sınır bilmemek, kişisel alan nedir bilmemek; haddini hududunu bilmeden dangıl dungul davranmak. böyle kaç kişiyle tartıştım, kavga ettim bilmiyorum. zaten entry'lerin çoğu da bununla ilgili. bu aslında çok geniş bir kavram. yolda yürürken yürümek için alan açılmamasından başlıyor, hadsiz sorular sormaya kadar gidiyor.
bir de uyarınca çok absürd ve tuhaf bir şey demişsin, manyakmışsın gibi şaşkın bir ifadeyle yüzüne bakmıyorlar mı, katil olma sebebi.
o kaldırımda bana alan açmak zorundasın.
sıraya girmek zorundasın.
yürüyen merdivende bir basamak boşluk bırakmak zorundasın.
sokakta yürürken sigara içemezsin, babanın bostanı değil orası.
ben senin saçma sapan sorularına cevap vermek zorunda değilim arkadaşım.
sana özel hayatımla ilgili bilgi vermek zorunda değilim. bunu yaptığım için de bana trip atamazsın.
üzerine vazife olmayan konularda bana tavsiye veremezsin.
senden istenmediği sürece bana yardım edemezsin.
canının istediği gibi davranamaz, canının istediği gibi konuşamazsın.
ben nasıl haddimi biliyorsam sen de bileceksin, senin bir ayrıcalığın yok.
"hayır" dediğim için küseceksen, git ötede küs; triplerinle ilgilenmiyorum.
direkt sosyal olmak adına her türlü davranış. sistem öyle ustaca hazırlanmış ki dışına iterek değil içine alarak sömürüyor. dışarıda kalmak istesen hayat vermiyor. keşke tercihlerimizi yaşıyor olsaydık. tercihlerini yaşadığını sanarak günün sonunda eve gitmek istiyoruz.
kesinlikle mesafe pandemi bile işe yaramadı insanlar dibinize kadar yakalaşıyor temas ediyor yaslanıyor karşılıklı konuşurken bile geri gitmenize rağmen anlamayıp daha da yaklaşıyor kültürsüzler. bir kol mesafesini koruyarak sosyal mesafenizi ayarlayabilirsiniz zor değil
yürüdüğüm alanda birinin birden durması, birinin yolun ortasında beklemesi, birinin yavaş yürümesi. kucağıma alıp başka yere bırakasım geliyor o tipleri.
paşa muamelesi görmüyor olmak.
mekan ve zaman fark etmeksizin gürültülü ve uzun konuşan insanlarla aynı ortamda olmak.
bağıra çağıra sesli görüntülü konuşan insanların varlığı.
en rahatsız edici olmayabilir belki ama köpek sahiplerinin köpeklerini üzerimize salıp, pantolonumuzu, ayakkabımızı yalattırıp bir de “ay ne tatlı değil mi ama” dememizi bekler gibi pis pis sırıtmaları kadar parka bahçeye gitmeye soğutan başka bir şey yoktur.
herhangi birisine haksızlık yapılması ve kıskanılmak.
özellikle kadınların o sümüklü kocalarına sevgililerine bakacağımı düşünüp beni kıskanmalarını gerçekten aklım almıyor.
ağırcanlı insan hareketleri uyuz eder beni, yavaş yürüyenlere de sinir olurum. bir de tayt giyip beline ceket falan bağlayanlar var, aç görelim işte ne giydin o zaman.