.
murat bardakçı'nın köy enstitüleri üzerine getirdiği yorum. tamamı şöyle;
"ben köy enstitüleri hayranı değilim. köyde mandolin çalmakla ülke kalkındırılmaz. başarılı olmuş kişiler azdır, geri kalanı militandır."
eskiden beri bana da hep abartılı sol romantizmi gelirdi bu köy enstitüleri konusu. şu sovyet propaganda filmlerindeki gibi. aşırı anlam yüklenmesi. eğitim, sosyo kültürel ve tarihi kodlar bağlamında değerlendirilmesi gereken derinlikli bir mesele. kısa vadede köy enstitüleri gibi kurumlar işlevsel olabilir ama bütün bir kalkınmanın lokomotifiymiş gibi lanse etmek doğru değil.
ayrıca militan yetiştirme konusunda bardakçı'yı bir nebze haklı buluyorum. zira marksist ideolojinin çıkmazlarını, ne derece alternatif olamayışını, marksizme getirilen yerinde eleştiri ve tespitleri bilmeden marksizmin militanı haline gelen bir nesil vardı bu kurumlarda.