hayatımın en kötü ve zor dönemimde
* başıma gelen hadise..
taksim'de istiklal caddesinde yürürken birden yolun ortasında durmak..
hava henüz aydınlık ve inanılmaz bir kalabalık..ordasınız ama nerdesiniz;hatta kimsiniz..şaşkın şaşkın fransız konsolosluğunun önündeki merdivenlere çökmek ve öylece kalmak..öyle çaresiz bir süredir ki bu..beyin birden durur..hatta resmen yok olur.."nerdeyim ben?kimim ben?"gibi sorular çakar kafada ama yok..cevap yok..ve sonra paniklemeye başlanır..bir şey hatırlanmıyor diye mantıktan kopulur anlamına gelmez bu..dolayısı ile beyin patlatılmaya devam edilir..ve sonra eldeki çanta nihayet fark edilir ve içinde cüzdan bulunur..çanta da,cüzdan da tamamen yabancı nesnelerdir o anda..hatta kendiniz kendinize yabanısınızdır o anda..
kendi derinizin altındaki ruhunuz bile oraya ait değildir sanki..
cüzdanda kimlik bulunur ve öylece bakılır..isim,soy isim,doğum tarihi...o anda en tuhaf olan şey resimdir..sonra birden "acaba bu kimlik benim mi ki?" gibi sorular bomboş kafada ortaya çıkınca iyice paniklenir..
cüzdan çantaya konur ve bir şeylerin olması beklenir..önünüzden geçen onlarca insan sizi görmüyordur bile..sonra birden görünmez olmak istenir..ki o anda görünmez olma ihtimali bile vardır..biri gelip bir şey diyecek diye tırsılır..ne cevap verilir ki.."ee..ben şu an kim olduğumu bulmaya çalışıyorum"denmez ya.ne kadar süre gitti bu böyle bilmiyorum ama sonunda düşünmeyi bi kenara bırakılabilip.gözler kapatıldı ve sadece bir renge konsantre olundu..düşünmemek için;sorgulamamak için..ve birden geçti..ben courtneydim,taksimdeydim ve arkadaşımın yanına gidiyordum..
birdenbire gerçekliğe dönmek aniden ağlamaya başlamayı doğurdu..fransız konsolosluğunun önündeki basamaklardan kalkıldı bir süre sonra..etraftan yabancılaşmış bir şekilde devam edildi yola bir süre..ağlamaya devam edildi..hem de hıçkıra hıçkıra..fizyolojik bir nedenden olmalı bu ağlama..yoksa ağlanacak ne vardı ki..o kabus dönemde başa gelebilecek en güzel şeydi hafıza kaybı..